Biçim Değiştirme dersinden çıktıklarında bütün Hogwarts, 3-4 hafta sonraki büyük baloyu konuşuyordu. Hermione için bu oldukça, saçmaydı. Neyi kutluyorlardı ki? Voldemort'un dönüşünü mü? Hermione'nin içinde yenemediği bir fırtına vardı. Kendisi o kadar zor durumdaydı ki, kimsenin mutlu olmasını istemiyordu. Etrafında, güle oynaya gezen Hufflepuff'ları, sessiz sessiz dolaşan Ravenclaw'ları, sinsiliği attıkları her adıma sindiren Slytherin'leri, hatta kendi binasını bile mutlu görmeye tahammül edemiyordu Hermione. Belki bencillikti bu. Evet, Hermione böyle biri değildi. Her şey aslında her zaman ki gibi ilerliyordu ama Hermione'nin gözüne batıyordu. Slytherin'leri gördüğü an gözünde ayaklı yılan figürü canlanıyordu ki, diğer binalar için de durum simgeledikleri hayvanların sembollerinden öteye gidemiyordu.
Derin bir şekilde ofladı. Bu yıl, Hogwarts'a adımını attığından itibaren başına gelecekleri biliyordu zaten. Bilmediği hiçbir şey olmuyordu. Ron ve Harry'le o en son, Hogwarts Dedikoduları denen saçma haberin yayınlanmasından sonra araları iyice kötüye gitmişti. Üstüne bir de, Draco'yu etkilediğine emin olduğu o an, "Var mısın Malfoy?" dediğinde, Draco onun oyununa gelmeyip, "Seninle hiçbir şeye yokum." demişti. Başına daha kötü ne gelebilirdi ki? Harry ve Ron'la araları zaten bozulacaktı ama buna değer bir şey olmuyordu. Malfoy, ondan nefret ediyordu.
Hermione, gün geçtikçe daha da tükendiğini hissediyordu. Hiçbir şey istediği gibi gitmiyordu, Gryffindor bile ona karşı cephe almış gibiydi. Somut bir şey yoktu ama Hermione böyle hissediyordu. Malfoy'la haberleri çıktığından beri, Slytherin kızları onu kıskanıyor, Gryffindor kızları ve erkekleri ondan uzaklaşıyordu. Dumbledore'nin tüm bunlardan haberi vardı, Hermione öyle düşünüyordu. Belki de, 1 saniye sonra yanına çağırıp görevi ondan alacaktı. Çünkü, Hermione eline yüzüne bulaştırmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"Hermione!" Arkasından seslenen ses tonunun kime ait olduğunu çok iyi biliyordu, Hermione. Ron'du. Hermione, bir an bunun için o kadar mutlu oldu ki. Sanki, Ron'un ağzından ilk defa kendi ismini duyuyormuş gibi, yüreği kocaman bir sevinçle dolmuştu. Yüzünü Ron'a doğru döndü. Malfoy, kendisini sevene kadar, Harry ve Ron'la arası bozulmasa olurdu belki. Ne olduğu umrunda değildi. Şu saniye, artık sarılacak birine ihtiyacı vardı.
Hermione, gözlerinin dolduğunu bile anlamadan koşarak Ron'a ilerlemeye başladı. Ron, elbette Hermione'den bunu beklemiyordu ama, sevdiği kadın ona koşarak ilerlerken kollarını açmasa olmazdı. Biraz sonra kolları omzuna dolanmış bir Hermione vardı kollarında. Kuvvetlice doladı, ellerini beline genç kızın.
"Bana neler olduğunu anlat Hermione," dedi, en naif ses tonuyla. Şu an koridorun ortasında sarılıyorlardı ve kesinkes bütün okul, Hermione'nin fazlasıyla yanar döner olduğunu düşünüyordu. Hermione, başını olumsuzca salladı ama Ron bunu göremezdi. "Bana bir şey sorma, sadece sarıl olur mu?"
Ron, "Koridor ortasında sarılmamız çok tuhaf Hermione," dedi genç kızı eğlendirmeye çalışarak. "Bir yerlerden Snape çıkacak diye ödüm kopuyor." Hermione de uzun zamandır hiç hissetmediği kadar eğlenmiş hissetti kendini. Yavaşça, Ron'un kollarından uzaklaştırdı bedenini ve gözlerini sildi. "Konuşacak çok şeyimiz var biliyorsun değil mi? Hogwarts'a girdiğinden beri bambaşka biri oldun. Bak, biz sevgiliyiz Hermione. Ben sana aşığım. Bana her şeyi anlatabilirsin. Hem sen de bana..." Bir an duraksadı Ron. "Sen de bana aşıksın değil mi?"
Hermione, yalan söylemek istemiyordu ama başında o kadar dert varken, bir de Ron'un vicdan azabını çekmek istemiyordu. Bunu ertelemeye karar verdi. "E-evet," dedi, gözlerini devirerek. Ron, bunu kızın mahçupluğuna vererek kocaman gülümsedi. "O zaman birbirimizden bir şey saklamayalım Hermione. Kimseye, anlatmak zorunda değilsin ama bana anlat, seni asla yargılamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light or Dark -dramione-
FanfictionSağ elini burnuna götürdü, Hermione. Bu kokuyu biliyordu. Kan kokusu, tüm hücrelerine kadar işlemişti. Sadece eli değil, ruhu ve kalbi bu kokuyla doluydu. O kendini bu oyuna mahkum etmişti. Tahmin edilir ki, artık sonunu biliyordu. • Not: Bu kitapt...