46. { Zaman }

3.3K 270 19
                                    

Bu bölümün devamı birkaç gün içerisinde gelecek ve daha uzun bir bölüm olacak bu bölümde Tekin ve Bukre mevcut sadece finale doğru yaklaşıyoruz umarım beğenirsiniz keyifli okumalar :) eksiklerim ve kusurlarım varsa affola :)

Zaman...

İnsanoğlunun savaşamayacağı, durduramayacağı elini kolunu bağlayan ne tatlı dilin, nede kurşunun işlediği, bazen çaresizlikle kıvrandıran, bazen mutlulukla havalara uçurtan, bazen özlem, bazen acı, bazen ilaç bazen de kavgasıydı.

Her şey saniyeler içerisinde gerçekleşmiş, hızla giden araba karşıdan kontrolsüzce gelen kamyonla yoldan çıkarak şarampolden aşağıya doğru taklalar atarak en sonunda bir şekilde durabilmişti.

Bukre ve Tekin zamana esir düşmüştü. Haşata dönmüş arabanın içerisinde iki büklüm tek vücut olmuşlardı. Yağmur'un şiddetli bir şekilde yağışı devam ediyordu.

Uçurum gibiydi zaman...

Vazgeçsen olmaz...

Dirensen can yakardı.

Bukre iki kişilik direniyordu. Gözyaşları bir nehir gibi taşsa da hem ağlamak hem de soğukkanlı olmayı başarmak genç kadının zamana karşı en etkili silahıydı. İlk önceliği ekip arkadaşlarına sinyal göndermekti. En hızlı iletişimleri kollarında ki saatler kullanılmaz hale gelmişti. Bukre eliyle pantolon ceplerini yoklasa da telefonu cebinde değildi. Aradığını ayağının dibinde gördüğünde dişlerini sıkıp, gözlerini sımsıkı yumup açtı. Kaşı patlamıştı ve sızan kan gözkapağının üzerinde birikerek kirpiklerinin arasından damlıyordu.

Arabanın biraz yakınına düşen yıldırım yüreğini hoplatmıştı. Sırtından beline doğru ter akıyor ama aynı zamanda göz bebeğine varıncaya denk titriyor; buz kesiyordu.

Zaman... Soğuktu!

Tekin kendisine sarılmış bir şekilde dururken, eğilip telefonunu yerden alması imkansızdı. Eğer normal bir yaşam süren sıradan bir insan olabilseydi; Delirebilirdi! Ayağını ayakkabısından çıkararak ters duran telefonunun ekranını çevirdi. Ekran çatlaklarla dolu olmasına rağmen kapanmamıştı. Kısa bir an sevinçle dolan Bukre, ayak parmağıyla ekran kilidini açmayı bir iki deneme sonunda başarmıştı. Henüz mücadelesi bitmemişti. Zorda olsa ortak bir konum attıktan sonra derin bir nefes alan Bukre'nin dudaklarından; "Şükürler olsan" nidası döküldü. Artık kurtulabilmeleri için bir umudu vardı.

Umut etmek... Ilık esen meltem rüzgarları gibi genç kadının yüreğine işliyordu.

Dikiz aynasından benzin sızdıran arabanın alev aldığını gören genç kadının gözleri kocaman açıldı. Tüm vücudu gerilmiş, ateş basıyordu.

Zaman sıcaktı... Sımsıcak!

Araba her an patlaya bilirdi. Paramparça olacaklar, yanacaklar... küle döneceklerdi. Oysa hiçbir şey böyle bitmemeliydi. Bitmemesi gerekirdi. Tam değildi! tamamlanmamıştı genç kadın...

Zaman... Acımasızdı.

Gerçekten öyle miydi? İnsanoğlu kıymetini bilemediği, kendine sakladıkları ve söyleyemedikleri için neden zamanı suçluyordu?

Bukre pişmandı! O an... Tekin'in gözlerinin içine bakarak gerçek hislerini söyleyemediği için pişmandı! Bir nefes olup içine çekemediği, gönlündekileri diliyle haykıramadığı, Tutunamadığı, tutunmaktan korktuğu, İnanmadığı, İçindeki kanayan yarası tuzla dağlansa da sustuğu için iki kelimeyi bir araya getiremediği için pişmandı! Ama bu pişmanlık fayda getirmiyordu. Tekin kollarında kayıp giderken kan oturmuş gözleriyle ancak seyirci kalabiliyordu.

Bukre kızgındı! Bir suç ortağı aramış ve zamanı suçlamıştı. Hep doğru zaman değil, doğrusu bu değil diyerek kendini kandırmıştı. Ve şimdi pişmanlıkla kıvranıyordu. Ertelediği için, hayatını zamana bıraktığı için kızgındı. Ertelemek hayatı eksik yaşamaktı. Dün yaşanmıştı. Bugüne tutunuyorlardı. Yarının ne getireceği bilinmezken... Ölüme bu kadar yakınken ve hayat paha biçilemezken neden böylesini kendine yapmış, kahru perişan bir hale getirmişti?

Bugün ya bitiş olacaktı ya da milat...

Zaman... Savaşmaktı!

Geneşli, bol yeşillikli gökyüzünün berrak olduğu bir hava solumuyordu. Bukre kan soluyordu. Kan kokusu, toprak kokusunu bastırıyordu. Genç kadının midesi burkuluyor, olmadık sancılar göğsünü sıkıştırıyordu. Kesik kesik aldığı nefesler ciğerlerini yakıyordu.

Kan kokuyordu zaman... kan kusuyordu!

Genç kadın, Tekin'in kanlı gömleğini sımsıkı kavrarken ALLAH'a yalvarıyordu.

"Henüz ben son sözümü söylemedim, böyle bitmesin"

ALLAH'tan başka sığına bilecekleri kimse yoktu. Bukre'nin titrek dudaklarından dökülen dualar yerden arşa ulaşıyordu.

Gök gürültüsü ve sağanak yağmur şiddetini arttırmıştı. Küçük alevler yağmurun etkisiyle işlevini yitirirken, henüz hiçbir şey kesinleşmiş değildi. Araba her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi.

Yağmur bu kadar yağarken istihbaratın yardım ekibinin gelmesi zordu. İstanbul'a yakın mesafede olsalar da Tekin için zaman gittikçe daralıyordu.

Zaman... Umuttu!

Genç kadının umut etmekten başka seçeneği yoktu. En güçlü ajanın bile yüreğinde filizleniyordu.

İç yakıyor, kavuruyor ama vazgeçirmiyordu.

Eğer kendini kaybederse Tekin avuçlarının içinden kayıp giderdi ve Bukre bunun olmasına asla izin veremezdi.

Zaman... Kırmızıydı!

Genç adamın bembeyaz gömleği kıpkırmızı kalmıştı. Çok fazla kesik yeri vardı ve Bukre gömleğini parçalayarak ulaşabildiği yerlere tampon yapmaya başlamıştı. Aynı zamanda üzerine kapanan Tekin'i hareket ettirmemeye çalışıyordu. Ufacık bir hareket Tekin'in ölmesine ya da sakat kalmasına sebep olabilirdi.

Tekin'in vücut sıcaklığı gittikçe düşüyor, nabzı çok zor hissediliyordu. Genç kadının gözyaşları sicim gibi akarken genç adamın son sözü bir kırbaç gibi Bukre'nin kulağında şaklıyordu.

"Ben hiç senin olmadım ki seni bırakayım..."

Genç kadının avuç içleri terliyordu. Kalbinin gürültüsü dışarının gürültüsünü bastırıyor, gelen helikopterin sesini kulakları işitmiyordu. Kalbi gibi tüm duyusal organları da Tekin üzerine odaklanmış tir tir titriyordu. Tekin'in başı omzunda yaslı bir şekilde duruyordu. Sarıp sarmaladığı kolları yanlara düşmüştü. Artık sımsıkı tutuşuyla 'ben buradayım' demiyordu.

Genç kadının titrek dudakları Tekin'in kulağına yakınlaştı. Belki bu sondu. Tekin'in duyamayacağını, algılamayacağını bilse de söylemek istedi. Umut ettiği kadar; umut olmak istedi.

"Seni seviyorum... Benden sakın vazgeçme, benim için yaşa!"

Zaman... Özgürlüktü.

Genç kadın duygularını azat etmişti.

Görevimiz Tehlike 《TEHLİKELİ OYUNLAR SERİSİ I 》TAMAMLANDI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin