GİRİŞ

203 10 0
                                    

"Beni bırakamazsın..."

Bu son sözleri oldu. Dağ gibi iri yarı adam bir anda çöktü. Gözlerindeki hüzün Aylin'i neredeyse inandıracak gibi bakıyordu.

"Merak etme! Sen çabuk toparlarsın... Ben seni sevmiyorum. Tatilimde biraz eğlenmek istedim. Senin daha önce anladığın gibi masum değilim. Hepsi bu! Aşık olmak senin sorunun," dedi ve arkasına bakmadan oradan ayrıldı.

Üç buçuk ay süren birlikteliğini bu şekilde bitirirken yüzünde hain bir sırıtışla gidiyordu. Yüzünde bir zerre pişmanlık, üzüntü yoktu. Neredeyse erkek arkadaşı Yunus'un ağlamasını, yalvarmasını bekledi. Yalvarsa da kararının değişmeyeceğini bile bile...

Akşamında da bavulunu topladı, evi boşalttı ve gece gerçek evine, ailesinin yanına döndü. Sanki tatil değil de kendine verilen bir görevi başarıyla tamamlamış gibi rahat ve mutluydu.

13 yıl önce: AYLİN

"Elbiselerim nerede? Bakar mısınız? Burada benim formam olacaktı. Dolaba koydum fakat şimdi yok!"

"Eyvah! Sana da mı yaptılar?"

"Ne yaptılar?"

"Birinci sınıflardan seçtikleri bir kıza hoş geldin şakası... Kıyafetlerini çaldılar."

Aylin ne yapacağını düşünürken neredeyse ağlayacak kadar üzgün ve bir o kadarda sinirliydi. Etrafına birden yapanları eline geçirince parçalayacak gibi bakarak ayaklarıyla yerinde debelendi. Daha sonra üzerinde sadece iç çamaşırlarının olmasına aldırmadan yemekhaneye yürümeye başladı. Koridorda kendine bakan şaşkınlıkla karışık endişeli ve bir o kadarda meraklı bakışlara aldırış etmeden... Ayaklarını sinirle vurarak elleri yanlarda yumruk olmuş bir şekilde hızla yemekhaneye vardı. İçeri girdiğinde herkes birden yemesini ve konuşmasını sonlardırarak yüzlerinde donmuş bir ifadeyle Aylin'e bakmaya başladı. İlerideki bir grubun kendine sırıtarak bakmasından bu işle sorumlu olduklarını anladı. Kimseye pas vermeden hızla yanlarına gitti.

"Kıyafetlerimi verin çabuk," diye bağırdı.

"Bak sen! Buraya kadar böyle geldiğine göre çok da masum değilmişsin!"

Aylin sırıratarak dibine kadar gelmiş olan oğlanı ittirince karşılık olarak oda onu ittirdi. Aylin bir anda, ne olduğunu anlamadan kendini birisinin kucağında buldu. Başını çevirdiğinde kendine bakan okyanus mavisi bir çift göz gördü. Hayatında gördüğü en güzel gözler olduğunu düşünürken içinde bulunduğu durumu hatırlamasıyla yüzü bir anda utançtan kıpkırmzı oldu.

Masanın arkasından ayağa fırlayan bir diğer oğlan "Yunus, uzatma da kıyafetlerini ver," derken elindeki poşeti uzatmaya çalıştı. Bu arada Yunus sırıtmaya devam ederek "Belki benim sayemde bir aşk doğar. Baksana Mert'in kucağından klkmaya niyeti yok," der demez Aylin ayağa fırladı ve Yunus'a bir yumruk attı.

"Ne sen, ne arkadaşın, ne de bu şişko," derken arkasını dönerek adının Mert olduğunu öğrendiği çocuğun gözlerine son bir kez baktı ve hışımla dönerek devam etti. "Hiçbirininz umurumda bile değilsiniz. Canınız cehenneme..." Poşeti kaptı ve geldiği gibi kimseye bakmadan, sert ve sinirli adımlarla oradan uzaklaştı.

Dersin bitme saatini beklemeden taksiye atladığı gibi eve gitti. Kendisini odasına kapattı. Hiç kimeyi odasına almadı. Sabah kalktığında iki eli belinde bakıcısının kendine sinirli, meraklı ve endişeli gözlerle baktığını gördü.

Yastığı yüzüne kapattığı için boğuk çıkan sesiyle "Cicoş okula gitmeyeceğim," dedi.

"Kalkıyorsun ve bana her şeyi anlatıyorsun!"

Ayşe Hanım, Aylin'e doğduğu günden bu yana bir an olsun yanından ayrılmamaış olan bakıcısıydı. Kestane renkli saçları ve ela gözleriyle bakımlı olmasa da minyon yapısı ile sevimli bir görüntü sergiliyordu. Aylin'den bir yaş büyük oğlu, Onur ile o evde yaşıyorlardı. Eşi iki yıl önce vefat tse de evden ayrılmamışlar, oğlunun tüm masrafları dahil tüm ihtiyaçları titizlikle karşılanmaya devam etmişti.

Aylin, Ayşe Hanım'ın inatçılığını bildiği için oflayarak doğruldu ve yastığı arkasına yaslayarak oturdu. Ağlamaya başlayınca Ayşe Hanım onu kollarına aldı ve sakinleştirdi. Ardından okulda yaşadığı talihsizliği anbean anlattı. Ayşe Hanım'ın yorum yapmasını beklemeden ayağa kalktı ve duşa gitti. O duştayken Ayşe Hanım, ona biraz zaman vermek istediği için mutfağa gitmeyi ve konuşmanın devamını orada tamamlamayı tercih etti.

Aylin mutfağa girerken "Cicoşum, ennem nerede?" diye sordu.

"Baban ile beraber dün sabah seyahate çıktılar. Bir hafta gelmeyecekler."

Aylin annesi ile babasının devamlı seyahat etmesine alışkın olduğu için hiç şaşırmadı ve umursamayarak masaya oturdu. İçinde filizlenmeye başlayan kin yüzünden, hayatını derinden etkileyeceğini sonradan anlayacağı intikam planları kurmaya başladı.

13 Yıl Önce Mert:

Aylin'in yemekhaneden çıkması ile tüm gözler Mert'e döndü. Yunus, Mert'in etrafında dolanmaya başladı. Mert sinirlenmiş ve bir o kadar da utanmıştı.Yunus Mert'in omzuna kolunu atarak "Giyinik olunca bu kadar güzel olduğunu fark etmemişim. Ama seni beğenmedi galiba. Şişman olmasaydın belki bir şansın olabilirdi. Uzun bir süre kucağında oturduğuna göre... Sonra senin ne kadar şişko olduğunu görünce fırladı tabii," derken herkes kahkaha atmaya başladı. Yunus "Boş ver, her şişkonun başına gelebilir," dedi ve gülmeye devam etti. Ta ki okul müdürü yemekhaneye girene kadar.

Mert akşam eve döndükten sonra odasından dışarı çıkmadı. Babası yatmadan önce kapısı çaldığında uyur numarası yaptı. Ama babası onun uyumadığını anladığı için yatağının kenarına oturdu.

"Evlat, hadi kalk ve bana bugün olanları anlat. Okuldan öğretmenini aradım ve bana kısa bir özet geçti. Şimdi uyumadığını biliyorum. Olanları bir de senin ağzından duymak istiyorum."

Mert arkasını dönerek babasına baktı. Babasını yüzünü görür görmez ağlamaya başladı ve boynuna atladı. Çok fazla ağlayan bir çocukluk yaşamadığı için babası Selim Bey, çok şaşırdı ve bir o kadar da korktu. Sakinleştikten sonra yatağın kenarına oturdular. Selim Bey bir süre konuşmayarak Mert'e zaman vermek istedi. Derin bir nefes aldıktan sonra Mert, konuşmaya başladı.

"Ben artık okula gitmeyeceğim," der demez Selim Bey hemen Mert'e baktı. Oğlunun gözlerinde ilk defa çaresizlik ve hüzün gördü. Öğretmeninin anlattıklarını ilk başta çok önemsememişti. Ama şimdi oğlunun bu kadar üzüldüğünü görünce çok şaşırdı.

"Bu yıl senin son senen ve üniversite sınavina gireceksin. Bugün ki olay seni bu kadar derinden etkileyeceğini hiç düşünmemiştim. İstersen sabah sakin kafa ile konuşalım, ne dersin?"

"Ben kararımı verdim, baba!"

Selim Bey oğlunun ilk defa bir olayda bu kadar çaresiz hissederek kesin hüküm verdiğine tanık oluyordu. Yine de kararını, olayın taze oluşuna yorarak dediğinin üzerinde çok durmak istemedi. Ama bu olayın Mert'in hayatını tamamen değiştireceğini ileride anlayacaklardi...

ARIZA'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin