En sevdiğiniz insanı kaybetmek bu hayatta başınıza gelecek en kötü şeydir. Birisinin arkasından yas tutmak çok zordur. Ölüm kelimesinin arasında sıkışıp kalmak, her zaman bir şeylerin eksik olacağını bile bile yaşamak ölmekten daha beterdir. Size okumayı, yazmayı, konuşmayı, yürümeyi her şeyin ilkini yaptıran birisini kaybedince ruhunuzdan birkaç parça eksilir. Bir insanın ilklerini yaptıran kişi ölürse, bu dünyada çaresizce çırpınan kişi de yıkılır. Nasıl bir bina temeli olmadan dik duramazsa, bir insanda temelini attıran kişi olmadan çöker.
Bu çöküş benim için çok kötü olmuştu. Kocaman bir enkazın altından nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Elimi nereye atsam kanıyordu. Sırtımdaki yük çok büyüktü. Ne ölebiliyordum, ne kurtulabiliyordum, ne de geçmişi geri getirip her şeye mani olabiliyordum. Bu yıkımın sorumlusu bendim. En büyük acıları hak ediyordum.
Bana hunharca sarılan Eliz'e sahte bir gülücük atıp anneannemin teklifini düşündüm. Mantıklı bir teklifti. Bu şehirde yaşamak için hiçbir sebebim yoktu. Bu yalanlarla dolu şehirden nefret ediyordum. Annemi aldığı için, sevdiklerimi kaybettirdiği için, beni koca bir enkazın altında bıraktığı için bu şehir artık beni boğuyordu.
Çok fazla düşünmeme gerek yoktu. Buradan gitmek istiyordum. ''Sizlerle bir şey konuşmak istiyorum.'' Bakışları yüzümde hissettiğim anda devam ettim. ''Ben Almanya'ya taşınacağım, anneannemin yanına.'' Bir süre etrafı sessizlik kapladı. Ardından Atlas kapıyı çarpıp dışarı çıktı. Kapı gürültülü bir şekilde kapanırken, arkadaşlarımdan itiraz dolu nidalar yükseldi. Başımı geriye yasladım. Onlar itiraz etmekten kendilerince haklılardı fakat bende haklıydım. Bu şehir bende hüzünden başka bir şey değildi. Bir şeyler için çırpınmak istemiyordum. Kararsız kalmak istemiyordum. Sadece boş bir sayfa açıp bu acılardan kurtulmak istiyordum. Anneme dair her şey kül olmuştu. Tüm eşyaları, dokunduğu yerler, bastığı zemin... Ona dair hiçbir şey kalmamıştı.
Kapı üç kez tıklatıldıktan sonra içeri girenin Atlas olduğunu düşündüm fakat içeriye iki tane polis memuru geldi. ''Gençler sizi dışarı alacağım.'' dedi, elinde not defteri olan polis. Bizimkiler homurdana homurdana dışarı çıkarken polislerden birisi ''Yangının nasıl çıktığını biliyor musun?'' diye sordu. Gözlerimi kapatıp tekrar o ana gittim. Bir şeyi açık unutup unutmadığımı hatırladım. ''Hayır.'' dedim. Diğer polis not alırken ''Annen yeni vefaat etmiş.'' Şu dört kelimeden oluşan kısa cümle kalbimin tam ortasını delip geçti. Tarif edilemez bir acı bedenime hapsolurken ''İntihar deniliyor. Siz intihar edeceğine inanıyor musunuz?'' Yutkunamadım. Konuşamadım. Sesim çıkmadı. Annemin soluk teni aklıma geldi. Mutlu yüzünü hatırlayamadım. Soluk cansız, soğuk bedenini aklımdan çıkaramıyordum. ''Annem intihar etmez. Beni bırakmaz.'' diyebildim zorlukla. ''Size bu acıları birisi yaşatıyor olabilir mi?'' Gözlerimi kapattım. ''Bir süredir PS adlı bir kişiden mesajlar alıyorum.'' Polisin gözlerinde bir ışık belirdi. ''Ne tür mesajlar?'' Tek kaşı sorarcasına yukarı kalkmıştı. ''Tehtid mesajları.'' Polisin yukarı kalkan kaşı çatılırken ''Neden polise gelmedin?'' İçime kocaman bir alev düştü. Eğer annemi öldüren kişi PS ise, annem benim yüzümden ölmüş olacaktı. Kendi elimle annemi ölüme sürüklemiş olacaktım. Nefesim daraldı. Kalbim hızlandı. Ellerimi havaya doğru salladım. Ortamdaki oksijen bir anda uçup gitmişti. Soluk borum bir anda tıkanmıştı. ''Nefes alamıyorum!'' diye bağırdım. Polislerden biri dışarı çıkıp yardım çağırmaya çalışırken titremeye başladım. Nefesim bir anda kesilivermişti, ölecek gibi hissediyordum. Hemşirelerden biri yanıma geldi ve elimi tuttu. ''Sadece panik atak geçiriyorsun. Hastaneye geldiğinde testlerin yapıldı. Sakin olmalısın.''
