BESTE'DENZifiri karanlık bir ormandaydım. Tek başıma yürüyordum. Üzerimde bu zifiri karanlık ormana inat yıldızlar gibi parlayan bembeyaz bir elbise vardı. Çıplak ayaklarımla yürüyordum ormanda. Burda benden başka kimse yok gibiydi,sanki bütün insanlar dünyayı terk etmişti. Hava çok kasvetli ve soğuk insanın ruhunu çekmek istiyordu sanki.
Bu ormanda tek başıma ne yapıyorum? Buraya nasıl geldim? Ya da kim getirdi? Hiçbir fikrim yok. Ormanda ilerlemeye devam ederken bir ses duydum, bu beni biraz tedirgin etmişti hemen arkama döndüm ama hiç kimse yok, garipten sesler duyuyorum sanki deliriyordum. Sonra yine bir ses duydum, çok ürkütücü bir ses öyleki korkmama bile yetiyordu. Bu ses, bu ses bu bir kurt! Sesi.
"Aman allahım! Ne yapıcam ben şimdi"diye geçiriyordum içimden.Hızla koşmaya başlıyorum ormanın derinliklerine doğru, koşarkende,
"Allahım sen bana yardım et"diye tekrar ediyordum.Koşuyorum, koşuyorum, koşuyorum taki önümü o muhteşem manzara kapatana kadar. Karşımda kocaman bir göl vardı. Gölün etrafı, bulunduğu yer o kadar güzel ki bir an arkamdaki kurdu unutup manzarayı izlemeye basliyorum. Çok vakit geçmeden arkamda bir hırlama sesi duyuyorum ve yavaşca arkama dönüyorum. Şuan o kadar çok korkuyorum ki; keşke yanımda birileri olsaydı ve beni kurtarsaydı diye düşünüyorum.
Geri geri yürüyüp kurttan uzaklaşmaya başlıyorum. Kurdun tam gözlerinin içine bakıyordum, gözleri o kadar korkutucuydu ki kendimi cehennem çukurunda yanıyormuş gibi hissediyordum. Hele goruntusu ürpertici olmasının yanında kanımı donduracak cinstendi. Geri geri giderken birden göle düşüyorum. Bir yandan kurttan kurtuldum diye sevinirken diğer yandan da ıslandığım için üzülüyordum.
Hava çok soğuk ve tek başıma ormandaydım. Sadece üzerimde ki beyaz elbise vardı ve o da ıslanmıştı. Gölün diğer ucuna doğru yüzüp kıyıya çıkıyorum ve orada oturup dinlenmeye başlıyorum. Ayaklarımı karnıma doğru çekip, kollarımı bacaklarımın etrafına dolayıp başımı yaslıyorum. Sonra birden etraf aydınlık olmaya başlıyor.kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum ve birde ne göreyim, Ateşböceği! her yerde ateşböcekleri vardı o kadar çoklardı ki, sanki kendimi bir masaldaymış gibi hissediyordum. Şuan ki manzara o kadar güzeldi ki bütün üzüntümü ve korkumu alıp götürmüştü.
Gölün diğer ucunda bir karartı görür gibi oluyorum ve gözlerimi kırpıştırıyorum, çünkü bu ormanda benden başka kimse yoktu bunu biliyordum. Sonra karartı tekrar çıkıyor ve konuşmaya başlıyor,
"Merhaba Beste. Lütfen uyan artık! Beni bırakma. Daha seninle tanışmadık bile, seninle yaşayacak çok güzel günlerimiz olacak. Lütfen uyan! Lütfen beni bırakıp gitme..!"Bu bir erkek sesiydi ve söyledikleri beni çok etkilemişti, sesinin tonu çok güzeldi. Bu konuşan her kimse beni bulmasını ve onunla tanışmayı çok istiyorum. Kalbim birden hızla atmaya başlıyor ve herşey ortadan kayboluyor. Kendimi bembeyaz bir odada buluyorum odada sadece bir tane kapı var o kapıya doğru yürüyorum. O kapıya doğru yürüyorum ama aklımda hala o konuşan çocuğun söyledikleri vardı.
"Lütfen uyan! Lütfen beni bırakma!" Ve kapıdan içeri giriyorum.
(Hemşire=H Doktor=D)
H: Doktor bey! Doktor bey hastanın kalbi durdu. Hastayı kaybediyoruz
D: Çabuk bana defibrillatörü hazırlayın, hadi, hadi,hadi, hızlı olunn çabuk!.
H: Defibrillatör hazırrr!
D: 220 jul(joule) hazırlayın! Ve adrenalin verin hızlı olun.
H: Tamam hocam 220 jul hazır.
D: Geri çekilin 1 2 3 hasta kendine gelmedi tekrar deniyoruz, 1 2 3 çekilin! Hala cevap yok! 360 jul hazırlayın acele edin çabuk!
H: 360 jul hazır!
![](https://img.wattpad.com/cover/107471707-288-k77214.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK KAÇIK HAYATLAR
Fiksi RemajaBurak," Neden bu kadar acı dolu bakıyor gözlerin, çokmu yaktılar canını." Diye sordu bana. Sessiz kaldım uzunca bir süre. Nasıl der ki bir insan; öldürdüler beni, diri diri yaktılar, yetmezmiş gibi çürümekte olan cesetime can verip hiç acımadan en s...