Bölüm 5(Asırlara Bakan Dava)

97 7 0
                                    

   Türkçülük, Türk'ün var olduğu zamanlardan beri vardır. Bu sadece bi kaç on yıl değil asırlara bakan bir davadır.
    Bu uğurda azgın şelaleler gibi kan akıttık, atalarımızın kemiklerini dağ gibi yığdık ve budunu (ulusu) kurtardık. Biraz rahat görünce dünyaya geliş sebebini unutan Türk milleti bugün gaflet dalalet ve hıyanet içinde, üzerine ölü toprağı serpilmiş biçimde uyumaktadır. Tabi bunların yarısından çoğu gerçeği görmektedir ve Şeyh Said 'in K+rt Said' in ve damat ferit gibilerin torunu olduklarından ses çıkartmamaktalar ve aksine bu durum hoşlarına gitmektedir.
    Çok öncelere değil Osmanlı'nın son dönemlerine gelelim; bu dönemde dağılmış bitmiş bir devlet var. Her ne kadar hoşgörülü davranılsa da Osmanlı'nın bu durumunu fırsat bilen akbabalar topraklarını birer birer alıp kendi bağımsızlıklarını sağlama derdindeydiler. Her ne kadar Osmanlı zamanında, Türkler ikinci sınıf muamelesi gördüysede ve diğer milletler el üstünde tutulduysa bile görülmektedir ki bizi en zayıf en kötü anımızda arkamızdan vurdular ve akbabalar gibi üstümüze çöküp toprak pay ettiler. Ülkemizde çok taraftarları olan din kardeşlerimiz dedikleri aşağılık arap'lar bile cihat emrine uymamış ve Osmanlı'dan toprak koparıp en kötü anımızda bizi sırtımızdan vurup, Hristiyan ingilizlerle bir olup, Osmanlı askerine en vahşi işkenceler edip bağımsızlık kazanmışlardır.
    Yolbaşçımız Ziya Gökalp'te unuttuğumuz Türkçülük davasını bize tekrar hatırlatmıştır. Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığını, bizim tek ilacımızın "TÜRKÇÜLÜK" olduğunu bize hatırlatarak kalbimizde Türkçülük meşalesini yakmıştır. (Tanrı mekanını cennet eylesin. Kabir azabından korusun.)
    Daha sonra Ulu Bilge Hüseyin Nihâl Atsız Ata bize yol göstermiş, Türkçülük meşalesini yeniden ve hiç sönmemek üzere yakmıştır. (Var ol Atsız Ata'm! Var ol!)

TÜRKÇÜLÜK VE AHLAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin