23. BÖLÜM

13.2K 640 2
                                    


Kısa bölüm güzeller...

..............................................................


Gülce, okula geleli saatler olduğu halde sabahtan beri içine çöreklenen sıkıntıyı atamamıştı. Aylardır göremediği arkadaşlarıyla biraraya gelmek, onlarla sohbet etmek, keyif vermekten çok uzaktı onun için.

Kendi kendine yalan söyleyecek değildi. Sabah evden çıkarken karşısında Mete'yi görmeyi umuyordu ama sokağın boşluğuyla karşılaşmak hayal kırıklığına uğratmıştı Gülce'yi. Çok mu kırmıştı Mete'yi de, günler sonra rahatça görüşebilecekleri bir fırsat yakalamışken değerlendirmemeyi seçmişti. Ya da belki de işi vardı, o yüzden gelememişti. Ama öyle olsa en azından telefon eder söylerdi. Şu iki ayda onun sık sık aramasına, sürekli görüşmeleri için ısrar etmesine, yakınmalarına o kadar alışmıştı ki, imkanı varken gelmemesi yüreğini sıkmıştı. Daldığı düşüncelerinden Tuğçe'nin sesiyle ayrıldı.

"İlk gün için fazla sıkıcı değil mi burası? Çıkıp biraz dolaşsak ya."

Tuğçe'den pek fazla haz etmezdi Gülce.  Aynı sınıfta da değillerdi zaten. Ona katlanmasının tek sebebi geçen yılın ilk gününden beri ona iyi bir arkadaş olan Emir'in sevgilisi olmasıydı. Emir gibi sakin, efendi, iyi huylu bir çocuğun, Tuğçe gibi karakterinin her zerresi kapristen ibaret biriyle ne işi vardı bilmiyordu. Gönül bu ota da konar, boka da dedikleri bu olsa gerekti.

"Ben gelemem, iki derse daha girmem gerekiyor. Siz gidin isterseniz." diye konuştu diğerlerine hitaben. Emir ve Tuğçe'nin haricinde sınıftan birkaç kişi daha vardı yanlarında. Bazıları Tuğçe'yi onaylarken, Emir de Gülce gibi itiraz etti sevgilisinin isteğine.

"Ben de derslere girsem iyi olur canım. Avni Hoca her dönem başında yararlanacağımız kaynak kitapları ve izleyeceği ders programını açıklar, kaçırmak istemiyorum. " Tuğçe şımarıkça dudaklarını büzerek;

"Amma ineksin Emir ya. Sonra başkasından da öğrenebilirsin Avni Hoca'nın söylediklerini." dedi.

Emir'in sevgilisinin sözlerine bozulduğu bakışlarından geçen dalgalanmadan anlaşılsa da sakince cevap verdi.

"Sen de bilirsin ki inek öğrenciler hiçbir dersi kaçırmaz Tuğçe. Sen istersen diğerleriyle gidebilirsin, ben kalıp derslere gireceğim." dedi.

Gülce, Emir'in sakince söylediği iğneleyici sözlerinden sonra Tuğçe'nin yaptığı gaf için özür dilemesini beklerken, yerinden kalkıp omzunu silkerek;

"Sen bilirsin." deyip gitmesi ile şok oldu. Ona göre ne Emir böyle bir davranışı hakediyordu, ne de Tuğçe, Emir gibi neredeyse mükemmel kişilikteki bu delikanlıyı.

Üzgün bakışlarını arkadaşına çevirdiğinde masada yalnızca ikisi kalmıştı. Emir başını eğmiş, sıkıntılı bir halde önündeki bardağı çeviriyordu parmakları arasında. Elini uzatıp arkadaşının omzunu sıvazladı.

"Boşver sıkma canını, akşam konuşursunuz." diyerek teselli vermek istedi, aklından geçenlerin aksine. Oysaki ne çok isterdi, ' Bırak şu kızı gitsin, sen daha iyi birisini hakediyorsun' diyebilmeyi. Ama Emir'in daha çok üzülmesinden başka bir işe yaramazdı. Emir başını çevirip burukça gülümsedikten sonra, oturduğu yerden kalkarak;

"Hadi derse girelim, geç kalacağız." dedi. Gülce de başını sallayarak ayaklandı ve beraber sınıflara doğru yürüdüler.

Son dersten çıktıklarında Emir'le birlikte binanın dışına doğru yürürken Mine'yi aramak için çantasından telefonunu çıkardı Gülce. Beş cevapsız arama vardı ekranda. Şifreyi girip açtığında aramaların annesinden, babasından ve Mine'den olduğunu görmesiyle, sabahtan beri içinde olan sıkıntı yumru olup oturdu boğazına. Annesi ve babası peşpeşe aradığına göre kesin kötü birşey olmuştu. Emir de Gülce'nin yüzünün aldığı şekilden ters giden birşey olduğunu anladı.

HAYAT ÖPÜCÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin