BÖLÜM -2

62 10 0
                                    

Annesine bakti. Annesi ona sarılmış bir şeyler mırıldanıyordu.

Birkaç saat böyle durdular. Angelica hala bir şeyler mırıldanmaya devam ediyordu. Bu iş giderek tehlikeli bir hal alıyordu.
Katy merakla sordu: 
-Neler olduğunu söylemeyecek misin? Saatlerdir burada öylece oturuyoruz. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyorsun bir de!
Annesi bunları hiç duymamiş gibi;
- Acıkmış olmalısın. Sandiviç ister misin?
-Neden sorularımı duymamış gibi davranıyorsun anne? Söylesene artık neler oluyor?
-Garip olaylar oluyor Katy. Tehlikedesin ve bir daha soru sorma. Sadece bekle. Zamanı gelince  her şeyi öğreneceksin.
Bundan sonra sesini çıkarmadı Katy. Sessizce yemeğini yedi. Bir kaç dakika sonra ise Koton'a yaslanıp uykuya daldı.
Bir süre sonra Koton tarafından uyandırıldı. Önce nerede olduğunu anlamadı. Sonra olanları hatırladı. Etrafına bakındı. Annesini aradı. Yo hayır annesi yoktu. Not veya herhangi bir iz aradı odada. Yoktu. Annesi tehlikede olabilirdi. İstemsizce gözleri doldu. Sonra kendini toparladı.
"Kendine gel Katy! Bir bebek gibi ağlamak hiç bir işe yaramaz."
Bir süre bekledi. En sonunda dayanamayıp kapıya yöneldi. Kilitliydi. Bir yol bulmalıydı.
--------------------------------------------------------
Aslında Katy haklıydı. Toplantı boyunca içi rahat olmayan James erkenden ayrıldı. Hızlı hızlı eve geldi. Kapının önüne geldiğinde dondu. Karısı Angelica yerde kanlar içinde yatıyordu. Katy'i unutarak karısını kucakladı. Hemen arabayla hasteneye gitti. Oysa annesi kapıyı kilitlemişti bu kapı nasıl açık olabiliyordu? Tabi tüm bunlar olurken Katy derin bir uykudaydı.
--------------------------------------------------------
Katy odayı dolaşmaya başladı. Belki bir anahtar veya kapıyı açabilcek başka bir şey bulurdu. Dolanırken ayağı bir demire takıldı. Tam yere düşecekken duvardaki yarasa tokmağına tutundu. İşte ne olduysa o anda oldu.  Duvar hareketlendi. Şimdi karşısında geniş bir geçit vardı. Şaşkinlikla geçide baktı Katy. Odaya girmeden önce hazırladiği cantasını aldı. Koton'a da tasmasını taktı. Hazırdı. Okuduğu onca kitap,izlediği onca film , hayal ettiği onca kahramanlıktan sonra bu maceraya atılabilirdi. Bunu yapabilirdi. Sonunda karşisina bir şans çıkmıştı. Fenerini alıp geçide girdi. Geçit girer girmez kapandı.Geri nasıl açılacağını bilmediği için tek umudu geçidin bir yerlere çıkmasıydı. Geçit yaklaşık üç kişinin rahatça geçebileceği genişlikte ve oldukça eskiydi. Uzaktan gelen  cıyaklamalar ve arada bir önüne çıkan kalın  örümcek ağları bunun kanıtıydı.
" İyiki farelerden korkmuyorum" dedi kendi kendine. Çünkü buradaki fareler normalden biraz daha büyüktü. Bir süre daha yürüdükten sonra geçit ikiye ayrıldı. Sağ taraf aydınlık ve ferah diğer tarafta sağın aksine oldukça karanlık ve kasvetliydi. Her ne kadar filmlerde karanlık taraf doğru yol olsa da içi rahat etmedi. Sağı seçti. Yürüdü,yürüdü,yürüdü... En sonunda soluklanmak için yere çömeldi. Tavanı ve duvarları inceledi. Bir yarasa tokmaği daha gördü. Kolu yine  kendine çekti. Karşısına vadinin ve gölün eşsiz güzelliği vardi. Burnuna ormanın ferahlatıcı kokusu geldi. İlerde biricik evi vardı. Demek ki bu geçit onu vadinin tam altından geçiriyordu. Koton'u da alarak dışar çıktı yüzüne çarpan temiz  hava onu kendine getirdi.Simdi ne yapmalıydı acaba kaymakamlıkta babasını mı bulacaktı? Yoksa evine gidip neler olduğuna mi bakacaktı?
"Demek zor bir karar vermek böyle bir şeymiş" diye düşündu.  Ancak sonunda kararını verdi. Evine yöneldi. Üstünde bulunduğu zemin çok rahatti. Çimlerle oluşmuş bir patikaydi. Bu da hızlı ilerlemesini sağlıyordu. Vadinin içinde geçtiği sırada olan olayları,ölen insanları , tüm bunları yapan şeyi düşündü. Bir yaratık olduğunu düsşünüyordu bu şeyin. Evet evet tüm bunları yapan bir insan olamazdı. Bir yaratık,bir canavardı bu şey. Bunları düşündükçe korktu adımlarını hizlandırdı.En sonunda koşmaya başladi. Evine kisa süre içinde vardi. Ama ne olmuştu burada böyle? Kapı neden açıktı, bu kanlar da neyin nesiydi?  Olabilecek kötü şeyleri düsşünmemeye çalışsada gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. Buranın da artık güvenli olmadığı fark etti. Hava kararmaktaydı. Artık kaymakamliğa gidemezdi saat gece 10 gibi tüm kasaba pencerelerini kapılarını kapatır kimse dışarı çıkmazdı. Ne yapacaktı şimdi ? Evde kalamazdi. Teyzesine gitmeye karar verdi. Ona yardım edecek kişi teyzesi Anna'ydı.  Olabildiğince hızlı koşarak teyzesinin toz pembe boyalı bahçeli evine gitti. Heyecandan ve korkudan elleri titriyordu. Zile üst üste basmaya başladı. Az sonra teyzesinin tatlı sesi duyuldu kapının ardından.
—Geldim,geldim!
Az sonra kapı açıldı. Karşısında kestane saçları ela gözleriyle bir melek gibi görünen teyzesini görünce dayanamadı ağlamaya başladı.
—Aaa  Katy ne işin var burda? Neden ağlıyorsun? Bu halin ne?
—B-ben annem, kanlar v-vardı.
—Tatlım sakin ol gelin içeri hadi. Koton'u da al.
İçeri girdiler. Teyzesinin uzattığı suyu içti. Yüzünü de yıkadıktan sonra kendine gelmişti.                                           
—Tamam şimdi anlat her şeyi. Ağlama ama.
Katy olanları anlattı. Vadiye gidişini,annesinin kayboluşunu, geçidi ve evdeki kanları.
—Atlamadığın bir şey yok değil mi Katy? Biliyorsun her ayrıntı çok önemli.
Bu sözlerle şimdiye dek aklından çıkmış olan taşı hatırladı.
—Bir önemi var mı bilmiyorum ancak Koton vadide birşey buldu. Bir taş.
Cebinden kan kırmızısı taşı çıkardı. Işık altında olduğundan daha kırmızı görünüyordu. Gözlerini zorlukla taştan ayırarak devam etti:
—Bir önemi var mı? Ayrıca neler olduğu hakkında hiç bir bilgim yok. Annem ve babam son saldırıyı duyduktan sonra oldukça garip davrandılar. Ve bana tek kelime bile anlatmadılar. Bilirsin annem asla  benden bir şeyler gizlemez.
—Bunu sana anlatmam ne kadar doğru bilmiyorum ancak anlatacağım. Tüm bu saldırıları yapanarın vampirler olduğunu düşünüyorum.
—Ne? Vampirler mi? Alay etmiyorsun değil mi?
—Oldukça inanilmaz geldiğinin farkındayım ancak sen
de fark etmişsindir. Tüm bunları yapan bir insan olamaz.
Katy bunun doğru olduğunu biliyordu. Anne ve babası konuşurken onları duymuştu. Geldiler demişti babası. Ayrıca cesetlerden hiç birinin otopsisi yapılmamişti. Polis bile bir şey yapmamışti. Sadece güvenlik arttırılmış ve gece ondan sonra dışar çıkmayin denilmişti. Korkuyla yutkundu.
—Peki ne yapmayı düşünuyorsun. Sence annem. Ona bir şey olmamıştır değil mi?
—Sanmam tatlım. Ablam güçlüdür ve zekidir. Önlemini aldığından eminim. Neyse sen bunları takma kafana yarın bakarız. Şimdi istersen bir duş al. Sonra da bir şeyler yeriz. Ben bu arada biraz araştırma yaparım.
   Yaklaşık yarım saat sonra Katy duş almiş, üstünü degiştirmiş teyzesiyle birlikte bilgisayarın başındaydı.
—Böyle bir şey bulamayacağız galiba. Baksana bir sürü şeye baktik.
—Bir şeyler bulacağız teyze emin ol. Zaten internete güven olmuyor.
—Haklısın bulacağız, yani bulmak zorundayız. Yoksa çok kötü şeyler olacak. Ayrıca şu taş önemli bir ipucu olabilir. Ben araştırma yapacağımız bir yer daha biliyorum.
Bu sözlerden sonra yemeğe geçtiler. Düşünceli teyzesi ona en sevdiği yemekleri yapmıştı. Dometes soslu spagetti ve ton balıklı salata. Bu menü ona annesini hatırladı. "Her şey güzel olacak"diye geçirdi icinden. Yemekten sonra teyzesi onu misafir odasına getirdi. Başını yastığa koyunca ne kadar yorulduğunu fark etti.  Yarın güzel şeyler olmasını dileyerek uykuya daldı.

Acaba kapak fotoğrafını yapabilecek biri var mı? Varsa lütfen benimle iletişime geçsin. Şimdiden teşekkürler...

Kan Prensesi 1- Vahşet TacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin