Bir şeylerden korkmak, karanlık bir odaya girmeye benzerdi. İnsan bilinmeyenlerden korkardı. Odanın içinde ne olduğunu bilmediği için oraya girmeye korkardı. Ve buna 'karanlıktan korkuyorum' derdi, oysa gerçeklerden korkardı. Ne olacak kestiremediği için korkardı. En cesur insanın içinde bile biraz olsun korku vardı.
Çağan'ın neden böyle yaptığını bilmediğim için korksam da merakım üstün çıkıyordu. ''Söylesene!'' dediğimde ellerini, kahvenin açık tonundaki saçlarından geçirdi. ''Ben sana 'söyleyeceğim' dedim 'şimdi söyleyeceğim' demedim.'' Gözlerim bir kez daha şaşkınlıkla açıldı. ''Sen benimle dalga geçiyorsun değil mi?'' diye sorduğumda cevap vermediği için devam ettim. ''aslında bir şey yok. Benimle oyun oynuyorsun.'' Sesim git gide yükselirken sinirle ellerimi sıktım ve vereceği cevabı bekledim. Gayet kendinden emin bir şekilde ''olabilir.'' dedi. Şuan kendini gizemli görüyor olabilirdi fakat bence sinir bozucuydu.
Zilin çalmasıyla ayağa kalkıp üstümü değiştirmek için spor salonuna yöneldim. Koridorda olabildiğince hızlı yürümeye çalışırken ''Duru!'' diye seslenilmesiyle durdum. Mavi'nin yanıma yetişmesini bekledikten sonra beraber yürümeye başladık. ''Spor salonuna mı?'' diye sordu, yürümeye devam ederken. ''Evet, seçildim.'' dedim, içten içe gülümserken. Şakayla karışık omzuma vurdu. ''Tebrikler kuzen, zaten küçükken de çok iyi oynardın.'' Gülümsemem artarken ''hatırlıyor musun, bir keresinde annemlere 'biz nasıl doğduk' diye sormuştuk.'' Aynı gülümseme onunda yüzünde yerini alırken ''hatırlamaz mıyım, annemler 'karnımızı kestik, öyle çıktınız' demişti. Bunun üzerine bıçak alıp karnımızı kesmeye çalışmıştık.'' dedi. Gülümsemem kahkahaya dönüşürken ''annemler bıçağı elimizden zor almıştı.'' dedim.
Güle oynaya spor salonuna girdiğimizde Mavi, yerden top alıp bana attı. ''Oynayalım?'' demesinin ardından topu manşetle ona yolladım. Biz oyunun başlarındayken, bir grup kız salona girdi. Aralarında Asya'da vardı. ''Mavi!'' Asya'nın yanındaki açık kahverengi saçlı, mavi gözlü kız, koşarak Mavi'ye sarıldı. Mavi ''Eliz'im.'' derken sarılmasına karşılık veriyordu. Kız bana dönerken onun ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Her yerim estetik olsa yine bu kızdan güzel olamazdım. İri gözlerini üzerime diktiğinde Mavi, ''Kuzenim, Duru.'' diye tanıttı. Dergilerdeki mankenleri aratmayan bir gülümsemeyle elini uzattı. ''Eliz.'' Uzattığı elini sıkarken kendimi çirkin hissetmiştim. ''Duru.'' dedim, güzelliği karşısında mest olurken. Sanırım hayatımda gördüğüm en güzel kızlardan birisiydi. Bir kız olarak ben ona böyle bakıyorsam, kim bilir erkeklerin nasıl dibi düşüyordu. Asya'da yanımıza geldi ve Mavi ile kucaklaştı. ''Ben üstümü değiştiriyorum. '' dedim, soyuna odasına yönelirken. Onaylar mırıltılar gelince soyunma odasına yürüdüm.
İçeri girdiğimde, sarışın bir kız üstünü çıkarıyordu. Minyon tipi ve kısa boyuyla, gruptakilerden küçük görünüyordu. ''Merhaba.'' dedi, ona baktığımı görünce. Sesi ince ve tatlı çıkıyordu. Mavi dolabı açarken ''Merhaba.'' dedim. ''Derya'yı yenmene çok sevindim. Kimse onu yenemiyor diye, herkese burun kıvırıyordu.'' Gülümserken ''yenmem iyi olmuş, o zaman.'' dedim. Bir yandan da kıyafetlerimi arıyordum. ''Bir şey mi arıyorsun?'' diye sordu, sarışın kız. Aramaya devam ederken ''Kıyafetlerimi bulamıyorum.'' dedim. Kot pantolonunun düğmesini ilikledikten sonra yanıma geldi ve dolabı, bir de o kurcaladı. Bir sürü yeni, voleybol kıyafeti vardı fakat aralarında benim giysilerim yoktu. ''Birileri kaybetmeyi hazmedememiş anlaşılan.'' Sarışın kızın cümlesiyle, beynimden vurulmuşa döndüm. ''Derya yapmış mı diyorsun?'' diye sordum, sinirle. ''O yapar böyle şeyler.'' dediğinde sinirle soyunma odasından çıkıp spor salonuna ilerledim.
Eğer yeniyseniz ve bir kişi size mecazi anlamda çelme çakarsa diğerleri de ne kadar korkak olduğunuzu görür ve daha beterini yapar. Bu yüzden hiçbir zaman sessiz kalmayın. Siz irdelemeyip yapmasına izin verirseniz, diğerleri de size aynısını yapar. Utansanız da, korksanız da sesinizi çıkartın. Kimse sizden güçlü değil.
Gözlerim hedefini arayan bir nişancı gibi Derya'yı aradı. Ve bulduğunda sinirle üzerine yürüdüm. Formasından çekiştirirken ''Susacağımı mı sandın?'' diye sordum. Beklemediği bir hareket yaptığım için sendelemişti. ''Ne diyorsun be?!'' diye sorduğumda diğer kızlar etrafımızı sarmaya başladı. Buna sevinmiştim. Burun kıvıranlar biraz olsun benden korkabilirlerdi. ''Kıyafetlerimi bana ver!'' diye tısladığımda bir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu. Bu halini gören benim kıyafetlerimi onun çaldığını değil de, beni sakladığımı düşünebilirdi. ''Benim bir ilgim yok!'' dediğinde inanmasam da onun yapmadığı konusunda şüphe etmiştim. ''Senin gibi yalancı ve korkak bir kızla uğraşacağıma, bu kıyafetlerle dururum.'' dedikten sonra spor salonundan çıkmak için ilerledim. Arkamdan ''Ben yalancı ve korkak değilim, sen iftiracısın!'' dediğini duydum. Aldırmadan spor salonundan çıktım. Arkamdan ayak seslerinin geldiğini duyunca durdum.
''Asi kız, iyi misin?'' diye sordu, Eliz. Kafamı 'evet' anlamında sallarken soyunma odasındaki sarışın kız ''Derya'yı birkaç yağcısı hariç, kimse sevmez.'' dedi. Ardından bir şey söylemeyi unutmuş gibi durdu ve ardından ''bu arada ben Sude.'' dedi. ''Duru.'' dediğimde Mavi ''iyisin dimi?'' diye sordu. Kafamı tekrar sallarken Asya konuyu değiştirmek istercesine ''son sınıfta mısın?'' diye sordu. ''Evet, 12-B'deyim.'' dediğimde ''abimde o sınıfta adı; Utku.'' dedi. Aklıma silgi istediğim çocuk gelince ''tanıştık.'' dedim. Bir süre birbirimize anlamsızca baktıktan sonra zilin sesiyle sınıflarımıza yürüdük. İlk katta benim sınıfım vardı. Kızlara el salladıktan sonra sessizce sınıfa girdim.
Kağıtları buruşturarak top yapan ve çöp kutusuna atmaya çalışan Can'ı aldırmadan sırama yerleştim. Yerleştikten kısa bir süre sonra saçlarına ak düşmüş, biraz yaşlı ve gözlüklü bir hoca içeri girdi. ''Hocam rehberlik mi?'' diye sordu sınıftakiler, hep bir ağzından. Hoca kafasını 'evet' anlamında salladığı zaman sınıftakiler bayram etti. Çığlıklar ve sevinç nidaları havalarda uçuşurken hoca işaret parmağını dudağının üstüne koyup ''şş..'' diye uyardı. Hemen sonra ''Diğer derslerde yeni arkadaşlarınızla tanıştığınızı varsayıyorum. O yüzden bu ders hepinizden en büyük pişmanlığını itiraf etmesini isteyeceğim. '' Herkes 'sıkıcı' ya da 'off' diye homurdanırken Hoca ''Çağan'dan başlayıp, öne doğru gidiyoruz.'' dedi. Herkes Çağan'a bakarken Çağan, öylece etrafına bakıyordu. ''Ben...'' diye başladıktan sonra derin nefes aldı. Ardından pes edercesine elini iki yana salladı. ''Üzgünüm, yapamam.'' Herkes şaşkınlıkla Çağan'ı izlerken Hoca, ısrar etmeden Çağan'ın yanındaki çocuğa baktı. ''Eralp?'' Çocuk sanki 'ben insanım' demek kadar kolay bir şeymiş gibi ''uyuşturucu kullanıyorum.'' diye itiraf etti. Sınıf şok üstüne şok yaşarken Hoca ''peki, bu konuyu daha sonra konuşacağız, Can sende sıra.''
Can kafasını Hocaya doğru yöneltirken ''Annem,'' diye başladı, söze. Gözlerinin dolduğunu fark edince sırtını sıvazladım. ''Ben ilkokuldayken, okulumuzda hademelik yapıyordu. Bu yüzden annemden daima utanırdım. Annem yanıma geldiğinde arkadaşlarım benimle hep dalga geçerdi. Ben de evde ona sürekli kızardım ve bir daha yanıma gelmemesini, ağır bir dille söylerdim. Her gün, benim yüzümden ağlardı. Sonra kanser oldu, diyorum ki her akşam 'keşke onun yerine ben ölseydim'' Gözyaşları, daha fazla gözlerinde duramadı ve yüzünde uzun bir yol çizip ilerledi. Özür dileyerek sınıftan ayrıldığında biraz olsun Can'a destek olmak istiyordum. ''Yanına gidebilir miyim?'' diye sordum, hocaya. Hüzünlü gözlerle kafasını salladığında sınıftan çıktım.
Telaşlı gözlerle Can'ı ararken sert bir cisme çarpmamla sendeledim. Kafamı kaldırıp çarptığım cisme baktığımda onun, bir cisim değil de insan olduğunu gördüm. Hem de masmavi gözlere sahip bir insana çarpmıştım. Çocukta ona kimin çarptığını öğrenmek için kafasını kaldırıp bana baktı. Onun gökyüzü gözleri, benim deniz gözlerimle buluştu. ''Özür dilerim.'' dedikten hemen sonra utandığım için yoluma devam ettim. Sonra aklıma tuvaletlerin nerede olduğunu bilmediğim gelince ''Şey, bakar mısın?'' diye seslendim. Arkasını dönüp bana baktığında ''Erkekler tuvaleti ne tarafta?'' diye sordum. Şaşkınlıkla bana bakarken açıklama gereği duydum. ''Arkadaşım ağlıyordu da.'' Gülümseyip kafasını anlayışla salladı. ''Beni takip etmelisin.'' Onu takip ederken ''kaçırmazsın umarım.'' dedim, şakasına. Kahkaha attıktan sonra ''aklımda yoktu ama söylediğin iyi oldu.'' dedi. Erkekler tuvaletinin önüne geldiğimizde ''İçeride birisi var mı, bakar mısın?'' diye sordum. ''Tamam.'' dedikten sonra içeri girdi. Saniyeler sonra geri geldiğinde ''Kimse yok.'' diye cevap verdi. ''Tamam, teşekkür ederim.'' dememle gidecektim ki kolumdan tutulmasıyla gidemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi Çığlıklar
Açãoİçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehre taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden biraz olsun kurtulmak istiyordu. Öyle de oldu. Yeni şehir beraberinde gömülü sırları getirdi. Hayatın acımasız gerçekleriyle ilk kez karşılaşa...