Ben dahil herkes şok olmuş biçimde Kıvanç'a bakarken Kıvanç ''Ağabey-kardeş ilişkisi. Duru benim kardeşim gibi.'' diyerek konuyu açıklığa kavuşturdu. İçimden derin bir 'oh' çekerken Kıvanç şişeyi çevirdi.
Şişe kendi etrafında dönerken, bir süre sonra yavaşladı ve durdu. Şişenin soru kısmı Mavi'ye, cevap kısmı Çağan'a geldi. ''Cesaret.'' Çağan'ın söylediği şey üzerine dudaklarımızın kenarları yukarı kalktı. Dürüst olmak ve Çağan, pek uyuşmuyordu. ''Ben haricinde masadaki en beğendiğin kızı öp.'' Mavi'nin verdiği görevi duyunca aniden gözlerim pörtledi. İçimi heyecan dumanı sararken Çağan ayağa kalktı. Yavaş adımlarla bana yöneliyordu ki, tam önümde durdu. Kalp atışlarım giderek hızlanırken Çağan, önümdeki shut bardağını alıp içkisini doldurdu ve yerine oturdu. Heyecanın yerini rahatlama hissi alırken arkama yaslandım.
********
Herkes körkütük sarhoş olmadan önce Kıvanç ile gece kulübünden ayrıldık. Arabaya kurulduğumuz sırada ''Gelirken olduğu gibi çılgın değilsin.'' dedi. Söylediği şey sırıtmamı sağlamıştı. ''Hayat bizi yordu, Sebastian.'' Gülerek arabayı çalıştırdı. Dişler abartısız benimkisinden iki kat beyazdı. Günde en az iki kere fırçaladığı belliydi. Aslında bende iki kez fırçalıyordum fakat bazı günler okula yetişebilmek için fırçalayamıyordum.
Yorgunluk hissini iliklerime kadar yaşadığım sırada nihayet eve gelebilmiştim. Yorulmuştum ama buna değmişti.Kapıdan içeriye girdiğim anda karşımda güvenlik memuru gibi dikilen annemle karşı karşıya geldim. İmalı bakışlarla ''Eğlendin mi?'' diye sordu. Kafamı 'evet' anlamında salladığım anda yavaş adımlarla odasına ilerledi.
Anlamsız bakışlarla gidişini izledikten sonra ayaklarımın ağrıdığını hissettim ve son kalan gücümle odama ilerledim.
********
Uykuya direnip gözlerimi açmaya çalıştım. Sanki göz kapaklarıma, tonlarca yük koymuşlardı. Uyku öyle bir şeydi ki çevremdeki sesleri fısıltıya dönüştürüyor, sabahın bu saatlerinde çok güzel geliyordu.
Büyük çabalarım sonucunda nihayet daldığım rüyadan uyanabildim. Etrafın bulanıklığının biraz olsun geçmesi için gözlerimi bir yere sabitledim ve bir süre öylece bakakaldım. ''Sonunda uyandın!'' Annemin az önce ninni gibi gelen sesi şimdi, kulağımın dibinde borazan çalınıyormuş gibi geliyordu. Gözlerimi devirdikten sonra dolabımdan mini bir etek ve düz beyaz bir tişört çıkardım.
Annemin söylenmesine kulak asmadan pijamalarımı çıkartıp, seçtiklerimi üzerime geçirdim. Hızlı adımlarla aşağı inerken arkamdan söylenerek gelen anneme gülümsedim. Merdivenin her adımında başka kötü özelliğimi söylüyordu. ''Günaydın.'' Masanın başında gazetesini okuyan babam, başını kaldırıp bana baktı. ''Günaydın.'' Dilimlenmiş ekmeklerden birini elime alırken ''Baba, telefonum suya düştü. Yenisini alır mısın?'' diye sordu. Gözlerini gazetesinden ayırmadan ''Bakarız.'' diye cevap verdi.
Ekmeğimin üzerine reçel sürüp bir lokma ısırdım. ''Kıvanç dışarı çıkıyor.'' Annemin gür sesi, mutfakta yankılanırken ''Tamam.'' dedim. Annem sabır dilermiş gibi yukarı bakıp ellerini açtığında ''Tamam, gidiyorum.'' diyerek masadan kalktım.
Koşar adım evden çıktıktan sonra adımlarımı yavaşlatıp otoparka ilerledim. ''Günaydın.'' dedi Kıvanç. Elinde ilk defa sigara yoktu. ''Günaydın.'' diyerek karşılık verdiğimde arabaya bindi.
****
Ders kaplumbağa hızında ilerlerken gözüm, öğretmenden çok saate kayıyordu. Hoca bizim seviyemizde, Türkçe anlatıyordu fakat söyledikleri Arapça gibi geliyordu. Ne zaman hocayı dinlemeye çalışsam, gözlerimi saate bakılı buluyordum. Mete'nin beni dürtmesiyle ona döndüm. ''Mavi,'' diye başladı. Mete'nin yanında bu yüzden oturmak istemiyordum. Kendi kendine hayaller kuruyordu ve bana bunları anlatıyordu. Onu üzmemek için bir şey demiyordum fakat gerçekten anlattıklarından sıkılmıştım. Mavi başkasını seviyordu fakat Mete'nin umurunda değildi. Onu sevdiğini sanıyordu. ''Biz Mavi ile dün gece birlikte olduk.'' diyerek söze devam etti. ''Bak, Mete-'' diye teselli edecektim ki cümlesini yeni idrak ettim ve ağzımdan gür bir ''Ne?'' sorusu çıktı. Sorum sınıfı inletirken sınıftakilerin bakışları bize döndü. ''Üzgünüm.''dedim, utanarak. Hoca kötü bir bakış sonrasında dersine devam etti. ''Sen ne diyorsun?'' diyerek Mete'ye döndüğümde gülümsemekle yetindi. Şok olmuş bir şekilde Mete'ye bakarken, teneffüs zili çalmasıyla yerimden fırladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi Çığlıklar
Actionİçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehre taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden biraz olsun kurtulmak istiyordu. Öyle de oldu. Yeni şehir beraberinde gömülü sırları getirdi. Hayatın acımasız gerçekleriyle ilk kez karşılaşa...