Çeviri: Musanna
...
Kyungsoo şu geçen birkaç haftada iki önemli şey öğrenmişti. Birincisi, çalıştığı zamanlarda Baekhyun'u yanında tutması. Kütüphanede veya dersteyken Baekhyun'un onu dürtmesi onun uyanık kalmasını sağlıyordu.
Ve ikincisi, Kai'nin onun etrafında olması, onun yüzde yüz rüya gördüğü anlamına geliyordu. En azından, bir süredir böyle olduğunu fark etmişti.
Kyungsoo, Kai'yi hep rüyasında görüyordu. Onu her gördüğünde artık nerede olduğunu düşünmemesi gerektiğini öğrenmişti. Kai her gece, her gün hatta her an, Kyungsoo uykuya daldığında, görünüyordu. Kyungsoo artık Kai'nin varlığına alışmıştı.
Ve asla aynı yerlerde olmuyolardı. Ya da Kyungsoo unutuyordu. Bazen kalabalık yağmurlu bir sokakta yürüyorlardı. Bazen kampüste, bankta oturuyorlardı veya Kai koridorlarda onu takip ediyordu. Kyungsoo rüyasında okulu neden görmek zorunda olduğunu bilmiyordu. Bazen garip bir yerde, gri bulutlarda yürüyorlardı. Diğer zamanlarda ise denizdeydiler. Kyungsoo'ya bu yerlerin hiçbiri tanıdık gelmiyordu. Ve nedenini bilmiyordu ama hava hep yağmurluydu.
Her rüya gördüğünde bunlar ona garip geliyorlardı ama Kyungsoo sorgulamaması gerektiğini biliyordu. Onlar rüyaydılar, bunu sık sık kendine hatırlatıyordu. Rüyalar garip olurlardı. Bazı rüyalar sadece siyah beyazdan oluşurken, bazılarının renklerle dolu olmasına alışmıştı. Hepsi kafasını karıştırıyordu ama bunları görmezden gelip gerçeklikten biraz da olsa uzaklaşmanın tadını çıkarıyordu.
Hep Kai'yleydi. Kai hep yanındaydı. Hep onunla yürüyordu. Hep oradaydı. Bazen biraz geç geliyordu ve onu korkutuyordu. Bu başlarda Kyungsoo'yu sinir ediyordu. Bazen erken geliyor ve sanki onu bekliyormuş gibi orada öylece oturuyordu.
Bazen konuşuyorlardı. Bazen konuşmuyorlardı. Konuştuklarında sorular ilk Kai soruyordu. Kaç yaşında olduğu, adının ne olduğu, ne iş yaptığı ya da neden bu kadar büyük gözlerinin olduğuyla ile ilgili sorular. Kyungsoo tüm sorulara cevap veriyordu. Kaba bulduklarına bile (yaşına göre boyunun neden bu kadar kısa olduğu gibi sorular).
Ama Kyungsoo ne zaman soru sorsa Kai onu görmezden geliyordu. Kyungsoo bunu sinir bozucu buluyordu çünkü ona göre Kai yürüyen bir gizemli kutuydu ve ona sormak istediği çok şey vardı. Ama ne zaman sorsa, Kai sadece gülümsüyor veya omzunu silkiyordu, bu onun alışkanlığıydı. Kyungsoo da sormaktan vazgeçiyordu.
Bu bir rüya. Mantıklı olmasına gerek yok.
Ama, Kyungsoo Kai'yi ne kadar gizemli ve sinir bozucu bulursa bulsun, bu garip rüyalarda onunla yürümek onu rahatlatıyordu. Bu, biriyle konuştuğu ve ödevler, ailesi veya işi hakkında endişelenmediği tek andı.
"Uykusuz gibi görünüyorsun." dedi Baekhyun beraber kahvaltı yaparlarken. Bunu duyunca Kyungsoo az kalsın boğuluyordu.
"Günün çoğu zamanında uyuyorum zaten." dedi Kyungsoo, elinin arkasıyla ağzını silerken. "Daha fazla uyumak istemiyorum. Bu stresimi artırıyor."
Doğruydu. Kyungsoo ne kadar rüyalarına kaçmak istese de, günün farklı zamanlarında uyumak ve saatlerce yatakta durmak onun başını ağrıtıyordu.
Tabii Kai'nin rüyalarında görünmesine devam etmesini saymazsak.
Baekhyun güldü. "Uyumak nasıl senin stresini artırıyor?"
Kyungsoo yiyeceğini alıyorken cevap verdi. "Kai—"
Söylemek üzere olduğu şeyi fark edince hemen eliyle ağzını kapattı ve Baekhyun'a baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nocturna Suppressio || Çeviri
FanfictionYazar: purpleskies Do Kyungsoo hayallerinde yaşamayı severdi. Saatlerce hayal kurar, gerçeklikten daha iyi bir yer bulmaya çalışırdı. Ama ya Kyungsoo tüm bu güzel rüyaların göründüğü gibi olmadığının farkına varmakta başarısızsa? "Sen rüyaları...