16

343 23 1
                                    

Luhan bir köşeden çıkıp geldi. ''Vay vay,'' dedi elini beline koyarak. ''Bakın aslanlar ne yakalamış..'' Diğerleri orada değilmiş gibi Kyungsooya diş macunu reklamındakilere benzer soğuk gülümsemesiyle sırıttı. ''Kaçıp gittin küçük fare.Eğlenmeye daha yeni başlamıştık ama.''
Kyungsoo kendini zorlayarak hapşırıyormuş gibi yaptı.Luhan iğrenerek geri çekildi.Hapşırıyormuş gibi yapmak o kadar da kolay bir şey değildi , insanın canı yanıyordu.Ama Kyungsoo'nun cep telefonunu cebinden çıkarıp vücuduyla sakladığı telefonda deli gibi *2'ye basması için zaman ve fırsat kazandırmıştı.
'ara'ya bastıktan sonra telefonu iki kutunun arasına attı ve tuşların mavi ışığının Luhan'ın dikkatini çekmemesi için dua etti. Ne olur Kai müzik dinliyor olmasın , ne olur oyun oynuyor olmasın , ne olur telefonu duysun.Ne olur..
''Ah , Tanrı aşkına.Kaldırın şunu!'' diye emretti Luhan.Diğerleri hemen atıldılar.Lay Kyungsoo'nun bir kolundan , Chen'de diğer kolundan tutup onu doğrulttular.
Luhan Kyungsoo'ya verdiği zarara bakıp gülümsedi. ''Vay be , berbat görünüyorsun.Acıyor mu?''
''Ben sana ne yaptım?'' dedi Kyungsoo birden. Korkmuştu , ama aynı zamanda öfkeliydi de.Hırsla doluydu.Etrafında yedi erkek vardı.Korktukları için birşey yapamıyorlardı.Neyden korkuyorlardı ? Luhan'dan mı? Luhanlara dünyayı yönetme hakkını kim veriyordu?
''Ne yaptığını çok iyi biliyorsun sen.Beni komik duruma düşürmeye çalıştın,'' dedi Luhan.
''Çalıştım mı?'' deyiverdi Kyungsoo.Aptalca bir tepkiydi ama kendine engel olamadı.Bu ona yüzüne yediği bir yumruğa mal oldu.Sert bir yumruk hemde.Tam da ilk yaranın üstüne.Kor gibi ıstırabın gücüyle nefesi kesildi. Bütün dünya altüst olmuş , anlamını kaybetmişti. Kyungsoo kollarındaki baskıdan çocukların onu tuttuğunu anladı.Bacaklarını biraz sabitleyip gözlerini açtı ve Luhan'a baktı.
''Nasıl oluyor da yurtta yaşıyorsun ? incindi mi elini inceleyen Luhan şaşkınlıkla ona baktı.
''Ne?''
''Ailen zengin , öyle değil mi? Bir villada yaşayabilirdin.Ya da bir dairede.Yada öğrenci birliğiyle.Nasıl oldu da bu yurda gelip biz eziklerle yaşıyorsun?'' Luhan'nın gözlerindeki soğuk alevi görünce nefesini tuttu. ''Tabii sende ezik değilsen? Kendinden daha güçsüz olanların canını yakan bir ezik.Ailesinin ondan utandığı bir ezik.Onu görmek istemedikleri için buraya gizledikleri ezik.''
''Kapa çeneni,'' diye tısladı Lay ,Kyungsoo'nun kulağına. ''Aptallaşma! seni öldürecek , anlamıyor musun?''
Kyungsoo başını savurdu. ''Koleje gittiğini duydum,'' diye devam etti.Midesi deli gibi bulanıyordu.Kusup öleceğini düşünüyordu , tek yapmaya çalıştığı bu süreyi biraz daha uzatmaktı.Kai gelecekti.Belkide Chanyeol.Chanyeol'un kapıda dikilip buz gibi gözlerini ve meleklere benzeyen yüzünü Luhan'a diktiğini hayal edebiliyordu.Evet,bu süper olacaktı.Luhan o zaman o kadar da büyük görünmeyecekti. ''Ne oldu? bilin mi tutuldu? şaşırmadım , II.Dünya savaşının Çinle yapıldığını sanan birinden ne beklenir...''
Kyungsoo bu kez yumruğun geldiğini görüp elinden geldiğince kaçmaya çalıştı.Luhan'ın yumruğu alnına isabet etmişti.Canı çok yanıyordu.Küçük bir çığlık atıp sağ elini sol avucuna alarak geri çekildi.Bu da Kyungsoo'nun başındaki dayanılmaz zonklamayı unutturdu. 
''Aman dikkat et,'' dedi Kyungsoo neredeyse kıkırdayarak.Dudağındaki yara yeniden açılmıştı.Kanları dudağından yaladı. ''Elin kırılmasın.Buna değmem unuttun mu?''
''İyi bildin!'' dedi Luhan öfkeyle.''Şu piç'i bırakın.Ne bekliyorsunuz? BIRAKIN DEDİM! bu pısırığın canımı yakacağını mı sanıyorsunuz?''
Odadaki herkes birbirine baktı.Sonra Kyungsoo'yu bırakıp geri çekildiler. Lay üst üste yığılmış kutulara çarparak bir sürü tozu ve eski kağıtları yere devirdi.Kyungsoo ona baktığında Lay kutuların arasındaki bir noktaya bakıyordu. Kyungsoo'nun telefonu gizlediği noktaya.Lay telefonu görmüş olmalıydı.Kyungsoo'nun nefesi tıkandı. Birden düşündüğünden daha çok korkmaya başladı.
''Sen neye bakıyorsun öyle?'' diye çıkıştı Luhan,Lay'e. Lay'de kasıtlı olarak telefona arkasını dönüp kollarını kavuşturarak telefonun görünmesini engelledi.Kyungsoo'ya hiç bakmıyordu.Vay be.Bu da neydi böyle?.Şans değil de neydi? Belkide Luhan onu fazla kızdırmıştı.Kim bilir , belki de yakında Kyungsoo'nun tarafına geçebilirdi.
Kyungsoo dudağındaki kanı silip diğer çocuklara baktı.Luhan kendisine meydan okumasına rağmen herkesin beklediği darbeyi vurmamıştı.Gerçekten de biraz tuhaftı.Tabii , Kyungsoo , Luhan'ın elindeki sinirlerden bazılarını tamamen devre dışı bırakmadıysa.
Luhan elini ovuşturup Kyungsoo'ya , onu daha önce hiç görmemiş gibi baktı. Onu değerlendiriyordu. ''Kimse sana hayatın gerçeklerini öğretmemiş Kyungsoo,'' dedi. ''Birden ortadan yok olsan ne olur acaba biliyor musun?'' Tozlu kutuları işaret etti. ''Hademe dışında kimsenin haberi olmaz.Annenle babanın üzüleceğini mi sanıyorsun? belki üzülürler.Morganville insanları ortadan yok etmeyi bilime dökmüştür.Burada asla yok olmazlar.Her zaman başka bir yerde olur.''
Luhan dalga geçmiyordu.İşin korkutucu tarafı buydu.Birbirine denk iki kişi olarak arkadaşça sohbet ediyorlarmış gibi sessiz ve sakince konuşuyordu.
''Neden yurtta yaşadığımı mı merak ediyorsun?'' diye devam etti. ''Çünkü bu şehirde istediğim yerde , istediğim gibi yaşayabilirim. Ama sen...Sen sadece yürüyen bir organ bağışçısısın.Bu yüzden beni dinle Kyungsoo.Yüzünü birdaha görmeyeyim , çünkü görürsem bir daha yüzün olmayacak.Anlaştık mı?''
Kyungsoo yavaşça başını salladı.Ona bakmaya cesareti yoktu.Luhan ona vahşi bir köpeği hatırlatıyordu.Zayıflığınızı belli ettiğiniz anda ısıracak bir köpek. ''Anlaştık,'' dedi Kyungsoo. ''Sen psikopatın tekisin.Anladık.'' Luhan ''olabilir.'' dedi. ''Sen küçük , akıllı bir eziksin.Şimdi kaç seni küçük aptal! Yoksa fikrimi değiştirip seni şu eski valizlerden birine koyarım , yüz yıl sonra bir arkeolojist gelir bulur.''
Kyungsoo gözlerini kırptı. ''Arkeolog.''
Luhan'ın gözleri buz gibi oldu. ''Kaçmaya başlasan iyi olur.''
Kyungsoo Lay'in durduğu yere gidip kutuların arasındaki telefonu almak için onun arkasına geçti.Chen'i geçip gözlerini ondan kaçıran iki çocuğun arasından yürüdü ve elini kapının tokmağına koydu.Bir yandan da telefonun ekranına baktı.
-SİNYAL YOK-
Kapıyı açıp dışarı yürüdü.Çantaları kaçırıldığı yerde duruyordu.Telefonu cebine koyup çantaları alarak Baekhyun'un arabasına doğru yürüdü.Korkudan palyaço gibi bembeyaz olan Baekhyun hala sürücü koltuğunda oturuyordu.Kyungsoo çantalarını arka koltuğa atarken Baekhyun , ''Ne oldu? Seni gördüler mi?'' diye sordu. ''Hayır,'' dedi Kyungsoo. ''Sorun yok.Dersim var.Seninle sonra konuşuruz.Teşekkürler Baek.Iııı..telefonunu da al.''
Telefonu ona verdi.Baekhyun'un kaşları hala çatıktı. ''Karanlık olmadan eve gelirim.'' 
''İyi olur.'' dedi Baekhyun. ''Gerçekten Soo.Biraz garip görünüyorsun.''
Kyungsoo güldü. ''Ben mi? Sen aynaya bak.''
Baekhyun ona Kai'ye yaptığı gibi hareket çekti.Kyungsoo sırt çantasını alıp kapıyı kapattı ve Baekhyun'un kocaman arabasının gidişini izledi.Araba gözden kaybolunca yolun kenarında duran banka elini koydu ve titreyen dizlerini sabit tutmaya çalıştı.Yüzünü avuçlarına alıp iç çekti ve derse gitti.
O öğleden sonra kimse onu öldürmedi.Dersten sonra da öldürülmeden mavana gitmeyi başardı.Marul ve domatesleri seçerken ya da parayı ödemek için kasada sıra beklerken kimse üzerine atlamadı.Hafiften çökmeye başlayan akşam karanlığından vampir arayarak ve bunu düşündüğü için bile kendini aptal hissederek eve yürüdü.Kocaman sırt çantalarıyla aylaklık eden diğer öğrencilerden başka kimseyi göremedi.Öğrenci kalabalığını geride bırakınca dükkanların kapandığını , ışıkların söndüğünü ve bir kaç kişinin aceleyle yürüdüğünü gördü.Kyungsoo kapıyı arkasından kapatıp o sabah şifonyerinde bulduğu yeni anahtarlarla evin kapısını açıp içeri girdi.
Koridorun ucunda bir gölge vardı.Sarı tişörtlü , düşük belli , solmuş bir kot pantolon giymiş , uzun boylu , iri birinin gölgesi.Çıplak ayaklı bir gölge. 
Kai.
Kai ona birkaç saniye baktıktan sonra ''Baekhyun eşyalarını odana koydu.'' dedi.
''Teşekkürler.''
''Onlar ne?''
''akşam yemeği için bir şeyler.''
Kai hala ona bakarak başını hafifçe eğdi.''Akıllı bir delikanlıya göre aptalca şeyler yapıyorsun.Bunu biliyor musun?'' 
''Umrumda değil.Afedersin.'' Onu geçip mutfağa girdi ve poşetleri yere bıraktı.Elleri titriyordu.Önce yumruklarını sıktı , sonra da aldıklarını tezgaha çıkarmaya başladı. Kıyma.Marul.Domates.Soğan.Haşlanmış fasulye.Acı sos , Kyungsoo'nun kendi sevdiğinden.Peynir.Ekşi krema.Taco yufkası.
''dur tahmin edeyim.'' dedi Kai kapıdan.''Çin yemeği yapıyorsun.''
Kyungsoo cevap vermedi.Hala çok öfkeliydi.
''Yapabileceğim bir şey varmı?'' Kai'nin sesi farklı geliyordu.Daha sakin , yumuşak , neredeyse nazik.
''Soğanları doğra,'' dedi Kyungsoo.Kai gelip soğanları aldı ve çekmeceden korkunç görünen kocaman bir bıçak çıkardı.
''İlk önce soyman lazım.''
Kai , Baekhyun'a baktığı gibi ters ters bakıp işe girişti.
''şey..annemi arasam iyi olur,'' dedi Kyungsoo. ''Telefonu kullanabilirmiyim?''
''Şehirler arası konuşmaların parasını ödüyoruz.''
''Tabii.''
Kai omuzlarını silkti.Uzanıp aldığı kablosuz telefonu aşağıdan Kyungsoo'ya attı.Kyungsoo tezgahın altında kocaman bir demir tava bulup ocağı yaktı.Biraz da yağ çıkardı.Yağ ısınırken dükkandan aldığı küçük tarif kitabını bir kez daha okuyup numarayı çevirdi.
Annesi telefonun ikinci çalışında cevap verdi. ''Evet?''
''Anne,ben Kyungsoo.''
''Soo! Bebeğim , neredesin?Kaç gündür seni arıyorum!''
''Derslerim vardı,'' dedi Kyungsoo. ''Afedersin.Yurda pek uğrayamıyorum.''
''Uykunu alıyor musun?Bak iyi uyumazsan hasta olursun. Biliyorsun nasıl...''
''Anne ben iyiyim.'' Tezgahta önünde duran tarife bakıp kaşlarını çattı.Sote ne demekti ? Kızartma gibi birşey miydi? Kuşbaşı doğramak malzemeyi küp küp kesmekti herhalde.Kai bunu zaten o an yapıyordu. ''Gerçekten.Herşey yolunda.''
''Soo , bebeğim zor olduğunu biliyorum.Eve dönmek istersen babanla ben her zaman çok mutlu oluruz!..''
''Gerçekten anne, istemiyorum...Ben iyiyim. Herşey yolunda , derslerim çok iyi.'' Gerçi biraz esnetiyordu. ''...Burada arkadaşlarım da var.Bana göz kulak oluyorlar.''
''Emin misin?''
''Evet , anne.''
''Senin için endişeleniyorum.Yaşına göre çok olgun olduğunu biliyorum ama...''
Kai birşey söylemek için ağzını açtı. Kyungsoo telefonu işaret ederek panikle HAYIR , HAYIR , HAYIR diye işaretler yaptı. ANNEM! dedi sessizce. Kai teslim olmuş gibi yapıp iki elini kaldırıp soğanları doğramaya devam etti.Kyungsoo'nun annesi hala konuşuyordu.Kyungsoo konuşmanın bazı bölümlerini kaçırsa da gerçekten önemli olmadığını düşünüyordu.
''anne acelem var.Akşam yemeğimi yiyip tonla ödevin başına geçmem lazım.Babam nasıl?''
''Baban iyi bebeğim.Selam söylüyor.Gelde akıllı oğluna bir nasılsın de.Bir yerine birşey olmaz.''
Kai bir kaseye doldurduğu doğranmış soğanları ona verdi.Kyungsoo telefonu kulağıyla omzunun arasına sıkıştırıp bir avuç soğanı tavaya attı.Soğanlar anında cızırdamaya başlayınca Kyungsoo panik olup tavayı ocaktan aldı.Telefonu da neredeyse düşürüyordu.
''Selam evlat.Dersler nasıl?'' Konuşan babasıydı. Günün nasıldı , yada arkadaş edindin mi? değil. Onun felsefesi herzaman gözünü ödüle dik , diğer şeyler yoluna çıkmasın'dı.
''Derslerim iyi baba.''
''Bir şey mi kızartıyorsun? Yurtta bir şey pişirmenize izin veriyorlar mı? Bizim zamanımızda izin verilmezdi...''
''şeyy...Hayır kolamı açtımda.'' Tamam , bu çok kötü bir yalandı.Buzdolabına yürüdü ve açmak için bir kola çıkardı.İşte. Kısmen doğruydu artık.
''Kendini nasıl hissediyorsun?''
''İyiyim.Keşke herkes benim için endişelenmeyi bıraksa.Tarihte küçük bir operasyon geçirecek ilk adam ben değilim.''
''Biliyorum baba.''
''Doktorlar iyi olduğumu söylüyor.''
''Harika.''
''Gitmem lazım evlat , maç başlıyor.Sen iyisin , değil mi?''
''Evet iyiyim. Baba..''
''Efendim evlat?''
Kyungsoo dudağını ısırıp kararsızlıkla kolasından içti. ''Şey...Morganville'le ilgili bir şey biliyor musun? Tarihiyle falan ilgili?''
''Hayır pek bir şey bilmiyorum. Üniversite kurulalı neredeyse yüz yıl olmuş , bir tek onu biliyorum.Daha büyük okullara geçmek istediğini biliyorum ama bence bir kaç yılını eve yakın yerlerde geçirmelisin. Bunu konuşmuştuk.''
''Biliyorum.Sadece merak ettim...İlginç bir şehir , hepsi bu.''
''Tamam o zaman.Öğrendiklerini bize de anlatırsın.Annen hoşçakal diyecekmiş.'' Kyungsoo ''Hoşçakal baba.'' dediğinde babası çoktan telefonu annesine vermişti bile. ''Bebeğim , canını sıkan bir şey olursa hemen bizi ara olur mu? Ne olursa olsun bizi ara.Seni seviyoruz.''
''Bende sizi seviyorum anne. Görüşürüz.''
Kyungsoo telefonu kapatıp önce cızırdayan soğanlara sonra tarife baktı.Soğanlar pembeleşince kıymayı içine koydu.
''yalanların bitti mi?'' diye sordu Kai.Sonra da Kyungsoo'nun arkasından dolaşıp tezgahın üzerindeki kasede duran rendelenmiş peynirden bir tutam alıp ağzına attı. ''Taco.Harika.Eve becerikli birini almak için oy verdiğime çok seviniyorum.''
''Dediğini duydum Kai!!'' diye bağırdı Baekhyun içerden. Kapı arkasından kapandı.Kai irkildi. ''Banyon bu hafta kendi kendini mi temizleyecek acaba?''
Kai ''Ateşkes!'' diye bağırdı.
''Bende öyle düşünmüştüm.'' Baekhyun dışarıdaki sıcaktan kıpkırmızı halde içeri girdi.Terden makyajının çoğu çıkmıştı ve şaşırtıcı derecede genç ve tatlı görünüyordu. ''Aman Tanrım , bu gerçek yemeğe benziyor!''
''Taco.'' dedi Kai gururla , bunu yapmak kendi fikriymiş gibi.Kyungsoo dirseğini onun kaburgalarına geçirdi , daha doğrusu geçirmeye çalıştı.Onun kaburgaları Kyungsoo'nun dirseğinden çok daha sertti. ''Ah!'' dedi Kai canı yanmış gibi numara yaparak.
''Chanyeol burada mı?'' diye sordu Baekhyun.
''Herhalde.'' dedi Kai omuzunu silkerek. ''Akşam yemeğinde hep burada olur.'' Üçü yemeği hazırlamaya koyuldular.Aralarına dördüncü bir çift el katılmıştı.Chanyeol yeni kalkıp duş almış gibi görünüyordu. Saçları ıslak , gözleri uykuluydu ve siyah gömleğinin kollarından sular süzülüyordu.Kai gibi oda kot pantolon giymişti , ama şimdi resmi olmak için ayaklarında ayakkabı vardı.
''Selam.'' dedi herkese. ''İyi görünüyor.''
''Kyungsoo yaptı,'' diye atıldı Baekhyun , Kai ağzını açınca. ''Kainin kendine pay çıkarmasına aldırma.
''Hiç öyle birşey yapmayacaktım,'' dedi Kai alınarak.
''Tabii canıımm.''
''Ben doğradım.Sen ne yaptın?''
''Senin arkanı topladım , her zamanki gibi.''
Chanyeol Kyungsoo'ya bakıp suratını astı. Kyungsoo gülüp tabağını aldı.Chanyeol'da tabağını alıp onun arkasından salona geçti.Kyungsoo tabağını masaya koydu.Baekhyun'da hemen onun yanına kendi tabağını koyup Kyungsoo'nun önüne soğuk bir kola , bir çatal ve peçete koydu.Kai'yle Chanyeol da yerlerine oturup küçük çocuklar gibi yemeklerine yumuldular.Baekhyun lokmalarını azar azar ısırıyordu.O daha birinci Taco'sunu bitiremeden , ilginç bir şekilde aç olan Kyungsoo ikincisine geçmişti.Kai daha fazla almak için mutfağın yolunu tutmuştu zaten. Elinde dolu bir tabakla dönerken ''Dostum , ne zaman işe döneceksin?'' diye sordu. Chanyeol ağzındakini çiğnemeyi bıraktı.Lokmasını bitirdikten sonra da ''Hazır olduğumda,'' dedi.
''Kötü bir gece geçirmişsin Chan.Şu işin ucundan tutman lazım bence.'' Baekhyun , Kaiye kaşlarını çatıp başını salladı. Kai onu umursamadı. ''Ciddiyim dostum.Seni alt etmelerine izin veremezsin.''
''Vermiyorum,'' dedi Chanyeol. ''Her şey , kırılana kadar başını duvara vurmanla ilgili değildir.''
''Çoğu şey öyle ama,'' dedi Kai içini çekerek. ''Neyse inzivadan çıkmaya karar verince bana haber ver.''
''İnzivada değilim. Çalışıyorum.''
''Sanki yeterince iyi çalmıyorsun.''
''Karşılığını görmüyorum ama,'' dedi Chanyeol.Başka bir ısırık almakla meşgul olan Kai , koluyla yalandan gözlerini sildi. ''Evet biliyorum , durumum çok acıklı,'' dedi Chanyeol.
Herşeyiyle mükemmel vakit geçirdiler. Yazı turayı kaybeden Baekhyun ve Chanyeol bulaşıkları yıkarken , Kyungsoo'da ne yapmak istediğinden emin olamayarak salonu süpürdü. Kai çıplak ayaklarını sehpaya dayamış video oyunu seçiyordu. Kyungsoo'ya bakmadan ''Süper bir şey görmek ister misin?'' siye sordu.
''Tabii.'' dedi Kyungsoo. Onun bir oyun açmasını beklerken Kai sehpadan kalkıp yukarı çıktı.Kyungsoo ne yapacağına emin olmadan aşşağıda kaldı.Kai merdivenlerin tepesinde durup ona gelmesini işaret etti.Kyungsoo'da yukarı çıktı. İkinci kat sessiz ve tabii ki loştu. Kai koridorun yarısına gelmişti bile.Kyungsoo'nun odasına mı gidiyordu acaba? Kyungsoo yatakta oturup onunla öpüşeceğini falan hayal etmiyordu ama..Böyle bi fikrin aklına nasıl geldiğine şaşırdı. Gerçi Kai oldukça şey sayılırdı...
Kai Kyungsoo'ya Baekhyun'un odasının arasında , duvarda asılı bir tablonun yanında durdu ve tablonun altındaki bir düğmeye bastı.
Duvarın öbür tarafına bir kapı açıldı.Bir bölmenin içine yapılmıştı ve Kyungsoo'nun böyle bir şeyden haberi yoktu. Kyungsoo şaşkınlıkla nefesini tutunca Kai tekerleği icat etmiş gibi gururla doldu. ''Süper, değil mi? Bu lanet ev böyle tuhaflıklarla dolu.Güven bana , morganville'de gizli yerler çok işe yarar.'' Kapıyı açınca başka bir merdiven göründü.Kyungsoo merdivenlerin tozlu olmasını istiyordu ama hayır, tahtalar tertemiz ve cilalıydı.Kai yukarı çıkarken çıplak ayak izleri tahtaya çıktı.Tepede bir kapı daha vardı.Kai kapıyı açıp lambayı yaktı. ''Bunu ve kilerin arkasındaki odayı ilk gördüğümde anlamıştım. Vampir evi. Ne düşünüyorsun?''
Kyungsoo vampirlere inansaydı Kai haklı olabilirdi.Burası küçük bir odaydı , penceresi yoktu ve eskiydi.Sadece odanın içindeki antika ve karanlık eşyalar değil , eski , tuhaf bir his vardı odada , tam olarak doğru olmayan bir şeyler.Ve içerisi soğuktu. Kyungsoo ürperdi. ''Bu odayı herkes biliyor mu?''
''Tabii.Baekhyun buranın hayaletli olduğunu söylüyor.Onu suçlayamam.Beni de çok korkutuyor.Hem de serin zaten.Polisler gelince seni buraya saklardık ama mutfağın penceresinden çıktığını görürlerdi.O pislikler her şeye burnunu sokar.'' Kai kalın iran halısının üzerinden geçip Viktorya stili koyu kırmızı kanepeye oturdu. Toz bulutu yükselince öksürerek tozları uzaklaştırdı. ''Ee? Ne düşünüyorsun? Chanyeol'un ölü olmadığı zamanlarda burada uyuduğunu mu düşünüyorsun?'' Kyungsoo gözlerini kırptı. ''Ne?''
''Hadi ama.Onun da onlardan biri olduğunu düşünüyorsun değil mi? Gündüzleri hiç ortaya çıkmıyor diye?''
''Ben..ben öyle bir şey düşünmedim!''
Kai gözlerini devirip başını salladı. ''Tabii.Sen buraya gönderilmedin.'' ''Gönderilmek mi? Beni kim göndermiş olabilir?''
''Bir düşüneyim..polisler seni arıyordu , ama belki de seni burada tutmamızı sağlamak için arıyor gibi yapıyorlardı. Hangisi? Onlar için mi çalışıyorsun?'' 
''Onlar mı?'' dedi Kyungsoo. ''Onlar kim?'' Kai gözlerini yine ona dikince Kyungsoo ürperdi.Kai Luhan gibi değildi elbette , ama şakası yoktu. ''Kai , ne demek istediğini anlamıyorum.Buraya okula gitmek için geldim.Dayak yedim ve buraya sığındım.Bana inanmıyorsan..o zaman sanırım gideceğim.Umarım Taco'lar hoşuna gitmiştir.'' Kyungsoo kapıya doğru gidip durdu. Kafası karışmıştı.
Kapı kolu yoktu.
Arkasından Kai sessizce , ''Bunun bir vampir odası olduğunu bu yüzden düşünüyorum.'' dedi. ''Sırrı bilmiyorsan dışarı çıkamazsın.Kurbanını çiğ çiğ yemek için buraya getireceksen çok işe yarar bir şey.'' Kyungsoo arkasını dönünce onu elinde soğanları doğrarken kullandığı büyük bıçakla bulacağını hayal etti. Ama Kai kollarını iki yana açmış halde kanepede oturuyordu. Ona bakmıyordu bile. ''Bırak çıkayım.'' dedi Kyungsoo.Kalbi yerinden çıkacaktı sanki.
''Bir dakika içinde bırakacağım.Ama önce bana doğruyu söyleyeceksin.''
''Söyledim zaten! Lanet olsun sana zarar vereceğimi mi düşünüyorsun? yada Chanyeol'a. Nasıl yaparım? Aslında herkes bana zarar veriyor!''
Kai ona bakınca Kyungsoo onun gözlerindeki sertliğin kaybolduğunu gördü.Sesi çok daha yumuşak çıkıyordu. ''Ben Chanyeol'u öldürecek olsam senin gibi birini görevlendirirdim.Birini öldürmek senin için çok kolay olurdu Kyungsoo.Yemeğine zehir koyup sırtından bıçaklayabilirdin...Chanyeol'a sahip çıkmam gerek.''
''Chanyeol'un sana sahip çıktığını sanıyordum. Neden birinin onu öldürmek istediğini düşünüyorsun?'' Kai kaşlarını kaldırdı. ''İnsanlar vampirleri her zaman öldürmek ister.''
''Ama o öyle değil.Baekhyun dedi ki...''
''Evet, onun vampir olmadığını biliyorum.Ama gündüzleri kalkmıyor, evden çıkmıyor.Ne olduğunu bana anlatmıyor.O yüzden olabilir de. İnsanlar da öyle düşünmeye başlayacak. Er yada geç. Morganville'dekilerin bazıları koruma altında , bazılarının da konuyla ilgili hiç bir fikri yok.Ama bazıları da onlara karşı savaş veriyor.''
''Senin gibi mi?''
Kai başını eğdi. ''Belki de. Ya sen? Sende bir savaşçı mısın Kyungsoo?''
''Ben kimse için çalışmıyorum.Ayrıca Chanyeol bir vampir olsa bile onu öldürmek istemem.''
Kai güldü. ''Neden olmasın? Öyleyse seni bir dal gibi ikiye bölebilir.'' ''Çünkü...çünkü...'' Kyungsoo hissettiklerini tam olarak söze dökemedi. ''Çünkü hoşlandığım bir arkadaşım.''
Kai onu uzunca bir süre daha izledikten sonra kanepedeki aslanın kolunda bulunan bir çıkıntıya bastı. Kapı açıldı. ''Benim için yeterli bir neden.'' dedi.

Kyungsoo uyuyamadı.Pencereler rüzgardan titrerken biri içeri girmeye çalışıyormuş gibi hissetti.Baekhyun vampirlerin içeri giremeyeceğini söylemişti.Ama ya girerlerse? Ya Chanyeol?...
Kyungsoo yumuşak bir melodi duyunca Chanyeol'un aşağıda gitar çaldığını anladı.Aniden gölgeler yok oldu , sesler normal ve sakinleştirici gelmeye başladı.Altı üstü bir evdi ve onlarda evi paylaşan normal çocuklardı.Yanlış birşeyler varsa bile evin dışındaydı.
Uyuyakalmış olmalıydı , ama öyle gibi gelmedi. Yatağın yanındaki saati kontrol etti. 05.30. Hava aydınlanmamıştı , ama tamamen de karanlık değildi.Yıldızlar sönmüş , gökyüzündeki yumuşak kıvılcımlar laciverte dönmüştü.
Chanyeol'un gitarı sessizce yumuşak notalar çalmaya devam ediyordu.Hiç uyumamış mıydı acaba? Kyungsoo yataktan kalkıp battaniyeye sarılarak koridora çıktı.Gizli kapının yanından geçerken ürperdi.Sessizce aşağı indi ve battaniyeye iyice sarınıp bir köşede Chaneyol'u dinledi.
Chanyeol başını eğmiş , kendini işine kaptırmıştı.Kyungsoo onun parmaklarının hızlıca tellerin üzerinde gezinmesini , bedeninin ritimle hafif sallanmasını izledi. Derin bir güven duygusuyla doldu içi.Chanyeol'un etrafında kötü bir şey olamazdı. Buna emindi.
Onun yanında bir saatin alarmı çaldı.Chanyeol başını kaldırıp irkilerek alarmı kapattı. Ayağa kalkınca gitarını bıraktı.Kyungsoo şaşkınlıkla onu izledi.Bir yere mi gitmesi gerekiyordu ? Yoksa alarmı yatmak için mi kurmuştu ? Vay be , ne takıntıydı ama...
Xhanyeol saate düşmanmış gibi bakıp pencereye yöneldi. Gökyüzü turkuvaza dönmüştü , yıldızlar tamamen sönmüştü. Chanyeol eline aldığı şişedeki birayı içti.Şişeyi sehpaya bıraktıktan sonra ellerini kavuşturup bekledi.
Kyungsoo tam ona ne beklediğini soracaktı ki ilk güneş ışığı keskin bir bıçak gibi içeri girince Chanyeol iki büklüm olup karnına bastırdı.
Kyungsoo irkilip ayağa kalktı.Chanyeol'un yüzündeki acı ifadesi onu korkutmuştu.Onun hareketi Chanyeol'un dikkatini çekti.Chanyeol başını hemen ona doğru çevirince Kahverengi gözleri kocaman açıldı.
''Hayır,'' diye inleyip nefes nefese ellerini dizlerine koydu. ''Git.''
Kyungsoo onu dinlemeyip hemen yanına koştu.Ama ne yapacağını ona nasıl yardım edeceğini bilemiyordu.Chanyeol derin derin nefes alıyor , büyük bir acı çekiyordu. Kyungsoo elini onun beline koyunca bedeninin ateş gibi yandığını farketti.Chanyeol hayatında hiç duymadığı bir ses çıkardı.
Ölen biri gibi, diye düşündü Kyungsoo.Kai'yi , Baekhyun'u yada herhangi birini yardıma çağırmak için ağzını açtı. Hemen ona sarıldı. Şeffaf Chanyeol gözlerinde çaresizlikle ona bakınca Kyungsoo'nun dili tutuldu.
''Tanrım..onlara söyleme.'' Chanyeol'un sabah güneşinde solan sesi çok uzaktan geliyordu. O da sesi gibi güneş ışığında solmuştu. Ağzı hala açık olduğu halde tek kelime etmeyen Kyungsoo , Park Chanyeol'un durduğu yerdeki ince havadan yavaşça elini geçirdi. Önce yavaş , sonra hızlıca. Etrafındaki hava buz gibiydi.Bir klimanın önünde duruyordu sanki.Hava birden inceldi. Tıpkı Chanyeol gibi.
Kyungsoo , ''Aman Tanrım,'' deyip ellerini ağzına kapadı. Atamadığı çığlık onu boğuyordu sanki. Bir süre kendini kaybetmiş olmalıydı. Çünkü kendini kanepede , Chanyeol'un gitar kılıfının yanında otururken buldu. Beyni sıvılaşıp kafatasının içinde çalkalanıyormuş gibi tuhaf hissetti kendini.Ama gariptir ki sakindi. Uzanıp gitarın deri kılıfına dokundu. Gerçekti. Kılıfın kilidini açıp titreyen ellerini tellerde gezdirince ıslık gibi bir ses çıktı.

O bir hayalet.Chanyeol bir hayalet...

MORGANVILLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin