22

317 23 0
                                    

''Vampir!'' dedi Kyungsoo nefes nefese. ''Vampir polis! Mağazada!''
''Bradfield olmalı,'' dedi Kai. ''Uzun boylu biri miydi? Kel gibi, bıyıkları var.''
Kyungsoo titreyerek başını salladı.Kai hiç şaşırmış görünmüyordu. ''Bradfield'dan bir şey olmaz.Şehirdeki en kötü adam değil kesinlikle.Sana bir şey yaptı mı?''
''O.... sadece elimi sıktı.Ama bildiğini söyledi! Nerde yaşadığımı biliyor.!''
Kai yine şaşırmış görünmedi.''Doğrudur, sadece zaman meselesiydi zaten.Beni de tam adını öğrenmek için durdurdular.Deftere işlediler.''
''Deftere mi?''
''Öyle diyorlar.Nüfus sayımı gibi bir şey.Evlerde kaç kişi yaşadığını biliyorlar.Tamam, sadece yürü tamam mı? O kadar korkmuş görünme.İşte, bana tutun.''
Kai ona çok daha güvenli görünüyordu.Kyungsoo'da onun kolundan tutup başka mahalledeki ikinci el dükkanına yola koyuldular.Burası çok daha aydınlık ve dost canlısı görünüyordu. ''Burası bayan Lawson'ın dükkanı, annemin arkadaşıydı.Güvenilir yani.'' 
Kai bir beyefendi gibi Kyungsoo için kapıyı açtı.İçerisi güzel kokuyordu, her yerde lambalar vardı.Karanlık köşeler yoktu.Kai kapıyı kapatırken hoş, küçük bir zil şıngırdadı.
''Kai!'' Rengarenk boyalı bir tişörtle tezgahın arkasında hışırdayan kabarık bir etek giymiş iri bir kadın Kai'ye sarıldı. ''Burada ne işin var tatlım? Bir haltlar karıştırıyorsun galiba.''
''Bir haltlar karıştırıyorum efendim.Her zamanki gibi.''
''Aferin sana.Bende öyle düşünmüştüm.'' Kadının siyah gözleri Kyungsoo'ya çevrilmişti. ''Küçük arkadaşın kim?''
''Bu Kyungsoo. Do Kyungsoo. Üniversitede okuyor.''
''Tanıştığımıza memnun oldum Kyungsoo. Şimdi... Buraya sadece hatrımı sormak için geldiğini sanmıyorum evlat. Söyle senin için ne yapabilirim?''
''Giysi.'' dedi Kyungsoo. ''Bir kaç şey almak istiyorum.''
''Elimizdekiler bunlar.Otuz altı bedensin herhalde.Benimle gel tatlım.Tam senin bedenine göre erkeksi şeylerim var.Kai sende yeni bir şeyler alsan fena olmaz.O pantolon çok eskimiş.''
''Özelliği öyle.''
''Tanrım.Modayı artık hiç anlayamıyorum.''
Belki anlamıyordu ama Bayan Lawson'da her çeşit tişört ve pantolon vardı.Ucuzdu da üstelik.Kyungsoo bir sürü kıyafetle onun arkasından kasaya gitti.Tümü yirmi dolar tuttu.Bayan Lawson giysi dolu poşeti verirken, ''Dikkatli olun,'' dedi. ''İkiniz de.Kai'ye bir an önce kendisini düzeltmesini söyle.Geleceğini düşünmesi lazım.''
Kyungsoo başını çevirip camdan dışarıyı seyreden Kai'ye baktı.Sıkılmış görünüyordu, gözleri yarı kapalıydı.
''Söylerim.'' dedi şüpheyle.

Günler gelip geçiyor Kyungsoo hiç bir şeye müdahele etmiyordu.Morlukları sarıya dönmüştü.Yapmak isteyeceği son şey insanların dikkatini çekmekti.Evde çalışıp daha iyi olduğundan okula gitmesinin en doğru şey olduğu konusunda Kai onu ikna etmişti. *yani okula gitmemesi için ikna etmiş.* Böylece olayların üstünün kapanması için Luhan'a da zaman vermiş olacaktı.
Bir hafta geçip gitti.Kyungsoo normal rutine ayak sağladı.Geceleri geç saate kadar Chanyeol , Kai ve Baekhyun'la oturuyor, öğlene kadar uyuyor, banyo sırası için biriyle tartışıyor, yemek pişiriyor, temizlik yapıyor, ders çalışıyor ve bütün bunları tekrar yapıyordu.Her şey iyi gidiyordu.Yurt hayatının olmadığı kadar gerçekti.
Pazar günü gelince kalkıp kahvaltı etti.Kahvaltıyı iki kişilik hazırlamıştı çünkü Kai uyanık ve huysuzdu.Kyungsoo yumurtayı yaparken o da domuz pastırmasını pişirdi.Birkaç sabah önce Baekhyun'la Kai'nin arasındaki gibi bir şakalaşma ya da bir sohbet olmadı.Kyungsoo konu açmaya çalışsa da Kai pek sohbet edecek havada değildi.Kyungsoo onun kahvaltısını yapmasını bekledi. Tezgahın köşesindeki küçük bir kahve makinesinde yapılmış bir fincan kahve de dahildi buna. ''Bu kadar erken ne işin var?'' diye sordu.
Kai sandalyesini geriye doğru iki ayağının üstünde kaldırdı. ''Chanyeol'a sor.''
Bunu yapmam mümkün değil... ''Onun için bir şey mi yapacaksın?'' 
''Evet.'' sandalyesini düzeltip ellerini hala karışık görünen saçlarında gezdirdi. ''Giyinip kuşanmamı falan bekleme.''
''Ne?''
''Ne görüyorsan onunla yetineceksin.'' Kyungsoo kaşlarını çatıp onun ne demek istediğini düşündü. ''Seni okula götürüyorum.Bugün gidecektin değil mi?''
''Şaka yapıyorsun,'' dedi Kyungsoo.Kai omuzlarını silkti. ''Şaka yapıyorsun.Ağabeyinin okula götürmesi gereken altı yaşında bi çocuk değilim! Asla olmaz Kai!''
''Chanyeol yanında koruma olması gerektiğini düşünüyor.Sehun çok sinirlendi.Kendi başına yapmasa da seni ele geçirmenin bir yolunu bulabilir.Onun bir lafıyla dersini verecek sürüyle insan var.'' Kai gözlerini devirdi. ''Luhan mesela.''
Lanet olsun. ''Luhan Sehun'a mı ait?''
''Bildiğim kadarıyla bütün ailesi.Onun en üst yağmacı falan olduğunu sanmıyorum ama o ailenin özel saldırganı.Bu yüzden...'' Ellerini ovuşturdu. ''Bugün hangi heyecanlı dersimiz var?''
''Benimle derse gelemezsin!''
''İyi, beni alt edip durdurmakta serbestsin.Yoksa bugünlük kavalyen benim. Ee? Hangi dersler var?''
''Matematik, fizik, Kimya III, kimya laboratuvarı ve biyokimya.''
''Vay anasını.Sen harbiden zekisin.Tamam, ben yanıma bir kaç çizgiroman falan alayım. Ya da iPod'umu.''
Kyungsoo ters ters ona bakmaya devam etti.Bir faydası olmayacaktı, yaptığı her şey Kai'yi keyiflendiriyordu o kadar.
''Hep kampüste büyük bir adam olmayı hayal etmiştim.Galiba fırsat ayağıma geldi.''
Kyungsoo başını ellerinin arasına alıp ''Ben öldüm,'' dedi.
''Daha değil.Asıl derdimiz de o zaten.''

MORGANVILLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin