Bölüm 20

6 0 0
                                    


20 gün sonra...

"Beni yolcu etmenize gerek yoktu."

"Saçmalama Aylin! Zaten nereden çıktı bu iş, anlamış değilim."

"Onurcuğum, dergi için önemli olacak... Ayrıca artık yalnız değilsin, benim içinde değişiklik olacak... Off! Onur, zaten zor günler geçiriyorum. Lütfen anla artık beni," derken lafını İrem böldü.

"Onur, rahat bırakır mısın? Kız üzgün görmüyor musun? Yalnız olmak istiyor hem belki, sanane! Niye üstüne düşüyorsun bu kadar?"

İrem Onur'un kız arkadaşıydı. Onur'un Aylin'e karşı olan yakınlığını hissediyor, kıskandığını gizlemiyordu. Aylin de aralarındaki sürtüşmeyi duymuş, Onur'dan olabildiğince uzak kalmak istiyordu. Bu nedenle Malaga'ya gitmeye karar verdi. Üniversiteden İspanyol bir arkadaşının yanına gitmeye karar verdi. Mert'ten evden ayrıldığından bu yana haber alamamıştı. Hem İspanyolcamı geliştiririm, hem tatil yaparım, hem Onur'dan uzaklaşırım, hem de kitabımı bitiririm, diye arkadaşının davetini kabul etti. Dergi işlerini uzaktan yönetebileceği düzenlemeleri yaptı ve ailesine durumu anlattı. Tahmin ettiği gibi tepkileri pek de olumlu olmadı. Defne ve Suat bile tepki göstermişlerdi. Suat da Onur'dan daha sert tepki göstermiş, kalacağı arkadaşının ve oturacağı yerin adresine kadar tüm detayları öğrenmeden rahat bırakmamıştı. Onur ile İrem şimdi havaalanında yine Onur'un kendisine düşkünlüğü nedeniyle kavga etmeye başladığında verdiği karardan daha memnun oldu.

"Evet, artık didişmeyi bırakın. Ben gidiyorum. Sizde gidin ve lütfen cicoşuma iyi bakın. Birbirinizin kıymetini bilin ve kavga etmeyi bırakın," dedi ve Onur'a sarılmak istemese de Onur kolundan tuttuğu gibi kendine çekti. Kulağına "Neye ihtiyacın olursa olsun hemen beni arıyorsun. Benim için hâlâ çok önemlisin. Bunu hiçbir şey ve hiç kimse değiştiremez," diye fısıldadı. Aylin gözlerinde asılı kalan gözyaşlarını engel olmak için Onur'un yüzüne bakamadı. Ardından kendine soğuk davranan İrem'e yaklaşarak resmi bir şekilde tokalaşmakla yetindi. Hızlı adımlarla yanlarından ayrıldı.

***

"Aylin'in uçağı kalktı mı?"

"Kalktı kardeşim."

"Düzenlemeler yapıldı değil mi?" diye sorduğunda Suat bıyık altından arkadaşına sırıtıyordu. Mert başını kaldırdığında Suat'ın sırıttığını gördü. "Niye sırıtıyorsun? Komik bir şey mi var?"

"Komik bir durum yok da..."

"Eee! Çıkar ağzındaki baklayı," dediğinde Mert'in endişeli ve bir o kadarda sinirli bakışları Suat'ın ciddileşmesine yeterli olmadı.

"Şefin Aylin için görevlendirdiği ismi biliyor musun?" diye sorduğunda Mert, sinirleneceği bir durum olduğunu anladı. Sadece başını hayır, der gibi salladı. Bunun üzerine Suat gülmemek için kendini zorlayarak devam etti ve bir çırpıda ağzından "Ali," ismi çıktı. Mert duyduğu isimi algılamaya çalışırken bir süre oturduğu yerde dinginliğini korusa da gözünün önüne Aylin ve Ali'yi yan yana getirdiğinde yerinden fırladı.

"Bunu bana şimdi mi söylüyorsun?" diye bağırdı. Suat da ayağa kalktı ve arkadaşının omzuna elini koydu. "Niye korkuyorsun? Ali Aylin'in senin olduğunu biliyor. Senin kızdığında nasıl birisine dönüştüğünü de gayet iyi biliyor. İşinde de ne kadar dikkatli ve başarılı olduğunu kendi gözümüz ile gördük. Ayrıca yaşı, tipi, tahsili Aylin'in etkilenebileceği kadar iyi," der demez Mert köpürdü. "Hele bir etkilesin, bak ben o Ali zibidisinin burnundan nasıl getiriyorum," dediğinde Suat kahkahalarını durduramıyordu.

Suat Mert'i zor yatıştırdı ve kahve içmeye başladılar. "Bu iş umduğumuzdan uzun sürdü. Adamı kıstırmak çok zor olacak."

"Of Suat, bana kalsa yanına gidip döve döve konuştururdum da... İşin içinde Aylin var ve şef elimi kolumu bağladı. Bu arada Aylin'in bana tanıdığı zaman bitmesin diye umut ediyorum," derken Suat ve Mert'in iş telefonu aynı anda çaldı. Acil durum mesajı gelir gelmez harekete geçtiler.

ARIZA'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin