BURAK KESKİN
Sabah sabah yüzüme vuran güneş ışınlarına lanet ederek uyandım yine.
"kim açtı bu perdeyi lan! Sabahın köründe."Saate baktığımda saat daha 06:40'tı. Ah lanet olsun! Kargalar bile uyanmadan bu saatte uyanmakta neyin nesi lan. En nefret ettiğim şey sabahın köründe uyanmak. Lan! Bok var sanki şu perdeyi sabahın köründe açmışlar.
Uykumdan olduğum için tekrar uyuyamadım. Ne zaman uykumu iyi alamasam ya sinirli olurdum ya da dalgın. Zaten farklı bir şehirde olmakta uykumu önemli bir düzeyde etkiliyordu.
Tam üç yıldır kardeşim Mete ile beraber Brezilya'nın Sao Paulo şehrindeki, kendimize ait olan lüks evimizde yaşıyoruz. Benim lisenin ilk yıllarında edindiğim yanlış arkadaşlıkların sonucunda babam bizi burada okutmaya karar vermişti. Gerçi Sao Paulo İstanbul' dan daha tehlikeliydi ama bir erkek için fazla değil özelliklede benim için.
Üç yıldır İstanbul'dan ve arkadaşlarımdan ayrı kalmıştım insan ister istemez doğup büyüdüğü yeri ve arkadaşlarını özlüyordu. Bu yıl lise son sınıf oldum bu yüzden yaz tatilinin bir haftasını burada geçirdikten sonra İstanbul'a geri dönecektik.
Daha fazla yatamayıp yatakta oturur pozisyona gelip elimle saçlarımı dağıttım. En iyisi bir duş alıp kendime gelmekti. Uykum bir kere kaçtığı zaman bir daha asla geri uyuyamazdım. Yataktan çıkıp odamın içindeki banyoya girip duş almak için musluktan suyun ısısını ayarladım. Kıyafetlerimi çıkarıp kendimi ılık suyun altına attım. Bu çok iyi hissettirmişti.
Kısa bir duş aldıktan sonra banyodan çıkıp kıyafet dolabından beyaz v yaka düz bir tişört giyip altına da siyah bir pantolon ve siyah spor ayakkabılarımı da giyip komodinin içinden siyah deri bilekliklerimi alıp bileğime takıp odadan çıktım.
Evin bir odasını spor salonu olarak dizayn etmiştik . Mete erken kalkan bir çocuk olduğu için büyük ihtimalle oradadır. Spor salonu olarak kullandığımız odaya gidip kapıyı açtım tam da tahmin ettiğim gibi Mete spor yapıyordu. Lan hangi akıllı her sabah erkenden kalkıp spor yapar ki bari uygun bir saatte yap sporunu uyumak varken spor yapmakta neymiş. Kulağında kulaklıkları vardı bu yüzden hâlâ geldiğimi fark etmedi.
Mete siyah atlet altına da siyah bir şort giymiş koşu bandında koşuyordu sessizce gidip korkutmak vardı şimdi ama hiç uğraşamam onunla yapsın sporunu o . Spor odasından çıkıp salona indim.
Kaldığımız evi kendi zevkimize göre dizayn etmiştik. Salonda siyah beyaz L koltuk takımı hemen yanında siyah tekli koltuk vardı ve ona uyan orta bir sehpa almıştık kapının girişinde ise beyaz gümüş çizgi desenli bir portmanto vardı. Boş olan duvara çok sevdiğim bir tablo asmıştık tabloda kız kulesinin resmi vardı koltuk takımının karşısında ki duvara LDS büyük ekran bir televizyon monte ettirilmişti. Televizyon ünitesinin üstünde annem ve babamın fotoğraflarının olduğu çerçeveler vardı .Duvarı ise gırinin tonlarında boyatmıştık. Sade ve şık bir ev dekor etmiştik zaten ev fazla gösterişli olsaydı iki erkek kardeşin yaşadığını belli etmezdi. Sadelik erkekler için her zaman önemlidir.
Sıkıntıdan evi incelemeyi bırakıp televizyonu açtım belki basketbol maçı falan bulurdum herhangi bir kanalda. Bu arada basketbol benim yaşama sebebim gibi bir şey o kadar çok bağlıyımdır basketbola. Televizyonda gezinirken FB tv de Fenerbahçe ve Olympiakos basket maçının özeti vardı. Fenerbahçe bu maçta çok iyi oyun oynamıştı karşı rakip takıma adeta soğuk terler döktürtmüştü ve maçı Fenerbahçe kazanmıştı. Bu arda size ufak bir bilgi vereyim ben aşırı derecede fanatik bir Fenerbahçeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK KAÇIK HAYATLAR
Teen FictionBurak," Neden bu kadar acı dolu bakıyor gözlerin, çokmu yaktılar canını." Diye sordu bana. Sessiz kaldım uzunca bir süre. Nasıl der ki bir insan; öldürdüler beni, diri diri yaktılar, yetmezmiş gibi çürümekte olan cesetime can verip hiç acımadan en s...