8. Bölüm "Özür Dilerim Meleğim"

331 167 117
                                    

Merhabalarrr. Geçte olsa sizlerleyim. Beğenmeniz dileğiyle..

Sen; Aklım ve Kalbim arasında kalan,
en guzel çaresizliğimsin.
-Cemal Süreya-

İlke

Asrın gideli saatler olmasına rağmen Eylül uyanmak bilmiyordu. Sırf uyansın diye televizyondan son ses müzik açmıştım. Kızda nasıl bir uyku varsa kımıldamadı bile. Sonunda pes edip kalktım yanından. Bu kadar derin uyumayı nasıl gecerdiyse artık.

Koca evde tek başınaydım. Evi biraz gezmekten zarar çıkmazdı değil mi? Başka yapacak işim de yoktu. Bu olay çözülmeden gidemezdim de.

Önce inceleme fırsatı bulamadığım Asrının odasına girdim. Oda da bir havuz eksikti. Kocaman yatağın solunda giyinme odası vardı. Içerisi sıra sıra takımlar, tişörtler, saatler kısaca tıklım tıklım eşya doluydu.

Yatağın karşısında oyun konsolu ve kocaman bir televizyon vardı. Pencerenin önüne konulmuş plak dikkatimi çekti. Baya eski birşeydi.

Oda terasa açılıyordu. Dışarı çıkıp temiz havayı soludum. Huzur kaynağı gibiydi burası. Bir köşede yine gri koltuk takımı bir tarafta da yemek masası vardı. Hamak bile vardı. Trabzanlarin önünde ki çiçekleri farkedince gerçekten şaşırdım. Renk renk çiçekler vardı.

Bu adamdan böyle ince şeyler beklemezdim doğrusu. Çiçeklerin yanına gittiğimde bahçede bir kulübe fark ettim. Eski bir anı canlandı gözüm de.

Yemyeşil bir bahçe eski bir kulübe ve yüzlerce yıldız. Düşüncelerim bulandı birden. Koltuklardan birine zor attım kendimi.

Bu eve geldiğimden beri bunlar sık sık olmaya başlamıştı. Kesik kesik görüntüler ve silik yüzler.
Eskiden hiç böyle olmazdı.

Kendimi biraz toparlayınca kalktım hemen. O kulübeye gitmeliydim. Koşar adım indim merdivenleri. Dışarı çıktığımda hafif bir rüzgar karşıladı beni.

Hızla kulübeye ulaştım fakat kapı kilitliydi. Uyuz insan ne gizliyorsa artık içerde. Kesin ceset filan saklamıştır.

Birden beynimde lambalar yandı. Giyinirken odasına daldığım da boynunda siyah bir anahtar takılıydı. O zaman o buranın anahtarıydı.

Vay be adam ne saklıyosa artık anahtarı koynunda geziriyordu. Bütün heyecanım yerlebir olmuş bir şekilde eve döndüm.

Eylül'ü geçerken dürttüysemde uyanmadı uyuz. Keşfime kaldığım yerden devam etmek en mantıklısıydı. Aşağı kattaki odalara tek tek girip çıkıyordum. Bir yandan salondan çalan şarkıyla dans bile ediyordum.

İki tane misafir odası vardı. Selinin odası yoktu ama. Çalışma odasına girdiğimde resmen büyülendim. Hep hayal ettiğim gibiydi. Ahşap kitaplıklar. Ahşap çalışma masası ve pencerenin önünde kitap okumak için minderler.

Tavanda yapay yıldızlar bile vardı. Resmen adam benim hayalimi yaşıyordu. Ağzım kulaklarım da kitapları incelemeye koyuldum.

Kitaplığın biri ful tarih ve serüven kitabiyken diğeri tam benlikti. Kişisel gelişim ve aşk kitapları vardı ve kitaplar hiç açılmamıştı. Hatta bazıları ambalajlarıyla duruyordu.

Umut YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin