Uzun bir yolculuğa çıkmak, yeni günlük almaya benzerdi. Bir şeyler yazacağını bilirdin fakat ne yazacağını gün sonunda bilebilirdin. Belki kötü şeyler yazacaktın, belki de hayatının en güzel maceralarını. Kelimeler kağıda dökülürken, okuduğunda o an zihninde canlanırdı. İşte yolculukta böyleydi. İkisinin arasındaki tek fark birisini kağıda yazarken, diğerini zihnine kazıyordun ve ummadığın bir anda zihninde canlanıyordu o anılar. Kimisi mutlu biten, kimisi üzücü sonuçlanan bir sürü anı kalıyordu sana.
Nihayet minibüs denize yakın bir yerde durdu. Sevinçle geldiğimiz yeri incelerken, gruptakiler denize doğru ilerliyordu. Onların peşinden gittim. Plaja geldiğimiz an tişörtlerimizi ve şortlarımızı çıkarmaya başlamıştık. Herkes mayosunu içine giymişti. Okul çantama koyduğum havluyu çıkartıp bir şezlonga serdim. Bizimkiler denize doğru ilerlerken Kızıl saçlı Hoca'nın ''Çocuklar, plana göre hareket edeceğiz.'' demesiyle durdular. ''Ne planı? Öldürme planı falan mı kurdunuz?'' diye sordu Can. Yaptığı espriye kendi kendine gülerken Hoca, onu kale almayıp ''İlk önce planımızda oyun var.'' dedi. ''Ne oyunu?'' Bu seferki soru Atlas'tan gelmişti. ''İstop.'' diye cevapladı sorusunu Hoca. Derya ''Biz on sekiz yaşımızdayız.'' diye karşı çıktığında ''Sen oynamasan da olur.'' diye cevapladım. Ben istopu çok seviyor ve oynamak istiyordum. Hatta çoğu zaman keşke eskisi gibi yerden yüksek, ortada sıçan, saklambaç oynasak diye düşünüyordum. ''Tek sen oynamak istiyorsun, Küçük Kız.'' diye benimle dalga geçercesine konuştu. Ama bir şeyi unutmuştu. Buradaki kişiler benim grubumdandı. İlk karşılık veren Atlas oldu. ''Ben oynarım.'' Ve teker teker herkes bana onay verdi. ''Tamam, oynayalım.'' dedi, Derya mağlubiyetle. Ben zafer kazanmışçasına gülümserken kızıl saçlı Hoca topu havaya atıp ''Atlas!'' diye bağırmıştı bile.
Açıklama: Yukarıdaki şarkıyla okuyabilirsiniz.
Atlas'ın refleksleri o kadar kuvvetliydi ki topu yere düşürmeden tuttu. Biz olduğumuz yerde kalırken Atlas ''Duru!'' diye bağırıp topu havaya attı. Ben ismimin söylendiğini yeni idrak etmiştim. Topu hızlıca tutmaya çalıştım ama başaramadım. Yere değen topu ellerime aldım. ''İstop.'' Herkes olduğu yerde kalırken Çağan hile yapıp biraz geri gitmişti. ''Çağan biraz ileri gel, orada değildin.'' dediğimde oflayarak ileri geldi. ''Mavi!'' diye bağırdığımda Mavi'den ''Efendim?'' sorusu geldi. Gülerek ''Sen değil, mavi renk bulmaya çalışın.'' dedim. Herkes kahkahalara boğulmuşken avını gözleyen bir avcı misalı, gözüme Derya'yı kestirdim. Topu ona doğru fırlattığımda ''Ya!! Hep bana oynuyorsunuz!'' diyerek bağırdı ve topu eline aldı. ''Tamam çocuklar, denize girebilirsiniz.'' dedi. Ama bence bu cümlenin açıklaması 'planda bu yok ama kavga etmemeniz için ne yapıyorsanız yapın' olmalıydı.
''Kayalıklardan atlayalım?'' diye bir fikir attı Çınar ortaya. Herkes fikre onay verince sol tarafa yürüyüp kayalıklara tırmandık. Kayalıklara geldiğimizde olduğunca aşağı bakmamaya çalıştım. Bakarsam atlamaktan vazgeçebilirdim çünkü. Çınar ve Mavi el ele tutuşarak atladığında ilk önce Mavi'nin çığlıkları sonra ise su sesi duyuldu. Asya ''Ben de kaçar.'' dedikten sonra atlarken Can ''Asya nereye, ben oraya!'' diyerek Asya'nın arkasından atladı. Biz korkaklar olarak kayalıklarda kaldığımızda Eliz itiraf edip ''Burası fazla yüksek, sanırım atlayamayacağım.'' dedi. Kıvanç destek verircesine ''Korkmana gerek yok. Gözlerini kapatıp atlayacaksın sonra zaten denizdesin.'' dedi. Eliz aşağı bakarken dudağını dişledi. Karar veremiyor, cesur ve korkak tarafı birbiriyle savaşıyor gibiydi. Kıvanç, Eliz'e elini uzattı. ''Beraber atlayalım istesen?'' Eliz gülümseyerek Kıvanç'ın elini tuttu ve Eliz'in çığlıkları eşliğinde denize düştüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi Çığlıklar
Actionİçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehre taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden biraz olsun kurtulmak istiyordu. Öyle de oldu. Yeni şehir beraberinde gömülü sırları getirdi. Hayatın acımasız gerçekleriyle ilk kez karşılaşa...