Stiles
Kapıdan çıktıktan sonra hiçbir şey düşünmeden yola koyuldum. En az bir saate eve dönerdim. Bu süre zarfında kafamı dinlemek istiyordum.
Havanın ve toprak kokusunun keyfini çıkardım.
Eve döndüğümde ev buz gibiydi. Yapılacak çok iş vardı: Yıkanması gereken tabaklar, çamaşırlar; etrafı toplayıp, ders çalışılması gereken ödevler.
Elektrik faturasının son ödeme tarihi geçtiği için ısıtma konusunda birazcık sıkıntı çekiyordum ama battaniyeler ve ekstra kıyafetler işimi görüyordu. Bulaşıkları yıkarken ellerim buz kesti. Çamaşırlarda da aynı şey geçerliydi. Birkaç çamaşırda olsa bu soğuk havada elde yıkamak ellerin düşmanından başka bir şey değildi.
Bu ıvır zıvır işler bittiğinde soğuktan kızarmış ellerimi ısıtmaya çalıştım. Dokunma hissi bir adet yanma olarak dönüyordu.
Etrafın işi bitince kitapların başına geçtim; dersimi çalışmaya başladım. Geceye doğru bitkinlikten uyuklamaya başladığımda son bir gayretle kalkıp kendimi şilteye atınca -kuş tüyü yatağa yatsam ancak bu kadar hızlı olabilirdi- uykuya dalmıştım.
Sabah kalktığımda gündelik işleri hallettikten sonra atıştırmalık dolapta ne kaldıysa birazından yedim sonra da giyinip çıktım. Okul artık sıkmaya başladığından ve elle tutulur bir arkadaşımın olmamasından kaynaklı buraya değinmek istemiyorum. Oradan da ayrıldıktan sonra tekrardan iş aramak için gezindim.
En sonunda bir yer bulabildiğimde yaklaşık yarım saat sonra çalışmaya başladım; bazen hayat bana da gülüyordu. Neden beni şartsız koşulsuz aldıklarını gece 11.30'a doğru anlamıştım. Oldukça kavgalı pis bir yerdi, mutfakta çalışmak bile sağlıklı değildi. Buraya eğer mideniz sağlam değilse hiç uğramayın. Yerlerden tutun tezgaha kadar her yeri pislik götürüyordu.
Geldiğimden beri bulaşıkları yıkamaktan da kollarımda derman kalmamıştı. Hayır bu kadar kim ne yiyordu onu da anlamadım. Dışarı çöp atmak için çıkıp tekrar içeri girdiğimde aslında burasının oldukça kalabalık işleyen bir mekan olduğunu anlamıştım. Müşterilerin ortalaması ise hepsinin işsiz güçsüz olması, ceplerinde kalan son meteliğe karnını doyurmak yerine bira içmeye gelen kavgacı insanlardı. Tabi bu beni ilgilendirmezdi kafamı eğip hiçbir kavgaya bulaşmadan işimin başına döndüm.
Gece 1'de mekanda bana ihtiyaç olmuyordu ben de çıkıp gidiyordum. Eve gider gitmez de tüm gün ayakta olmanın verdiği ağrı ve sızı ile yatakta sızıp kalıyordum.
Sabah tekrar okul, tekrar iş...
Elime geçen para ile faturaları ödeyip; biraz yiyecek, içecek alıyordum.
Bir gün gece çok hasta bir şekilde eve döndüm. Sabahta okula gidemedim en iyisinin kendimi toparlamak olduğunu düşündüm hem de uzun zamandır bir aksaklık yapmıyordum. Sabah dinlenip akşam tekrardan çalışabilirdim.
Akşam olunca tekrardan kendimde güç bulup yola çıktım.
Barın mutfak girişi arkada olduğu için o ara sokağa girdim biraz ilerlediğimde birkaç sarhoşun sokak kavgasını görünce kafamı eğdim, çaktırmadan sıvışmaya artık alışmıştım. İçeri girdiğimde rahat bir şekilde nefes aldım. Rahat nefes: Hapşırıkla ve burun akıntısını da getirmişti ama bunları karıştırmasakta olur.
Yine yağlı tabak, çanakları yıkamaya koyuldum. O iş bitince masaları toplamak, tekrar birikenleri yıkamak... Bugün biraz yoğundu, masalar dolup taşıyordu. En sonunda bulaşıklar bittiğinde aynı zamanda ben de bitmiştim, aldığım haplar halsizlik de yapıyordu.
Çöpleri toplayıp dışarı çıktım.
Derek
Son zamanlarda insanlara saldıran iki üç başıboş kurt adam olduğunu duydum. Bunların amacını tam olarak bilmiyordum ama bu benim bölgemdi ve onları buradaki insanlara varlığımızı haberdar etme ihtimaline göz yumamazdım. Yine öylesine en çok rastlanan vakaların olduğu yerleri incelemek için gezinmeye başlamıştım.
Arka sokaklara girip çıkıyordum derken bir koku almaya başladım. Bu kokuyu bizim sürüye ait olamazdı; yabancıydı. Çöplerin biriktiği, evsizlerin sızdığı bu pislik yerlerden geçerken bir kavga duydum.
O yöne doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Bir iki sokak sonra oraya ulaştığımda bir barın arka kapısının önünde 3 kişini birbirine girdiğini gördüm. Biraz ötede bir delikanlı çöp atıyordu. Kavga edenler onun kokusunu almış gibi bir an durup bakıştılar. Ben de neler döndüğünü anlamak için bir yerimde kaldım.
Birkaç dakika sonra gence laf attılar, genç kafası eğik karanlıkta bir şeyler mırıldandı. Kurt adam kulaklarımın bile duymayacağı bu mırıltıların ne anlama geldiğini merak ettim. Genç bu fırsattan yararlanıp içeri girmeye kalkıştı ama diğer adamlardan biri onu kolundan yakalayıp duvara yapıştırdı. Karanlıktan yüzleri seçilmiyordu.
Biraz boğuşma oldu. Çocuğun belinden kaldırıp sürüklemeye çalıştılar. Genç oldukça direnişli çıkmıştı. Eline geçen bir taşı kendisini sürükleyene fırlattı. En sonunda yüzlerini göstermişlerdi. İşte, kurt olduklarını anlamıştım. Genç, bir anlam veremeden daha fazla çırpınmaya başladı. Artık buna son vermem gerekiyordu. Sessizce yanaştım. Dışarıda bekleyen ikiliyi alt ettikten sonra genci boynundan ısırmaya eğilene de kafasından yakalayıp fırlattım. Onunla da biraz mücadelemiz oldu. En sonunda hepsi bayılmıştı.
Arkamdan panik atağa benzeyen hızlı kalp atışlarını duyunca delikanlıyı hatırladım. Yerde iki büklüm kafası eğik bir şekilde titriyordu. Bir an kafasını kaldırdı, göz yaşlarıyla salya sümük ağlıyordu.
Evet, tahmin edeceğiniz üzere bu Stiles: Her belanın içinde olmayı seven gencimiz.
Fakat halini baya kötü gördüm. Yüzünde hiçbir alaycı ifadesi yoktu. Kireç gibi bembeyaz suratıyla önümde titriyor, kollarını birbirine dolamış kendini soğuktan korumak ister gibi sarılıyordu.
Burnu, göz altları ve parmakları kıpkırmızı kesilmişti. Elleri fazla suyun içinde kalmış gibi buruş buruş olmuşlardı. Tekrar yüzüne baktığımda panik atak içinde gözlerinden yaş akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alpha and Human -Sterek
FanfictionStiles arkadaşları tarafından dışlanan bir çocuktu. Para kazanmak için çok çalışsa da genç yaşta kimsesiz kaldığı için masraflarına yeterli gelmiyordu. Patronu da anlayışsız bir adamdı ve okul ve iş hayatı arasında yıpranan Stiles, bir gün arabasına...