Yıl 2014... İstanbul/TÜRKİYE
Alexis günden güne büyüyor, güçleniyordu. İyice serpilmiş, güzel bir genç kız olmuştu. Beyaz teni, yeşil gözleri ve açık sarı saçlarıyla çok dikkat çekiyordu. Sevimli bir yüzü vardı ve onu gören insanlar ondan hemen hoşlanıyordu. Ama o dikkat çekmek istemiyordu. İnsanların onu sevmesi onu üzüyordu çünkü aslında ondan korkmaları gerektiğini düşünüyordu.
Alex evde durmaktan sıkıldığı zamanlarda evden kaçıp, İstanbul sokaklarında geziyor ve tarih kokan bu şehri keşfetmeye bayılıyordu. Boğaz manzarası onu adeta büyülüyor, denize bakarken annesini düşünerek uzun uzun ağlıyordu. Bazen sahilde bir banka oturup etrafını izliyordu. İnsanların aceleciliği, arkadaşların şakalaşmaları, elele gezen sevgililer... Onları izleyip kendini onların yerine koyardı. Normal olmak nasıl bir şey diye düşünürdü. Belirli bir hayatının olması. Arkadaşlarının belki de bir sevgilinin olması... Oysa o sürekli bir şeylerden, birilerinden kaçıyordu. Artık kaçmaktan çok yorulmuştu. O artık kalıp düşmanı kimse onunla savaşmak istiyordu. Ama babası henüz hazır olmadığını söylüyordu. Hazır olduğu zaman o cadıları bulacak ve evde hapis olarak geçirdiği 15 yılın ve belki daha fazlasının hesabını soracaktı...
~
Ryan'ın sürü arayışı sonunda son bulmuştu. İstanbul gerçekten büyülü ve gizemlerle dolu bir şehirdi. Hiç ummadığı bir anda, ormanın derinliklerinde ona bir aile vermişti. Ama Ryan'ın tek istediği sürü değildi. Bu intikamını almaya yetmezdi. Alexis'e söylemediği bir şey vardı ve bu sır içini adeta bir fare gibi kemiriyordu...
Bir gün sürünün Alfasıyla konuşurken bir tartışma başladı. Ryan da bunu fırsat olarak gördü. İstediğini almalıydı. Bu tartışma arasında Alfaya laf attı.
"Hadi ama Cem. Sanki çok iyi bir Alfaymışsın gibi birde süründekilere mi laf ediyorsun?"
Sürü ondan bu lafı beklemediğini belli edercesine sessizleşti. Ne olacağını bekliyor gibiydiler.
"Bak sen şuna. Yeni yabancının dili varmış."
Sürüden kısık sesli bir kıkırtı dışında ses gelmedi. Ryan'ın ne diyeceğini bekliyorlardı.
Ryan şuan tam zamanı diye düşünerek, "Dili olduğu gibi dişleri de var" dedi ve saldırıya geçti. Cem de bunu bekliyormuş gibi karşılık verdi. Sürüden herhangi bir ses çıkmıyordu. Bir kere Alfa'ya meydan okuyan olduğunda kimse karışamaz ve onu kurtarmaya çalışamazdı. Ama Ryan sürünün Cem'i pek de sevmediklerini biliyordu. Cem onun ne istediğini anlamıştı. Elinden gelen bütün gücüyle savaşıyordu. Ama Ryan yıllardır içinde saklanan gücü ortaya çıktığından beri ilk kez kullanıyordu ve şuan adeta güç patlaması yaşıyordu. Savaştılar. Durmadan yorulmadan gece boyunca pençelerini salladılar. Ryan'ın içindeki intikam hırsı onun yorulmasına izin vermiyordu. Sonunda gecenin sessizliğini yırtan bir çığlık yükseldi. Ryan Alfa'yı öldürmüştü ve intikamını alacağı yolda büyük bir adım atmıştı. O, artık bir Alfaydı...
~~~
Arkadaşlar bu bir geçiş bölümüydü. Bundan sonra hikayemiz heyecan kazanıyor :)
Uzun süredir yazamıyorum evet ama bu hikayeyi burada bitirmeye kararlıyım. Zaten hikayenin kurgusunun yarısı hazır bir şekilde defterimde yazılı sadece buraya geçirmeye vakit bulamıyorum. Ama bu hikaye burada tamamlanacak inşallah :)
Hikâyelerle kalın, hoşçakalın...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ay'da Doğan
FantasyKanlı Ay diye bir şey duydunuz mu? Güneş ile Ay arasına Dünya girerse Ay Tutulması meydana gelir. Güneş ışınları tutulma esnasında Ay'ı kızıl dalga boyları ile aydınlattığından dolayı kızıla çalan- kırmızı- kan renginde bir Ay görürüz. Bu yüzden...