Talihsiz, hemde en talihsiz Türklerden biri de Ahıska Türkleridir. Bu bölümde Stalin zülmünde vatansız kalan Ahıska Türklerini anlatacağım.
ikinci dünya savaşında Ahıska Türklerinin gençleri savaşa katılıp, cepheye giderler. Geride kalan yaşlı, çoluk çocuk, kadınlar ise 1944 yılında stalin tarafından iki saat içinde kapalı yük vagonlarına tabiri caizse hayvan gibi üst üste doldurularak orta asyaya Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistana sürüldüler. Malesef burada da dışlandılar. Özbekler tarafından işkence edildiler, baskı gördüler. Kısacası onlara soydaşları bile sahip çıkmadı.
***
Yıl 1944 kızıl ordunun günlerdir kuşattığı ve giriş çıkışları yasakladığı Ahıska'nın 220 köyünü birden basıp, köyün ileri gelenlerini bir harman yerinde toplayarak ''Buraya Almanlar gelecek, burayı işgal edecekler. Sizi daha güvenli bir yere götüreceğiz ve bir hafta on gün içinde köylerinize geri döneceksiniz.'' diyerek kandırdılar.
Moskof hain, moskof acımasız, moskof namert, moskof tarih boyunca şanlı destanlar yazan bu halkı kandırmadan yurtlarından çıkaramayacağını çok iyi biliyor ve nihayetinde bu iyi niyetli, güzel halkı direnişsiz, dalavere ile bir gecede ölüm yolculuğuna sürüklüyor.
Çoğu bilmez Ahıskayı. 'Ne Ahıskamı? Orası nerede? Kimdir Ahıskalılar?' derler. Ahıska Güneybatı Kafkasyada Gürcistan sınırları içinde yer alan, Türkiyenin kuzeydoğusunda ermenistanın kuzeybatısında yer alan bir bölgenin merkezinde ki vilayettir. Ahıska Türkleri, merkezi Ahıska olan ve yukarıdada dediğim gibi 1944 yılında 14 Kasımı 15'e bağlayan sürgüne kadar, Gürcistan'ın kuzetbatısında yaşamış yerli bir halktır. Türk kaynaklarında 'Kıpçak ve Bun-Türk' olarak anılmaktadırlar. Kısacası Ahıska Türkleri özbe öz Türktür. Tarih onların destansı kahramanlıklarını hala daha yazmaktadır ve yazacaktırda.
Osmanlı döneminde eyalet başkenti olan Ahıska, 1828 Osmanlı-rus harbinde çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek omuz omuza kendi ellerindeki imkanlarıyla moskofa karşı kahramanca savaşmıştır. Ne yazık ki 1829 Edirne Antlaşması gereği Ahıska şehri moskofa savaş tazminatı olarak sunulur. Yıllar boyu rus hükümeti elinde acımasızca yönetilmiştir. İkinci Dünya Savaşında kırk bin evladını moskofa vermek zorunda kalır. Daha bu yiğitler savaştayken, kalan yaşlılar, kadınlar Ahıska-Borcom demir yolu inşasında çalıştırılır. Ne acıdır ki elleriyle döşedikleri demir yoluna gelen ilk hayvan vagonlarıyla bu halk ölüm yolculuğuna sürüklenir. Savaş sonunda çoğu sakat dönen yiğitlerimiz, ne evlerini ne ailelerini ne de yurtlarını bulabilmişlerdir. İşte moskofun acımasızlığı,kalleşliği... Akla gelebileek bütün kötü sözcükler, küfürler ruslara az kalır. Ne acıdır Ahıskanın yaşadıkları. Düşünün bir gece geri geldiğinizde eviniz, aileniz, yurdunuz yok. Hele sürgün adı altında ölüme gönderilen çoluk çocuk, kadın ve yaşlılar.
15 Kasım 1944 sabahı Ahıska Türklerinin kırılma noktası olmuştur. Yol zorludur, yol soğuktur, bilinmezliğe doğru giden göç başlamıştır. Geri döneceklerini zanneden ''120 000'' den fazla Ahıska Türk'ü vatansız, topraksız, kimsesizdir. İçlerinden okur-yazar olanlar alınıp Sibirya'ya gönderilmiştir ve kendilerinden bir daha haber alınamamıştır. Türk milletini yok etme planı tıkır tıkır işlemektedir. Kapalı hayvan vagonlarında üst üste bindirilen Ahıska Türkleri açlığın susuzluğun soğuğun ortasında, Kafkasya'nın acımasız tabiat şartlarında bir çok insan bu ölüm yolculuğuna direnemez, hayatını kaybeder. Kızıl ordu şehitlerin gömülmesine ve namazlarının kılınmasına dahi izin vermez. Şehitlerin kollarından ve bacaklarından tutarak karlı tepelere fırlatırlar. Sürgün bu şekilde bir ay boyunca sürer. çoğu kişi ölülerine koynunda kucağında saklayarak gidecekleri yere kadar saklamaya çalışır.
Ahıska Türkleri bu yolculuk esnasında Kazakistan'a-Kırgızistan'a-Özbekistan'a yerleştirilir. Bu üç ülkede köyden köye bile gidemeden sıkı yönetim rejimi altında 12 yıl boyunca yaşarlar. Nereye konulduysa orada yaşamak zorundaydılar, yoksa ağır şekilde cezalandırılırdılar. Hiçbir zaman yurtlarına dönmelerine izin verilmez. stalin öldükten sonra köyden çıkmalarına izin verilir ve o sayede Ahıska Türkleri birbirlerine tutunurlar. 1958 den itibaren Ahıska Türkleri memleketine yakın olmasından dolayı çoğu Azerbeycan'a giderler.
Seksenlerin sonunda her açıdan sarsılmış olan Ahıska Türkleri ile Özbekler arasında kavga başlar. Pazar yeri ile başlayan bu etnik gerilim sonucunda Ahıska Türkleri çok büyük şiddete uğrar. bir çok insan şehit edilir. Yurt edinme çabasında olan Ahıskalılar bu seferde Rusyaya sürgün edilir. SSCB dağılınca Ahıskalılar bağımsızlıklarını alamadılar.
Kısacası Ahıska Türkleri o gün bu gündür hala vatansızlar, garipler. Onları kurtarmak boynumuzun borcu.
Stalin zulmünün vatansız bıraktığı Ahıska Türklerini anlatmaya çalıştım. Ahıska Türklerini yine eskisi gibi vatanlarına yerleştireceğimiz günleri biz göremesekte torunlarımız mutlaka görecektir. Sözlerimi ağıtla bitirmek istiyorum:
Ahıska bir gül idi gitti
Bir ehl-i dîl idi gitti,
Söyleyin Sultan Mahmud'a
İstanbul kilidi gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRKÇÜLÜK VE AHLAK
SaggisticaYabancı kaynaklı olmayan tek fikir "TÜRKÇÜLÜK" tür. Türk milletini yobazlık, nurculuk, komünizm, arapçılık, kapitalizm gibi zararlı ve yabancı mikroplardan temizlemek istiyorsak sıkı sıkı Türklüğe sarılmalıyız.