Bu bölümde bulgaristan Türklerinin asimile edilmesini, çektikleri çileleri, tarihçelerini, göçlerini anlatmak istiyorum. 14. yüzyıldan beri Bulgaristan'da yaşayan Türkler, yeni bir hayata ancak 1989 göçü'nün ardından başladı. Bu, 2. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa'da yaşanan en büyük zorunlu göç olayıydı.
İsimleri bulgar isimleriyle değiştirilen, anadillerini konuşmaları yasaklanan, gözaltında ağır işkenceler gören bulgaristan Türkleri, son çırpınışlarını sergileyen komünizmden kaçıyordu. Oysa komünizmle tanıştıklarında bu yeni rejimin benliklerini yok etmeye çalışacağı akıllarının ucundan dahi geçmemişti... bulgaristan'ın 2. Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katılmasının ardından, moskof ülkeyi işgal etti. Faşist rejim devrildi, yerine komünizm geldi. Artık idare Sovyet destekli Vatan Cephesi'nin elindeydi.
bulgaristan'daki Türk azınlığı, taleplerinin yerine getirileceği sözünü veren Vatan Cephesi hükümetini destekliyordu. Ancak iktidarın bulgaristan Komünist Partisi, yani BKP'ye geçmesiyle rüzgâr birkaç sene içinde tersine döndü. BKP'ye göre azınlıklar üniter sosyalist yapının önündeki en büyük tehlikeydi.
Asimilasyon çalışmaları Türk azınlığının eğitim seviyesinin yükseltilmesiyle başladı. Eğer Türkler komünist eğitim sisteminde daha uzun zaman geçirirlerse sosyalist değerleri benimsemeleri daha kolay olabilirdi. 1943-44 öğretim yılında 424 Türk Okulu, 871 öğretmen ve 37.335 öğrenci bulunurken, 1949-50 yılında bu rakamlar sırasıyla 1.199, 3.307 ve 105.376'ya yükseldi.
BKP, Türk azınlığının dini yaşamına ve geleneksel kıyafetlerine de müdahale etti. Medreseler ve kuran kursları kapatıldı. Başörtülü Türk kadınları baskı altında kaldı. bulgaristan Türkleri huzursuzdu. 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar, Türkler bulgaristan'da çoğunluğu oluşturuyordu. Oysa 1934'e gelindiğinde, resmi rakamlara göre 618 bin Türk nüfusun yalnızca %10'unun teşkil ediyordu. Bu bir azınlık grubu için yadsınamayacak bir rakamdı. Eğer azınlığın sayısı azaltılırsa asimilasyon daha hızlı ilerleyebilirdi.
Daha sonra bulgar hükümeti Türkleri zorunlu göçe sevk ettiler. bulgar hükümeti Türkiye'ye bir nota vererek sınır kapısını açmasını istedi ve 1950-51 yıllarında 154.393 kişi Türkiye'ye göç etti.Göçler bununla sınırlı kalmayacaktı. Göçmenlerin bulgaristan'da kalan akrabalarının yüksek ulusal dirence sahip olduğunu düşünen komünist rejim, Türkiye ile Yakın Akraba Göçü antlaşması imzaladı. Böylelikle, 1968'den 1978'e kadar 130 bin kişi daha Türkiye'ye göç etti.
Tabi bunlar hükümeti kesmedi asimilasyona tam gaz devam ettiler. BKP'nin hedefinde yine Türk okulları vardı. Artık bu okulların sistematik bir şekilde ortadan kaldırılmasının vakti gelmişti. 1973'ten itibaren Türkçe seçmeli derse dahi müsaade edilmeyecekti.
Türk basını da Türk okulları gibi yavaş yavaş yok edilecekti. Komünist parti döneminde Bulgaristan'da 5 Türkçe gazete, 1 de Türkçe dergi yayımlanmıştı. Zamanla yalnızca 1 tane Türkçe gazete kaldı. Onun da içindeki Türkçe sözcük sayısı her geçen gün azalıyordu.
Resmi tarihin değiştirilmesi asimilasyonun bir başka önemli ayağıydı. 70'lerin sonundan itibaren, aslında Bulgaristan sınırları içinde Türk diye bir azınlık grubunun bulunmadığı, bunların Osmanlı döneminde Müslümanlaştırılmış Bulgarlar olduğu yazılmaya başlandı.
Jivkov, asimilasyonun yeterince hızlı ilerlemediğini düşünüyordu ve 1984'te sert asimilasyon dönemini başlattı.
Camiler ibadete kapatıldı. Bazıları ambara dönüştürüldü. Yalnızca ihtiyarların camiye gitmesine izin veriliyordu. Hacca gitmek ve hatta sünnet bile yasaklanmıştı. Sünnet edilen çocukların anne ve büyükanneleri 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyordu.Bulgaristan Türkleri cenazelerini bile diledikleri gibi kaldıramıyordu. Cenazenin yıkanma usulü yasaklanmış, Arapça ve Türkçe yazılı mezar taşları paramparça edilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRKÇÜLÜK VE AHLAK
Non-FictionYabancı kaynaklı olmayan tek fikir "TÜRKÇÜLÜK" tür. Türk milletini yobazlık, nurculuk, komünizm, arapçılık, kapitalizm gibi zararlı ve yabancı mikroplardan temizlemek istiyorsak sıkı sıkı Türklüğe sarılmalıyız.