Atlas telaşlı gözlerle bana bakarken, Bizimkilerin arasında Çağan'ın yüzünü aradım. İçim merak duygusuyla kaplanırken nefesim biraz olsun yerine gelmişti. Atlas kollarını açıp yanıma geldi. Sıcak bedenini, bedenime yaslarken omzuma birkaç damla yaş aktı. ''Seni koruyamadım. AVM'de öyle davrandığın için saçma sapan triplere girdim. Sana bunun yüzünden kızdım. Bilmiyordum ne halde olduğunu. Sormadım sana.''
Kapı açıldı. ''Duru.'' Anneannemin sesi odayı doldururken ''Annenin cenazesi için mezarlığa gidiyorum. Hastasın eğer gelm-'' Sözünü kestim. ''Geleceğim.'' Atlas'ın gözlerine son bir kez baktıktan sonra güçlükle nefes aldım. Hemşire beni durdurdu. ''Gitmeniz doğru değil.'' Hızlı adımlarla kapıya ulaştım. ''Annemin cenazesi.''
Arabaya ilerlerken nefes alamadığım, yangından yeni kurtulduğum ya da kendi başıma gelen hiçbir şey umrumda değildi. Arabaya yerleştiğimde başımı cama yaslayıp annem ile geçirdiğimiz günlerin özlemini çektim.
Bana'Kızım' deyişinin özlemini, her gece kalkıp üstümü örtmesini, kendinden kısıp bana eklemesini, benim daha iyi bir hayat yaşamam için çırpınışlarını, ben ağlayınca benim ile ağlamasını öylesine özledim ki. Keşke her şey koca bir kabus olsa ve yine annemin 'uyan kızım' deyişiyle uyansam.
Açıklama: Yukarıdaki şarkıyı oynatarak okuyabilirsiniz.
Kalabalığın önünde durduğumuzda arabadan indim. Tanıdığım tanımadığım bir sürü kişi bana acır gözlerle bakıyordu. Derin bir nefes alıp babamın yanında gittim. Tabutu toprağın üstüne bırakıyorlardı. O tabutun içinde yatan,benim güzel annem miydi?
Dizlerimin beni taşıyamadığını anladığım an yere çöktüm. Hıçkırıklara boğulurken babamın bacağına tutundum. ''Baba, annemi çok özledim.''
Babamın gözleri dolmuştu. Sevdiği kadın ölmüştü. Artık geri gelmeyecekti. Sofrada bir tabak kesik çıkarılacaktı. Artık kahkahalara boğulamayacaktık. İçimizde bir yumru, boğazımızda bir düğüm, artık her şey bitmişti. Mutluluğum, ilklerim, enerjim, tüm güzel olan şeyler annem ile beraber toprağın altına gömülmüştü.
Canımdan can çıkarcasına ağladım. Yapabileceğim hiçbir şey olmaması, bu kadar çaresiz olmak canımı yakıyordu.
Yengem usulca yanıma yaklaşıp sarıldı. ''Sen güçlüsün.' Mavi saçlarımı okşadı. ''Gitme, kal. Beraber atlatalım.'' Dizlerimi kendime çekip sessizce ağladım. Annemin yokluğuna nasıl alışacaktım?
Kıvanç ve babasının geldiğini gördüğümde sinirlerim gerildi. O adam buraya gelemezdi. Ailemizi o yıkmıştı. Belki de o olmasaydı her şey çok güzel olacaktı. Annem ve babam kavga etmeyecekti, annem o hatayı yapmayacaktı, ben hafızamı kaybetmeyecektim.
Sinirle ayağa kalkıp üstüne yürüdüm. ''Git burdan!'' Adam şok içinde bana bakarken ''Kızım, ben bilmiyordum.'' dedi. 'Kızım' dediğinden sonraki kelimeleri umursamadım. Kızım demişti bana? Bir anda babam mı olmuştu? ''Sen benim babam değilsin!'' diye bağırdığımda tüm gözler bana çevrilmişti. Babam hızla yanımıza geldiğinde ''Siktir git buradan!'' diye kükredi.Kıvanç, babasını uzaklaştırdığında annemin mezarlığından ayrıldım.
Kimseyi istemiyordum. Sadece tek başıma yas tutmak istiyordum. Bana acıdıkları için benimle olmalarını istemiyordum. Yalandan tesellilerini, hiçbir şeylerini istemiyordum.
İç çekerek, hıçkıra hıçkıra ağlayarak hatta ağıt yakarak yasımı tutarken anneannem yanıma geldi. ''Keşke yanınızda olabilseydim.'' Kızaran mavi gözlerim, yeşil gözlerini bulduğunda iç çekti. ''Baban ile Almanya konusunu konuştum. Sen de 'evet' dersen gidebiliriz.'' Yorgun vücudumu ağaca yasladım. ''Geleceğim.'' Gözleri mutlulukla parladı. Bir kez daha bana gerçekten çok fazla benzediğini düşündüm.
''Annem ile neden kavga etmiştiniz?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi Çığlıklar
Acciónİçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehre taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden biraz olsun kurtulmak istiyordu. Öyle de oldu. Yeni şehir beraberinde gömülü sırları getirdi. Hayatın acımasız gerçekleriyle ilk kez karşılaşa...