17

290 27 0
                                    


O bir hayalet.Chanyeol bir hayalet...

Chanyeol hayalet değildi.Nasıl olabilirdi ki, orada, tam orada, masada oturup yemek yiyebiliyorsa? Hayaletler hiç Taco yer miydi? Nasıl bir hayalet...
Kyungsoo'nun eli onun içinden geçmişti.Tam içinden.
Ama gerçekti.Kyungsoo ona dokunmuştu.O... Eli onun içinden geçmişti.

''Panik yapma,'' dedi Kyungsoo uyuşuk bir halde. ''Sadece...panik yapma.Bir açıklaması vardır...'' 

Tanrım, onlara söyleme demişti.Kime? Kime söylemeyecekti?
Gitmiş miydi? Ölü müydü?

Tam paniğe kapılacakken bir şey onu durdurdu.Gerçekten aptalca birşey.Kanepenin yanındaki sehpada duran saat.Daha bir kaç dakika önce çalan saat.
Günün aydınlığını Chanyeol'a haber veren saat.

Bu oluyor...her gün.Chanyeol tuhaf bir şey yaşıyormuş gibi davranmamıştı.Sadece...acı çekiyordu.

Kai'de Baekhyun'da Chanyeol'un gündüzleri uyuduğunu söylemişti.İkisi de gece kuşuydu.Şu anda da uyudukları belliydi , daha saatlerce kalkmazlardı.Chanyeol gündüzleri kimsenin dikkatini çekmeden böyle ortadan kayboluyor olabilirdi.

Kyungsoo gelip her şeye burnunu sokana kadar.
Onlara söyleme.Ama neden? Böylesine gizli olan neydi?
Kyungsoo delirmişti.En mantıklı açıklama buydu.Ama delirdiyse mantıklı olamazdı ki zaten.

Kyungsoo kanepede kıvrılıp ürperdi.O soğuk rüzgarı yine üzerinde hissetti.Buz gibi bir serinlik.Doğruldu. ''Chanyeol?'' deyip kıpırdamadan oturdu.Rüzgar uzaklaşıp tekrar yaklaştı. ''Ben..seni hissedebiliyorum galiba.Hala burada mısın?'' Rüzgar uzaklaşıp yeniden yaklaştı. ''Öyleyse..bizi görebiliyor musun?'' Sıcak soğuk döngüsü tekrar edince Kyungsoo cevabı evet olarak kabul etti. ''Gündüzleri gitmiyor musun? Şey...olduğun yerde dur olur mu?'' Esinti kıpırdamadı. ''Vay be.Bu..acayipmiş.'' Kyungsoo biraz neşelenmişti.Tamam bir esintiyle konuşuyordu belki ama en azından kendini yalnız hissetmiyordu. ''Kai'yle Baekhyun'a söylememi istemiyor musun?'' Kesin bir hayır.Daha da soğumuştu hatta. ''Yapabileceğim bir şey...herhangi bir şey varmı? Yine hayır.
''Chanyeol..geri gelecek misin?'' Evet. ''Bu gece mi?'' Yine evet. 
''O zaman konuşuruz.''
Evet.
Esinti tamamen çekildi.Kyungsoo kanepeye çöktü.Başı dönüyor , kendini tuhaf ve yorgun hissediyordu.Gitar kılıfının yanında eski bir battaniye vardı.Gitarı dikkatlice masanın üzerine kaldırdı görünmez Chanyeol'un onu izlediğini hayal ediyordu. Battaniyeyi üzerine örtüp, büyükbaba saatinin sesi ve Chanyeol'un melodilerinin hayaliyle uykuya daldı.

Ertesi gün Kyungsoo derse gitti.Baekhyun onunla tartıştı , Kai'yse bir şey demedi.Kyungsoo kampüste iki kez Luhan'ı görse de bir şey olmadı.Luhan'ın etrafı kızlı erkekli hayranlarıyla çevrili olduğundan intikam almaya vakti yoktu.Kyungsoo başını yerden kaldırmayıp tenha yerlerden uzak durdu.Vakit öğleden önceydi.Eve gidip Chanyeol'un ortaya çıkmasını beklemek istese de aklını kaçırıp Kai'yi de şüphelendireceğinden korkuyordu.

Anayolda yürürken bir kaykay dükkanıyla ikinci el kitapçının arasına sıkışmış küçük kafe'yi gördü.Minseok'un yeri.Baekhyun'un çalıştığı yer.Uğrayıp bir selam vermek istedi.

Cam kapıyı açınca küçük bir zil şıngırdadı.Sanki kendi evinden içeri girmişti.Burası biraz daha gotikti gerçi.Siyah deri koltuklar ve sandalyeler , renkli kalın halılar , bej ve kan kırmızısı duvarlar , bir sürü kuytu köşe.Kimse başını kitaplardan ve ya bilgisayarından kaldırmıyordu.Dükkanın içi durmadan tüten bir sıcaklıkla kahve kokuyordu.

Kyungsoo bir an kararsızlıkla dikildikten sonra boş bir sıraya çantasını bırakıp tezgaha gitti.Yüksek tezgahın arkasında iki kişi vardı.Biri tabii ki Baekhyun'du.Kaşlarını kapatacak kadar uzattığı saçları, siyaha boyanmış gözleri ve gotik siyah ojeleriyle çok neşeli ve bebek gibi görünüyordu.Kırmızı tişörtün üzerine siyah fileden ve ona bol gelen bir tişört daha giymişti.Kyungsoo'yu görünce sırıttı.
Diğeride önleri havaya kalkık açık kahve , düz saçlı , ince, kısa daha büyük bir adamdı.Hoş , yuvarlak yüzü, kocaman siyah gözleri ve boynunda bir fular vardı. *hayal etmek isteyene xiumin :http://data2.whicdn.com/images/86691603/large.png* Adam da gülümsüyordu.

''Hey , Bu Kyungsoo!'' deyip kolunu Kyungsoo'nun omzuna attı Baekhyun. ''Kyungsoo, bu Minseok, benim patronum.''
Kyungsoo çekinerek başını salladı.Adam iyi birine benziyordu ama patrondu sonuçta.Patronlar onu ebeveynler gibi gererdi. ''Merhaba, efendim.''
''Efendim mi?'' Minseok'un derin bir sesi ve daha da derin bir kahkahası vardı.''Kyungsoo beni tanıman lazım.Ben efendi falan değilim.İnan bana.''

MORGANVILLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin