16.Bölüm -FINAL-

2.1K 255 317
                                    


...

Penceresinden süzülen ışık Kyungsoo'ya çoktan sabah olduğunu hatırlatsa da, o yataktan kalmak için herhangi bir harekette bulunmadı. Sadece sırtını pencereye karşı döndü, dışarıdaki duyulan sesleri görmezden geldi. Gün ışığının tenine dokunduğunu hissediyordu.

Sıcaklık tenini kaşındırıyordu, Kyungsoo ışığın ona sunduğu sıcaklığı görmezden gelerek kolunu kaldırdı ve ışığın ona vurduğu yere baktı. Tenine. Gerçekçi görünüyordu. Hala biraz soluktu ve berbat görünüyordu ama gerçekti. Artık kolunun içini görmüyordu, bu normale döndüğüne dair onu rahatlatan bir işaretti ama bu dünyada kaldığı düşüncesi onu biraz bile sevindirmiyordu.

Çünkü onunla birlikte değildi.

Onu düşünmesi ile birlikte gözleri yanmaya başladı ve yaptığı şey onu derinden sarstı. Onun ıslak kıyafetlerini kollarının arasında hissetmesinin ve yağan yağmurun altındaki kapalı gözlerini görmesinin üstünden birkaç saat geçmişti... bunları son kez yapmış olmak göğsünün acıyla kasılmasını sağladı.

Kyungsoo yüzünü yastığına sürterek kendini ağlamamak için zorladı çünkü Baekhyun dersten sonra yanına geldiğinde onu ağlarken görürse endişelenirdi. Hemşireyi Kyungsoo'nun iyi olduğuna ikna ettikten sonra Kyungsoo arkadaşına sarılmış, ağlamıştı. Ağlayarak Kai'nin adını sayıklamış ve onun veri gelmesi için yalvarmıştı. Baekhyun ise ona sorunun ne olduğunu yada neler olduğunu sormamıştı. Kyungsoo arkadaşına minnettardı çünkü sorduğunda ona verecek bir cevabı yoktu.

Kyungsoo yatağında doğruldu ve yanaklarından süzülen yaşları kuruladı. Hem içinden hem dışından Kyungsoo tamamen bitik hissediyordu. Gerçek dünyada yok olmaktan daha çok istediği bir şey yoktu. Eğer yok olursa Kai'de orada olmaz mıydı?

Kai... Kyungsoo'nun dudakları, esmer olanı tekrar düşünmesi ile titredi. Tekrar, tekrar kendini suçladığı sırada Baekhyun kapıyı açtı ve odalarına girdi. Ona bir kere bakması bile Baekhyun'un her şeyi anlaması için yeterliydi. Arkadaşının kolları arasına girdiğinde birkaç damla göz yaşı yanaklarına süzüldü.

"Yapabileceğim bir şey var mı?" Baekhyun sorarken Kyungsoo parmaklarını arkadaşına pençe gibi sardı, Kai'nin yerde kanlar içinde yatarkenki görüntüsü kafasından hiç çıkmıyordu. Kyungsoo ona cevap vermediğinde Baekhyun sırtını sıvazladı.

"Keşke bana sorunun ne olduğunu anlatsan..." Baekhyun içini çekti. "Seni böyle görmek beni korkutuyor."

Kyungsoo kendisini sakinleştirmeye çalıştı. İrrasyonel davrandığını biliyordu. Saatlerce ağlamış sonrasında ise sessizliğe gömülmüştü.

"Sorun ne?" Baekhyun, Kyungsoo geri çekildiğinde bir kere daha sordu. "Eğer anlatmak istemezsen anlarım ama sabahın dördünden beri bu haldesin ve ben biraz endişelenmiş olabilirim."

Kyungsoo kafasını salladı. "Ben iyiyim."

Baekhyun tekrar içini çekti. "Şunu söylemeyi kesebilir misin? Ne zaman iyi olduğunu söylesen, iyi olmadığını açık bir şekilde görebiliyorum. Neler oluyor?"

"Ben...bilmiyorum," Kyungsoo sessizce söyledi. Dediği doğruydu. Şu an neler olduğunu bilmiyordu. Neler olduğunu da anlamış değildi. Gökyüzünün çatladığını, parçalara ayrıldığını hatırlıyordu. Dumanların ve gölgelerin gittiğini hatırlıyordu. Cam parçasını Kai'nin göğsüne sapladığını hatırlıyordu ama bundan sonrasını hatırlamaya çalışmamıştı çünkü acı vericiydi. Baekhyun onun dağıldığını görmeden önce kendini hızlıca toparladı.

"Biraz olsun uyumalısın." Baekhyun söyledi. "Hiç uyumadın, değil mi?"

Uyumuştu. Baekhyun gittiğinde uyumuştu ama çok uzun sürmemişti. Çünkü uyuduğunda hiçbir şey görmemişti. Bir şey görmemeye falan da çalışmamıştı. Kafasını yastığına koyduğu anda kendini başka bir dünyada bulmaya alışıktı ama şimdi, hiçbir şey görmemişti.

Nocturna Suppressio || ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin