"Ben kendi varlığı içinde taşan uçsuz bucaksız bir denizim."
Playlist: All Time Low • Theraphy
Dostoyevski'ye göre dünyanın en zor hissi, kendini ait olmadığını hissettiğin bir yerde yaşama zorunluluğudur.
Aslında tam o anda geçmişime ve şimdiki zamana dönüp baktığımda kendi kendime bunu uzun zamandan beri yapıyor olduğumu fark etmiştim.
Uzun sayılabilecek bir süredir kendi benliğimde hiçbir yere ait değilmiş ve hiçbir yere uyum sağlayamamış gibi hissediyordum. Bu his birkaç gün öncesine kadar hem mahallemde var olan evim, hem de biraz önce ardıma dahi dönüp bakmadan çıktığım ev için geçerliydi.Sabah serinliği yüzüme vururken o an üzerimdeki kot ceketi bedenime daha çok sarmıştım.
Bundan böyle nereye gideceğimi bilemezken içerisinde kendimi kaybettiğim bu koca şehirdeki çıkmaz sokaklar, kabusum olmuştu. Şu an net bir şekilde hissetmekte olduğum çöküntü de aslında her şeyi yanlış yapıyor olma hissindendi.
Kendimi bilmezce ordan oraya savrulurken kaderin bir sonraki hamlesini merak etmiyor değildim. Yaşanacak olan şeyleri tam anlamıyla kestiremezken insanların beni bir fırtına gibi parçaladıklarını anımsamıştım o an. Duygularımı yıkıp döken bu kişilerin sözleri bir bıçak yarası gibi oturmuştu yüreğime.
Cam kırıkları gibiydi bazen kelimeler. İnsanın ağzına dolardı. Sussa acıtır, konuşsa kanatırdı. Benim değiştirebilmeyi dilediğim tek şey sadece bir avuç anı iken bu anıların içinde birkaç saat önce söylenen o korkunç sözler de vardı.
Tıpkı kabusa benzeyen ve bir bıçak gibi kesen sözler...Denizin kokusu ve martıların sesi yüzümde buruk bir gülümseme oluştururken yaşadıklarıma inanmakta hala zorluk çekiyordum.
Yaşanan her şeye, işittiğim tüm o can yakan sözlere, ya da maruz kaldığım tüm haksızlıklara rağmen sadece gülümsüyordum. Yapabildiğim sadece bu iken elimden başka bir şey gelmiyordu çünkü.
Sesten oluşan bir denizde gemim batmıştı. Yanaşacağım bir yer bulamazken artık ayağa kalkmaya bile mecalimin kalmadığını tüm hücrelerimde hissedebiliyordum. Sabahın erken bir saati olması nedeniyle kimsenin olmadığı şu koca sahil, yüreğimdeki boşlukla eşdeğerdi.
Evden dışarı çıktığım anda nereye gideceğimi bilemezken evin hemen aşağısında sahil olduğunu fark etmemle adımlarımı hızlıca oraya doğru atmıştım. Zaten şu an bu koca sahil, sığınacak bir liman gibi geliyordu bana. Nereye gitsem dar geliyor nereye gitsem kapana sıkışmış gibi hissediyordum sanki.
YOU ARE READING
KAYAN YILDIZ
Teen Fiction•• "Neden Arya?" Buz gibi olan vücudum sıcak nefesiyle buluşunca titrememe neden olmuştu. Yaşlı gözlerimi söylediği sözlerle Kuzey'e çevirmiş ve hayranlıkla bakmaya başlamıştım bu sefer kusursuz yüzüne. Kahverengi saçlarıyla uyumlu koyu kahve gözler...