PS1

535 26 19
                                    

Kalbinizde kocaman bir boşluk hissettiğiniz, oldu mu hiç? Sanki bir şeyler eksikmiş, hayat yapbozunuz tamamlanmamış gibi.

Ben o hissi iliklerime kadar yaşıyordum. Hayatım yarımmış ve hiç tamamlanmayacakmış gibi hissediyordum. Kim bilirdi, belki de o hissi burada tamamlayacaktım. Bu kocaman, şaşaalı evde. Belki yeni okulum, bu histen kurtulmamı sağlayacaktı. Belki de yeni arkadaşlarım daha büyük bir boşluk yaratacaktı. Kimse kaderini önceden göremezdi işte. Yaşayarak öğrenecektim.

Aynanın karşısına geçtiğimde zayıf bedenimi baştan aşağı süzdüm. Ve dün hazırladığım kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Kıyafetleri giyerken bir kez daha düşündüm. 'Keşke okul kıyafeti olsaydı'

Evet, çoğu kız okul kıyafetinin olmamasını ister fakat ben okul kıyafeti olsun istiyordum çünkü sabahları 'Ne giyinsem?' Diye vakit harcamak istemiyordum. Her sabah aynı şeyleri giy, sonra ise eve gel ve pijamalarını giy. Bu kadar koyadı!

Herneyse bugün yeni okulumda ilk günüm.

Heyecanlı mıyım? Kesinlikle. Bunu belli ediyor muyum? Kesinlikle hayır.

Üzerimdekilere onay verdikten sonra kahvaltı ihtiyacı duymayıp evden dışarı çıktım. Benim annem hiçbir zaman bir şeylere zorlayan annelerden olmamıştı. Diğerlerinin annesi gibi iyiliğimi düşünürdü tabii. Yani, hangi anne kızının kötülüğünü isterdi ki? Benim annem daha çok 'yapma kızım' lafı yerine 'peki kızım' lafını kullanırdı.

Okulda ilk günüm olduğu için bugün beni babam bırakacaktı. Daha sonra ise dolmuş ya da otobüs gibi toplu taşıma araçlarını kullanacaktım çünkü babamın işi ile, benim okulumun başlama saati arasında yarım saatlik bir fark vardı. Zaten bugün kahvaltı yapmamamın bir diğer sebebide babamın işine geç kalmasıydı.

Otoparkın girişine geldiğim sırada ayağıma bir şey takıldı ve yalpaladım. Korkuyla ağzım açılırken, geriye dönüp takıldığım şeye baktım.

Kedi ürkek bir ifadeyle bana bakıyordu. Simsiyah tüylerinin arasında, yer yer beyaz tüyler vardı. Ben ondan, o da benden korkuyor gibiydi. Onu daha fazla korkutmamak için yavaşça başını okşadım. O sessiz sessiz dururken "Senin ne kadar yumuşak tüylerin var." Diye mırıldadım. Okşamaya devam ederken "ben o kadar şampuan süreyim, sen oranı buranı yala, benim saçlarımdan daha yumuşak olsun, tüylerin." Diye isyan ettiğimde arkamdan gülme sesi geldi.

Daha önce duymadığım bu kahkahaya şaşırarak döndüm. Kömür kadar siyah saçlı, zümrütü aratmayacak yeşil gözleri olan benim yaşlarımda bir çocuk bana doğru yürüyordu. "Bakıyorum, Kıtır ile benden önce tanışmışsınız." Soru dolu gözlerle çocuğa baktığımda "ben Kıvanç." Dedi. Ardından elini uzatıp devam etti. "Sen de yeni komşum olmalısın." Uzattığı elini sıkarak "evet, ben de Duru." Dedim. "Okula?" Diye sorduğunda kafamı yukarı, aşağı sallayıp "Bilfen koleji." Diye yanıtladım. Yanıtımdan memnun kalmış gibi gülümsedi. "Ben de, bırakmamı ister misin?" Tam sorusuna cevap vereceğim sırada bir korna sesi duyuldu. Babam bir bana, bir Kıvanç'a bakıyordu. "Babam bırakacak." Dedikten sonra el sallayıp arabama bindim. Benim yüzümden adam çok geç kalmıştı.

"Yeni komşumuzla tanıştın demek?" Dikiz aynasından sorarcasına bana baktı. "Evet, iyi birisine benziyor." Kafasını olumlu anda salladığı sırada "off.." sesi duyuldu, babamdan. Yola baktığım sırada neden ofladığını anladım. Kedi çekilmiyordu. Babam kornaya bassa da yerinden oynamadı, kedi. Babam hüzünlü gözlerle kornaya basmaya devam ederken "daha seni okuluna bırakacağım." Diye isyan etti. Bir detay daha, onun iş yeri ve benim okulumun yönleri tersti. Yani beni okula bırakıp, geri geldiği yönden dönmesi ve iş yerine gitmesi gerekiyordu.

Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin