Bölüm 23- KAÇINILMAZ SON

7 0 0
                                    


Yüreğine giden bir bilet kes.

Cam kenarı değil CAN kenarı olsun...

Cemal SÜREYYA

Canım Ağabeyciğim,

Sen bu mektubu aldığında ben çok uzaklarda olacağım. Bunca zaman sana karşı yanlış yaptıysam çok özür dilerim. Benim sitemim, anneannemeydi hep. Seni hiç bu konuda suçlamadım. Nasıl suçlayabilirdim ki...

Sen hep bana o kadar güzel baktın ki... Her istediğimde yanımdaydın. Uzaklarda olduğunda bile beni hep aradın. Şimdi bana koyduğun mesafeyi kaldıramıyorum. Buralardan gidiyorum. Suat'ı çok sevdim. O, senin yokluğunu hiç aratmadı. Her zaman bana karşı o kadar anlayışlı oldu ki... Sen de ona çok yakın olduğun için yüreğimi ona açarken hiç korkmadım. Amacımız senin arkandan iş çevirmek değildi. Şimdi senin rızan olmadığını düşündüğü için benden ayrıldı. O da yoksa hayatımda ben de buralarda duramam. Gidiyorum... Hayatını düzeltmelisin. Artık şımarık bir çocuk gibi davranma. Kararlarının arkasında dur. Çabala! Sen her şeyin en güzelini hak ediyorsun. En azından sen sevdiğinle beraber ol! Mutlu ol...

Defne'n...

"Bu ne demek şimdi!"

Kapının önüne bırakılan mektubu kaç defa baştan okuduğunu bilemeden öylece koltukta yığıldı kaldı. Yaşadığı şoktan kurtulur kurtulmaz telefonu eline aldı. "Suat! Neredesin?"

"Ne oldu? Bir sorun mu var?"

"Defne... Defne nerede?"

"Bilmiyorum. Bir haftadır görüşmüyoruz."

"Ne demek görüşmüyoruz. Hani seviyordun sen kardeşimi? Nasıl bırakırsın onu?"

"Ne diyorsun sen? Sen değilmiydin..." derken Mert lafını kesti. "Bana mektup bırakmış gitmiş. Nereye gitti?"

"Tamam, kapat telefonu, hemen araştırıyorum. Oyalama beni! Bu arada hazırlan yola çıkalım. Neredeyse gidip alalım."

İki saat sonra Suat kapıda belirdi. "Hadi kardeşim yerini öğrendim. Çıkalım," dedi. Mert'in yüzü adeta sirke satıyordu. Suat'a bile bakmadan evden çıktı. Kendini zor tuttuğu sıktığı dişlerden belli oluyordu. En sonunda dayanamadı arabada patladı. "Neredeymiş? Niye telefonu kapalı? Hayır, merkezdekilerde bir garip... Telefonunun sinyalini arayın, diyorum. Bana haber verin, diyorum. Bak, saat kaç oldu. Beni aramıyorlar."

"Beni aradılar. Yerini buldum."

"Seni niye arıyorlar? O benim kardeşim. Beni niye aramıyorlar?"

"Şimdi bunu mu tartışacağız?"

"Tamam, önüne bak. Hızlan biraz! Bu arada neredeymiş?"

"Şile'de!"

Şile'ye varana kadar hiç konuşmadılar. Sahilde bir otele geldiler. Mert kaşları çatılmış, söylene söylene arabadan indi. Suat'a bakmadan yürümeye başladı. Resepsiyona gittiler. Oda numarasını öğrenir öğrenmez hızla asansöre yürüdüler. Odanın önünde Mert, Suat'ın omzuna eline koydu ve durdu. "Suat, özür dilerim. Kardeşim ile ilişkinizi onaylamadığımı hiçbir zaman söylemedim. Ben size, ilişkinizi benden bunca zaman gizlediğiniz için kızdım. Üç yıl... İnsan üç yıldır beraber olduğunu gizler mi? Yoksa kardeşimi sana emanet etmeyeceğim de kime emanet edeceğim! İstersen içeri sen gir, kardeşimi al, çık!" Suat'ın gözleri birden fal taşı gibi açıldı. Başını hayır, der gibi salladı. Ardından kendine geldi ve "Yok! Bence kardeşin ile önce sen konuşmalısın. Daha sonra ben onun gönlünü kazanmasını bilirim. Sen merak etme," dedi ve kapıyı tıklatıp oradan uzaklaştı. Mert, Suat'ın hızla oradan uzaklaşmasına bir anlam verememiş gibi kaşlarını çattı ve ona bakarken kapı açıldı. Açılan kapıya döndü. Karşısında kardeşini görmeyi beklerken Aylin'i gördüğünde şoka girdi. Şaşkınlığını attığında Aylin'in üzerinde gelinlik olduğunu fark etti.

ARIZA'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin