İntikam almak uzun sürer. Önce plan yaparsın, sonra kurbanı ayaklarına getirirsin ve son olarak planlarını hayata geçirirsin. Dile kolay olsa da zordur intikam almak. Zahmetlidir. Bu yüzdendir ki 'intikam soğuk yenen bir yemektir' derler. Öyle kolayca intikam alınmaz. Zaman geçmeli, acılarını her gün daha derinden deşmeli ve her gün biraz daha kanatmalısın. Yara kabuk bağlarsa affedersin. Ama izi hep orada kalır. Sen belki affedersin ama oradaki yara sana yaptıklarını hatırlatır.
Fotoğrafı gördüğüm an şoka girmiştim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Damarlarımdaki kan özgür olmak istercesine beni korkuyla titretiyordu. Emin olmak için daha dikkatli baktım. Bu fotoğrafı çeken acımasız her kimse zamanlaması çok iyiydi. Tam Çağan'ın dudaklarının dudaklarımla buluştuğu an çekilmişti.
Elimdeki fotoğraf zikzak çizerek yavaşça yere düşerken kendimi toparlamaya çalıştım. Birkaç kez yutkunduktan sonra zarfın arkasındaki yazıyı okumayı başarabilmiştim.
İntikam için yanıp tutuşan bedenimi sana acı vererek dindireceğim, Duru. İntikam çanları çalıyor. Ben, yeni düşmanın. Bu ilk zarf değil. O yüzden şuan ki korkunu başka zamanlara da sakla. Gün gün acı çekeceksin. Hatta öldürmemi dileyeceksin. Doğduğun güne ve seni doğuran kişiye küfürler savuracaksın. Bu yüzden intikam için sabırsızlanıyorum. Daha fazla görüşeceğimiz için kod adımı aklına kazı. Ben, PS.
Şimdi senden küçücük bir şey isteyeceğim. Atlas'tan, Mavi'den, Çağan'dan, Eliz'den kısacası Popüler Tayfa'dan uzak duracaksın. Karşılığında ise ben bu fotoğrafı okul gazetesine vermeyeceğim. Herkesin seni sürtük olarak tanımasını istiyorsan bir şey diyemem. Hoşça kal çünkü bu son hoşça kalışların olacak.
PS...
Kulağımda uğuldayan sesin beni öldürmesini istedim. Bomba etkisi yaratıp bütün vücudumu parçalamasını diledim.Belki o zaman arınırdım. Endişeliydim, korkuyordum. Kalbimin üstüne kocaman bir gölge düşmüştü. Her zaman endişelenecektim. bir gölgenin beni izlediğini düşünecektim. Markete giderken bile huzursuz hissedecektim. Beni ne zaman takip ettiğini bilemeyecektim. En kötüsü yakınlarımın hepsinden şüphe duyacaktım. Kalbimin en derinindeki insanlar artık yabancılaşacaktı.
Bu zarftaki yazılanlar öyle bir şeydi ki sanki her bir cümle ayaklanıp kalbime bir tekme savuracaktı. Elimde olmasa da tekrar tekrar okuyordum ve her okuyuşumda boğazıma bir düğüm takılıyordu.
Kapıyı kapattıktan sonra yere çöktüm ve sessizce ağlamaya başladım.
Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Birisi bana dokunsa lego gibi ayrılacaktı sanki her bir parçam. Bu PS her kimse, beni zifiri karanlığında boğmak istiyordu. Ellerimden tutup kendi karanlığında bulanıklaştıracaktı. Yudum yudum öldüğümü hissettim. Canım yanıyordu, endişeliydim ve korkuyordum. Sancılarla kurduğum dünyam bir anda yıkılıyordu. Koca bir enkazdaydım. Yardım eli uzatacak kimse yoktu çünkü bilemezdim, güvenemezdim. Ya yardım eli uzatan kişi, enkazın sebebiyse?
Kapı çaldığında zihnimde açtığım pencereleri kapattım ve kendimi ayağa kalkmaya zorladım. Kapıyı açtığımda Mavi, Asya ve Eliz'in gülen yüzüyle karşılaştım. Benim aksime mutlu görünüyordu. Asya beni gördüğü an '' vay canına, çok dağılmış görünüyorsun.'' dedi. Mavi onu onayladı. ''Evet ama seni mutlu edebiliriz.'' Eliz ise küçük bir çocukmuşum gibi elimden tutu. ''Seni biriyle tanıştıracağız. Bizim için önemli.'' Tuttuğu elimi geri çektim. ''Sizinle bir yere gelmeyeceğim.'' Eliz bozulsa da belli etmedi. ''Hadi, naz yapma.'' diyerek koluma asıldı, Mavi. Diğer koluma da Asya. ''İstemiyorum.'' dedim, ciddi bir şekilde. Sesim sert çıkmıştı. Buna rağmen bana aldırmadan gülerek beni arabaya sürüklediler. Sinirlerimin bozulmasına rağmen sessizce arabaya bindim. Emrivakilerden nefret ediyordum. Birisini zorla mutlu edemezdiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi Çığlıklar
Actionİçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehre taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden biraz olsun kurtulmak istiyordu. Öyle de oldu. Yeni şehir beraberinde gömülü sırları getirdi. Hayatın acımasız gerçekleriyle ilk kez karşılaşa...