17.BÖLÜM: "TOPRAK"

14.7K 962 113
                                    

"Böyle bir kafeste yaşamaktansa, ölmeyi tercih ederdim." İlk defa gözlerindeki sarsıntıyı görmüştüm söylediğim son şeyle.

Ölüm kelimesinin ve yaşadıklarının onda bıraktığı izlerdi galiba sarsıntının nedeni.

Birkaç adım atıp geri giderken, ilk defa gardını indirmiş gibiydi. Hüzün yansırken gözlerine, kendi kendine kafasını salladı. Birkaç saniye gözleri, kırgınlık dolu bakan gözlerimde oyalandı. Ama bu çok uzun sürmemişti. Sarsak adımları kapıya yönelirken gideceğini anladım.

O kapıdan her çıkışında arkasında koca bir yıkım bırakıyordu. Dudaklarından çıkan zehirlerin, duygularıma karışıp karışmadığını umursamıyordu.

Bir kez daha bıraktığı yıkımı umursamadan gitmişti. Sanki tek acı çeken kendiymiş gibi davranıyordu.

Acısı başını döndürmüş, gözü hiçbir şeyi görmeyen canavara dönüştürmüştü.

Güçsüz düşen bedenim daha fazla acıyı kaldıramayacak gibi duruyordu. Hastalığımın verdiği yorgunluktan çok, Yağız'ın düşüncesiz tavırları  yoruyordu ruhumu.

Açılan kapı düşüncelerimi rafa kaldırmama neden olurken, gözlerimi anneme diktim.

"Yıldızım, annem nasılsın?" Anneme sarılmaya ihtiyacım vardı.

"Anne yanıma gelir misin?" Yatağımda açtığım yere gülümseyerek bakıp, adımladı. Bir dediğimi iki etmeden yapmasına hayran kalıyordum.

Beni canından çok seven insanların olduğunu bilmek güzeldi.

Yanıma uzandığında sağ tarafıma doğru dönüp, annemin şefkatli kollarına sarıldım.

"Tatile gidelim." Annemin söyledikleriyle gülümsedim.

Bu sahne de tanıdıktı. Annemin gözyaşlarını sildiğimi hatırlıyordum. Tatilden bahsediyordu. Ama zamanım yoktu o zaman.

"İstersem Burcu da gelir değil mi?" dedim o zamana hatırlatma yaparak. Başımın üstüne kondurduğu öpücükle gülümsediğini anlayabiliyordum.

"Gelir tabi," dedi fısıldayan sesiyle. Sahi, ne zor zamanlar geçirmiştik. Ben ayrı etrafımdakiler ayrı üzülmüştü.

Ama hâlâ kanayan yaralarımız vardı.

"Babam nasıl anne?" dedim konuyu değiştirerek. Elleri saçımı okşamaya devam ederken konuşmaya başladı.

"Çok iyi yavrum. Hatta yarın kafeye gidecek." Annemin söylediği güzel cümleler zihnimi işgal ederken gülümsedim.

"Bu iyi haber işte," dedim. Anne kokusu kadar güzel bir şey olabilir mi bilmiyordum.

"Anne?" Annemin saçımı okşayan elleri durdu. "Söyle Yıldızım.

"Hastaneden ne zaman çıkacağız?" Başımı hafif yukarı kaldırdığımda kafasını belli belirsiz salladığını gördüm.

"Biraz daha sabret yavrum. Az kaldı." Artık teselli sözcükleri duymak istemiyordum ki ben.

"Ben kar görmek istiyorum." Bu sefer annemin bakışları hüzünlü bir gülümsemeye döndü.

"Bu kar aşkın hiç bitmeyecek değil mi? Yıllardır kar aşkıyla tutuşuyorsun." Kafamı iki yana salladım.

İnsan hayallerinden nasıl vazgeçebilirdi?

"Görebilecek miyim?" dedim fısıltıyla. Saçımda duran elleri tekrardan dolaşmaya başladı.

Kelebekler Sevmeden ÖlmezlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin