PS12

98 4 0
                                    


Açıklama: Yukarıdaki şarkıyı oynatıp okuyabilirsiniz.

Yalanların ortaya çıkması, bataklıktan çıkmaya çalışmaya benzerdi. Çıkmaya çalıştıkça daha çok dibe batıyorsun, yorgunsun, ümitsizsin ama yapabileceğin bir şey yok. Ağlamaktan ve çırpınmaktan başka hiçbir şey yapamıyorsun. Bazen çığlıklar atıyorsun. Yardım çığlığı. Ama çığlıkların kimsenin umurunda olmuyor. Senin bas bas bağırarak attığın o çığlıklar diğerlerine fısıltı gibi geliyor. 

Kalbim küt küt atıyor. Bana söylenmeyen gerçekleri dinlemek için adeta çırpınıyordu. ''Kaldıramazsan anlattıklarımı,'' diye başlamıştı ki ''Anlat!'' diye direttim. Kalbim daha fazla nasıl acıyabilirdi ki?

Ağzını açmıştı ki yukarıdan ''Sakın!'' diyen tanıdık bir ses duydum. Annem adeta gözlerinden ateş saçarak Çağan'a bakıyordu. ''Hayır, anlatacaksın! Bana neyi bilmemden korktuğunuzu bileceğim.'' Annem işaret parmağını Çağan'a doğrulttu ve öfkeli sesiyle ''Sinem olayını kaldırabileceğini gerçekten düşündün mü?'' dedi. ''Ya, Yeter!'' diyerek bağırdım. ''Ben sizin birbirinizi tanıdığınızı bile yeni öğreniyorum. Her şeyi bilmeye hakkım var.'' Annem yine beni dinlemedi ve Çağan'a bakarak ''Bir şansımız var. Neden böyle yapıyorsun? Duru'yu üzüyorsun?'' diye sordu. Sesi az öncekinin aksine korku dolu ve cılız çıkmıştı. Çağan güldü ama komik bir şey olduğundan çok sinirden bir gülüştü. ''Duru'yu üzmemi düşünmüyorsun, yaptıkların ortaya çıkacağından korkuyorsun!'' Annem kafasını 'hayır' anlamında salladı. ''O benim kızım, onu seviyorum, ona değer veriyorum.''İkisi de sanki ben burada yokmuşum gibi davranıyordu. Buna üzüldüm, evet. Ama en çok bana acıyan gözlerle bakmaları üzmüştü. 

Acınacak duruma düşeceğim ne vardı, henüz bunu bile bilmiyordum. Çaresizlik içindeydim. Hayatım sırlarla doluydu. En yakınım annem ve babam benden bir şeyler saklıyordu. Bana acıyorlardı. Bu kadar kötü ne olmuş olabilirdi? Bana en fazla ne kadar kötülük yapmış olabilirlerdi? Annem benim canımdı. Kanımdı. Her şeyimdi. Onu affetmeyeceğim kadar büyük sır neydi?

İkisi de bana değer verdiğini söylüyordu ama değer vermek bu değildi. Değer vermek, sevmek, onu üzmek istememekti. Beni bilmediğim bir boşluğa, yalanlarla, sırlarla dolu bir hayata sokarak değer veremezlerdi. Çünkü değer vermek ve üzmek zıt kavramlardı. Değer veriyorsanız, üzmeyeceksiniz. Üzüyorsanız, değer vermeyeceksiniz. 

Telefonumu yanıma alıp sinirle evden dışarı çıktım. Sırlarla dolu bu evde nefes alamıyordum. 

Peşimden gelmemeleri için saklanacak bir yer bulana kadar koştum. Rüzgar tenime değiyor, ürperiyordum. Nefes nefese kalana kadar, saklanacak bir yer bulana kadar öylece koştum.

Bir sitenin girişine gelince durdum. Nefes nefese kalmıştım ve bacaklarım her zaman olduğundan iki kat fazla ağrıyordu. Çağan'ın söylediği şey aklıma geldi. 'Duru'yu üzmemi düşünmüyorsun, yaptıkların ortaya çıkacağından korkuyorsun!' Rüzgar sıcak tenimi etkisi altına alınca ağlamaya başladım. Ağlamam, üşüdüğümden değildi, Üzerime bir hırka getirecek birisi olmadığından, yalnızlığımdandı. 

İnsanlar sahteydi. Sana karşı gülümserdi ama arkandan bir sürü kötülüğü yapardı. Sen onlara yaranı gösterirdin. İyileştirmeleri, yara bandı olmaları için. Ama yarayı deşerlerdi hatta üzerine tuz basarlardı. 

Ağlamam şiddetlenince yağmur başladı. 

Anneannem Almanya'ya taşınmadan önce bizde kalıyordu. Bana sürekli yağmuru sevmediğini anlatırdı. Yağmur yağınca homurdanmaya başlardı. Bir gün 'niye yağmurdan bu kadar nefret ediyorsun' diye sormuştum. Bana şu sözleri söyledi; 'deden yaz ayında öldü. Öldüğü gün feryat figan ağlamıştım. O yaz sıcağında, birden yağmur bastırdı. Bulutlar bile bana acıyıp ağlamıştı. Ne zaman yağmur yağsa, bulutların birisine acıyıp ağladığını düşünürüm' 

Popülerlik Savaşı 1: Fısıltı Gibi ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin