"Bayan Granger," dedi, Hermione'nin kafasında uğuldayan bir ses. Hermione, sesin kimden geldiğini anlayamayacak kadar mayhoş, gözünü açamayacak kadar yorgundu. Biri tarafında dürtüldüğünde hissettiğinde, göz kapakları üstünde büyük bir yük varmışcasına ağır ağır açılmaya başladı. "Dersimde uyumak? Hem de sizden Bayan Granger, hiç beklemezdim doğrusu." Snape, her zaman ki o surat ifadesiyle tahrik edici bir sakinlikle konuşuyordu. Hermione, durumu idrak eder etmez toparlandı ve konuşmaya başladı. "Özür dilerim Profesör, şey sanırım uyu-"
"Gryffindor'dan 50 puan kırdım," dedi Snape. "İyi uykular dilerim Bayan Granger." Hermione sıkıntıyla omuzlarını düşürdü. Snape her zaman ki gibi lafları ağzına tıkamıştı ama bu sefer puan kırmakta haklı olduğu doğruydu. Hiçbir profesörün dersinde uyuklanmasını hoş karşılayacağını düşünmüyordu, hele de bu kişi Snapeyse bu olasılık kesinlikle yok olurdu.
Hermione, tüm gece uyuyamamıştı. Draco ile dün yaşadığı o anı, zihin perdelerinin hepsini kontrol altına almıştı. Döndüğü her yerde, Draco'nun bedenine elektrik misali yaydığı o his dalgasına tosluyordu. Böyle olmamalıydı. O iğrenç hormonlarının oluşturduğu tepkimeden kurtulmalıydı. Böyle giderse Draco'ya her an sevişmek isteyecek bir surat ifadesiyle bakacaktı ve bunu kesinlikle istemiyordu.
Draco'nun gözlerini üstünde hissettiğinde rahatsızca kıpırdandı. Tam yanında oturan Harry, onu dürttü. "Senin neyin var Herm? Yerinde oturana," Hermione, Harry'e kısa bir bakış attı ve derin bir iç çekti. Öyle bir nefes doldurmuştu ki ciğerine, sanki uzun zamandır nefes almıyor gibiydi. Harry, Hermione'nin kulağına eğildi. "Sana ne oluyor? Bana anlatacaksın biliyorsun değil mi?"
Herkesin ağzında bu replik dolaşıyordu. Bütün okul birden, "Bana anlatacaksın!" diye bağırsa şaşırmayacak hale gelmişti Hermione. Ayrı ayrı söylemelerine gerek yoktu, çünkü zaten herkes aynı şeyi söylüyordu. "Ah, evet." dedi mırıldanırcasına. "Malfoy neden sana bakıyor?" Harry'nin zaten bu konuyu açmak istediği belliydi, Malfoy'un bakışları da bahanesi olmuştu. Hermione de, Draco'ya baktı ve göz göze geldiler. Draco, belli belirsiz gülümsedi ve önüne döndü. "Artık bakmıyor," dedi, Hermione. Harry, homurdandı. "Soğuk bakışlı."
"Potter!" Ona seslenen Snape'den başkası değildi. Harry tedirginlikle alt dudağını ısırırken, Hermione bir kez daha kıpraştı. "Ve Granger. Dersimde uyumak yetmedi, bir de Potter'le muhabbete girelim dediniz heralde." Başını onaylamazca salladı. "Gryffindor'dan, adambaşı ellişer puan kırıyorum."
Snape arkasını döndüğünde, Harry omzunu silkti ve arkasına yaslandı. Snape zaten eften püften şeyler yüzünden de puan kırıyordu. Bu yeni bir şey değildi. Hermione harici diğer Gryffindorlar buna üzülmeyeli çok olmuştu.Ders nihayet sonlandığında, Harry, Ron ve Hermione derslikten çıkıp yürümeye başladı. Harry, bulduğu her fırsatta Hermione'yi sıkıştırıyordu ama Hermione de her fırsatta onu geçiştiriyordu. "Draco ile olayın ne?" diye patlattı en sonunda Harry. Hermione sıkıntıyla soludu ama Ron onun yerine cevap verdi. "Arkadaş olmaya çalışmak," Hermione, Ron'nun onu dalgaya aldığını biliyordu. İkisine de sinir dolu bir bakış attı. "Sizin şu Malfoy sorgulamalarınızdan sıkıldım. Malfoy bizim annemizi babamızı öldürmedi biliyorsunuz değil mi? Çocukken yaptığı şeylerden ötürü onu suçlayamayız,"
"Ah evet, çocukken en azından sadece gıcıklaşıyordu. Ancak şimdi, onun Voldemort'a yardım ettiğini düşünüyorum." dedi Harry. "Bu daha kötü ve çocukça değil Hermione." Onun sözünü Ron devraldı. "Draco Malfoy, ikinci bir Lucius Malfoy olma yolunda ilerliyor Herm. Bunu sen de biliyorsun."
"Buna inanmıyorum," dedi kuru bir sesle Hermione. "Öyle olduğunu düşünmüyorum. Bu okulda tek zeki biz değiliz değil mi? Öyle olsa, Dumbledore bizden önce farkederdi. Kuruntu yapıyorsunuz." Harry biraz duraksadı. Söyleyecek bir şey bulamamış gibiydi. "Sana bulanık, Ron'a parasız, bana anne-babasız muamelesi yapan biri o, düşüncelerinin değişeceğini sanmıyorum." Ya da bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light or Dark -dramione-
FanfictionSağ elini burnuna götürdü, Hermione. Bu kokuyu biliyordu. Kan kokusu, tüm hücrelerine kadar işlemişti. Sadece eli değil, ruhu ve kalbi bu kokuyla doluydu. O kendini bu oyuna mahkum etmişti. Tahmin edilir ki, artık sonunu biliyordu. • Not: Bu kitapt...