Gözyaşlarımla birlikte sorduğum soru ona pişmanlık hissi yarattı. Sorum yüzünün tam ortasına çarpmış ve ondan pişmanlık dalgası savrulmuştu. Artık sorulara değil, cevaplara ihtiyacım vardı. Renkli gözlerini aydınlatan güneşten korunmak için birkaç adım geriye gitti. Belki de sorumdan korkmuş ve sendelemişti. Birkaç defa yutkunduktan sonra ''Benim yüzümden.'' dedi, inlercesine. ''Dinliyorum.'' diyerek kulak kabarttım. Ona bu soru ne kadar acı verse de sormak zorundaydım.Beynimin içinde dönüp duran soru işaretlerine artık tahamül edemiyordum. ''Yalnış kişiye aşıktı. Fazıl kötü birisiydi. Hiçbir işe yaramıyordu. Harun ise ideal bir koca adayıydı. Üstelik anneni çok seviyordu. Fazıl da Harun da doktordu ve aynı hastanede çalışıyordu. Annen ile hastaneye gittiğimiz gün, Harun bize yardımcı oldu. Fazıl'ın umrunda bile değildi. Ama annen Fazıl'a aşıktı. Benden habersiz Fazıl ile görüştüler. Bana Harun söyledi. Ağlamaktan perişan olmuştu. Düşün, anneni bu kadar çok seviyordu. Bir şey yapamadım, kızımın kararına saygı duymalıydım. Bana evleneceklerini söylediklerinde yine sesimi çıkarmadım. Üzülüyordum ama kızım böyle mutlu olacaksa razıydım. Fazıl bir hastalardan birinin ölümüne sebep olmuş. Hapishaneye girecekti. Kızım ise hala onu seviyor, istiyordu. Harun ona teselli verirken o hala 'fazıl' diye sayıklıyordu. Harun ile biraz araştırma yapınca Fazıl'ın aslında evli olduğunu öğrendik. Kızıma bunu söylediğimde bana inanmadı. Beni çok fazla kızdırdı. Ben de onu zorla Harun ile evlendirdim.''
Sözlerinin ağırlığını iliklerime kadar hissettim. Tek başına sevmek, sevgin uğruna her şeyden vazgeçmek öylesine zordu ki... Annem çok sevmişti, babam çok sevmişti. Fazıl denen adam ise her şeyi mahvetmişti. Eğer o olmasaydı annem ve babamın süslü, güzel bir hikayeleri olabilirdi. Fazıl'ın genlerini taşıdığım için kendimden iğrendim. O işe yaramaz adamla tek bir ortak nokta bile istemiyorken onun genlerini taşımak çok iğrençti. Ben Harun'un kızıydım. DNA falan umurumda değildi. Harun'un soyadını taşıyordum. Bana babalık yapan oydu. Geri kalan her şey boştu.
Mühürlenmişçesine kapalı olan dudaklarımı aralayıp ''Ne zaman Almanya'ya gidiyoruz?'' diye sordum. ''Yarından sonraki gün.'' diye cevapladı. Hızla başımı sallayıp arabaya yürüdüm. Ayaklarım kalmak için yalvarırken beynim gitmem gerektiğini söylüyordu. Beynim de biliyordu ki kalbimin gücü bitmişti. O kadar çok çarpmıştı ki korkudan, üzüntüden, acıdan... artık durmak istiyordu.
Arabaya geldiğimizde binmek için hareket ettim fakat Mavi beni durdurdu. ''Anneannenden öğrendim. Yarından sonra gidiyormuşsunuz. Yarın sabah AVM'ye gel. Son kez beraber geçirelim günümüzü.'' Kafamı salladım. Onların bir suçu yoktu. En azından bir günümü onlar ile geçirebilirdim.
*****
Güneşin doğmasıyla kendimi yataktan aşağı inmeye zorladım. Uyumak imkansızdı. Gözlerim kızarıp isyan ediyordu fakat düşüncelerim birbirine kılıç çekiyordu. Her şeye rağmen pencereden bakınca güneş doğuyordu. Bu bir ümit değildi. Aksine ümitsizlikti. Annemin ölüp benim hala yaşadığımı bilmek, beni girdaba sürüklüyordu. Doğan güneşe, annemi benden alan bu hayata, hala yaşadığımı söyleyen nefesime ve kaldığım otel odasına öfkelendim. Hayatın kıskacı altındaydım. Canım yanıyor, hava bu kadar sıcakken bile üşüyordum. Isınmak için sobaya, klimaya, peteğe ihtiyacım yoktu. Tek istediğim annemin sıcak vücuduydu. Eskiden olduğu gibi bana sarılıp sıcak tenini, tenimde hissetmek istiyordum.
Son hali aklıma gelince titredim. Anneannem titrememi görmüş olacak ki ''İyi misin?'' diye sordu. Kafamı 'evet' anlamında iki yana salladığımda ''Kahvaltıya inelim.'' dedi. Gözüme kestirdiğim soğuk kahveyi, tek hamlede avucuma aldıktan sonra kapağını açtım. ''Ben sadece kahve içeceğim.'' Anlayış gösterip kafasını salladı. Sessizce boğazımı temizledikten sonra tenim kadar soğuk, kahveden bir yudum aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi Çığlıklar
Actionİçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehre taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden biraz olsun kurtulmak istiyordu. Öyle de oldu. Yeni şehir beraberinde gömülü sırları getirdi. Hayatın acımasız gerçekleriyle ilk kez karşılaşa...