Harry ve Ron, Hermione'yi hortkuluklarla ilgili her şeyi konuşmak için sabahın köründe uyandırıp sessizce çadırın dışına çıkarmışlardı. Draco'nun uykusu hafif olduğu için yanından kalkarken uyanır gibi kıpırdanmıştı ama sonra yorgunluğuna yenik düşmüş olacaktı ki gözleri tekrar mühürlenmişti ve kızın Harry ve Ron'un hortkuluk konuşmasını sonlandırmasına rağmen hala uyanmamıştı. Bu konu üzerine oldukça istişareler yapılmıştı, Hermione bir ara yükselmişti, tartışmışlar ve fikir birliğini oluştururken epey zorlanmışlardı. Ve tüm bunlar en azından bir saat ederdi, kız henüz güne yeni başlamışken bile zihninin yorulduğunu hissediyordu. Başını ovalayarak ayakta volta atan Ron'un zıttı bir şekilde sandalyesinde oturan Harry'e yöneldi. "Tüm bunları Draco'ya anlatmama izin vermeyeceksiniz tabii ki," dedi kabullenilmiş bir çaresizlikle. Ron hiddetle döndü ona, "Ben Malfoy'un hala hangi tarafta olduğunu anlayamadım Hermione. Anladığım kadarıyla sen de anlayamıyorsun. Onu burada tutan tek şey sana olan bağlılığı sanki... Sen de çok iyi biliyorsun ki bu şartlarda ona hiçbir şey anlatamayız."
"Aksinin olması gerektiğini söylemedim," diye mırıldandı kız. Onları anlıyordu çünkü vaziyet gerçekten de apaçık ortadaydı. Bu işe duygularını karıştıramazdı. O, Draco'ya güveniyor diye böylesine tehlikeli bir durumda herkesin güvenmesini beklemeyezdi. Ondan daha fazla bir şeyler saklamak istemiyordu, bu doğruydu ama... Aşamayacağı bazı çizgiler, noktalar vardı işte. "Sizi anlıyorum ama onu da anlamalısınız. Yıllarca ailesi tarafından manipüle edilen bir çocuk sadece. Bazı şeylerden kolay kolay vazgeçmesini bekleyemezsiniz. Kafası karışık. Onun yerinde içimizden herhangi biri de olabilirdi."
"Malfoy ailesinden olmak..." dedi Ron, biraz midesi bulanır gibi bir ifade vardı yüzünde. "Açlıktan nefesimin kokmasını tercih ederim."
"Sanırım durumun zaten o Weasley," dedi kızın, çadırdan yeni çıkmış olduğunu tahmin ettiği Draco Malfoy. Sarı saçları karmakarışıktı ve oldukça kibirli bakışları Ron'u aşağılamak adına yüzünden bir santim ayrılmıyordu. Derin bir iç çekti, omuzlarını dikleştirdi. "Seninle kavga etmek istemeyecek kadar yorgunum, bu yüzden sınırlarını zorlama istersen. En azından ben buradayken aileme laf atmaman gerektiğini düşünecek kadar ince olmanı beklemiyorum senden zaten, ama en azından kendine sor bakalım ben kimim diye." Çadırın içinden ceketini alıp hışımla kendisini tekrar dışarı attı Draco, sonra ilerlemeye başladı ormana doğru. Bir an arkasına dönüp kızla buluşturdu gözlerini. "Malikâne'ye dönmemiz lazım Hermione. Açıklamamız gereken olaylar olduğunu biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Light or Dark -dramione-
FanfictionSağ elini burnuna götürdü, Hermione. Bu kokuyu biliyordu. Kan kokusu, tüm hücrelerine kadar işlemişti. Sadece eli değil, ruhu ve kalbi bu kokuyla doluydu. O kendini bu oyuna mahkum etmişti. Tahmin edilir ki, artık sonunu biliyordu. • Not: Bu kitapt...