40. BÖLÜM

12.8K 591 10
                                    

Hastanedeki işlerini bitirip eve döndüklerinde, içeri girmeden önce Mete elinden tutarak durdurdu Gülce'yi.  Annelerinin içeride olduğunu ve Gülce'nin bayıldığını çoktan öğrenen diğerlerinin de eve toplanacaklarını, geç saate kadar karısıyla başbaşa kalamayacağını tahmin ettiğinden, kapıdan girmeden önce aralarında sorun kalmadığından emin olmak istedi.

"Gülce, güzelim anlaştık değil mi? Yani benim bir suçum olmadığını anladın, bir sorun yok? " diye sordu. Genç kadın Mete'nin hala tedirginlik taşıyan yüz ifadesine karşılık gülümseyerek baktı.

"Yok, ama tekrar böyle birşey yaşanmaması için senden tek birşey istiyorum." diyerek gözlerini içine dikti kararlı bakışlarını.

"Ne istiyorsun?" diye soran Mete az çok tahmin ediyordu Gülce'nin isteyeceği şeyi.

"Ne yaparsan yap o kadını hayatımızdan çıkar Mete. Senin için zor olacak belki, sıkıntıya gireceğiz ama o kadını bizden uzaklaştırmak için gerekirse işini bırak. Başka iş bulursun nasıl olsa. Hem ben de yarı zamanlı bir iş bulur, çalışır destek olurum sa.." dudaklarına değen parmaklarla cümlesini tamamlayamadı Gülce.

"Şşşşt, sen sadece okulunla ilgilen. Başka birşeyi düşünme, yarı dönemin kaldı zaten bitmesine. Diğer konuyu da bana bırak, ben bir şekilde hallederim. Tamam mı?"

Gülce içi çok da rahat etmese de "Tamam" diyerek başını salladı. Mete'nin ne kadar gururlu olduğunu ve ısrar ederse öfkeleneceğini biliyordu. Buyüzden de araları düzelmişken yeni bir gerginliği daha kaldıramazdı. Mete ise Gülce'nin endişelerini son derece haklı buluyordu. Sağına soluna bakınıp etrafta kimsenin olmadığından emin olduktan sonra karısına yaklaşıp dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı.

Birlikte eve girdiklerinde Seher Hanım ve Kıymet Hanım oturdukları yerden ayaklanarak salon girişinde karşıladılar iki genci. Kıymet Hanım yüzüne renk gelmiş, gülümseyen gelinine içi rahatlayarak bakarken;

"Ne oldu? Ne dedi doktor?" diye sordu merakla. Gülce montunu çıkarıp askıya asarken Kıymet Hanım'ın sorusunu Mete cevapladı.

"Büyük ihtimalle tansiyonu çok düştüğü için bayıldığını söyledi doktor. Yine de birkaç test yaptılar ama sonuçları yarın alacağız. Önemli bir durum yok yani." diyen Mete yanına gelen karısının beline elini koyup saçlarının üzerine bir öpücük kondurdu. Gülce yanında durduğu sürece ellerini ve dudaklarını ondan uzak tutamıyordu genç adam. Çok seviyordu karısını, herşeyden, herkesten sakınmak istiyordu. Gözlerinin içine bakarak tatlı talı gülümseyen karısına aynı şekilde karşılık verirken artık açlıktan isyan bayrağını çekmiş midesinin sesine kulak vererek konuştu.

"Sabahtan beri hiç birşey yemedim güzelim, hadi hep birlikte yemek yiyelim." dedikten sonra elini yüzünü yıkamak için banyoya yönelmişti ki kayınvalidesinin sesiyle tekrar döndü.

"Mete, oğlum sana da geçmiş olsun diyemedim telaşeden. Çıkarttırmışsın alçını, iyidir inşallah kolun, ne dedi doktor?"

"İyi çok şükür anne, oldukça umutlu konuştu doktor. Fizik tedaviden sonra daha da düzelecek inşallah."

"İnşallah oğlum."

İki hanenin diğer bireylerine de haber verildikten sonra Gülce'nin arkadaşları için hazırladığı yemekler bir iki ilaveden sonra Mete'nin sağlığına kavuşacak olması adına ailecek yenilecek kutlama yemeğine dönüştü.

Gece herkes evlerine dağılıp Gülce ve Mete başbaşa kaldıklarında, genç adam kapattığı kapının ardından, yanından geçerek içeri girmek için hareketlenen karısını belinden tutarak kendine çekti. Gülce ne olduğunu anlamadan bedenini kocasının kollarında bulmanın şaşkınlığıyla dudaklarını aralamıştı ki bu defa da dudaklarına kapanan sıcak dudaklarla daha da şaşırdı. Yumuşaklıktan uzak, sert ve tutkulu öpüşüyle Mete , genç kadınının daha öncekilerden farklı bir duyguyla harmanlanmasına neden oldu. Dakikalar sonra nefes almak için dudaklarını ayırdığında soluk soluğa fısıldadı genç adam.

HAYAT ÖPÜCÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin