İki gündür aklımdaki tek düşünce şuydu: Onun kim olduğunu biliyordum. Artık Eylül'ün kim olduğunu biliyordum.
Kim olduğunu öğrendiğimde gerçekten rahatlamıştım. Çünkü sürekli aklıma bu mevzu takılıyordu ve en sonunda kendimi bir boşlukta buluyordum.
Demek oydu. Çocukluk arkadaşımdı demek. Aslında çocukluk arkadaşım diyemem çünkü ben o zamanlar onunla hiçbir iletişime girmemiştim. O benimle konuşmaya çalışmıştı. Ben onun adını bile bilmiyordum.
İki gündür üzerimde gerçekten bir rahatlama vardı. İyi hissediyordum. Ama o günden sonra Eylül ile hiç görüşmemiştim. Telefonda da konuşmamıştık. Onun kim olduğunu ve benimle tanışmak istemesinin nedenini tam anlamıyla anlamış olsam da arayamamıştım. Bilmiyorum, aradığımda ne diyecektim ki? Bu düşünceyle biraz tuhaf hissettiğimden aramamıştım işte.
Ama artık zaman gelmişti. Onu aramayacaktım ama yanına gidecektim. Yüz yüze görüşmek daha iyiydi. Hem zaten canım da sıkılıyordu.
Aklıma Oğuz da geldi. Bu iki gün içinde onunla da fazla görüştüğüm söylenemezdi. Çünkü ben biraz uzak tutmaya başlamıştım onu kendimden. Nedeni ise onu şuan kandırıyor oluşumdu. Eylül ile konuştuğum zaman sakladığım bu sırrı Oğuz'a söylemem gerektiğini söylemişti ve bende o günden beri kendimi kötü hissediyordum. Oğuz, benim gerçek anne ve babamın trafik kazasında yıllar önce öldüğünü bilmiyordu. Ve ben de bu yüzden onu kandırıyormuş gibi hissediyordum. O benim en iyi arkadaşımdı ama ben ondan bu gerçeği saklıyordum. Off! Ne yapacağımı gerçekten şaşırmıştım.
Onu arasam iyi olurdu.
Telefonumu alıp numarasını tuşlayacakken tam da o anda beni aradı. Bir an bu durumdan tırsıp odanın içinde göz gezdirdim ama tuhaf bir şey yoktu. Fazla bekletmeden telefonu açtım.
"Alo?"
"Vayyy, Barlas Bey! Biz aramasak siz hiç aramayacaksınız!"
"Aslında ben de tam..."
"Neyse neyse, affettim hadi. Şanslı adamsın."
Göz devirmemek için kendimi zor tuttum.
Konuşmaya devam etti. "Ne diyordum? Heh! Bak, iki gündür beni atlatıyorsun farketmiyorum sanma koçum. Bugün yanındayım. Ne yapsak? Sizin evde yemek var mı? "
"Tamam, ben bugün Eylül'ün yanına gideceğim. Çalıştığı cafeye yani. Sen de gel. Orada tıkınırsın. "
"Harika fikir. Arabayla mı geleyim yanına?"
"Yok ya, yürüyerek gideriz."
"İkimizin de arabası var ama yürümeyi tercih ediyoruz. Dünyadaki en gavat iki insan olabiliriz."
"Boşver gavatlığı. Yarım saate burada ol."
"Ben de seni seviyorum. Görüşürüz aşkım. "
Cevap vermedim ve telefonu kapattım.
Oğuz gelene kadar ben de duşa girdim ve hazırlandım. Gelene kadar da telefonda falan takıldım. Miraylar ile son zamanlarda fazla görüşmüyorduk. Hatta onu son gördüğüm zaman, onunla buluştuğum zamandı. Ne güzel ya! Böyle giderse on yıl sonra da evleniriz, müthiş.
Galiba benden bir adım bekliyordu.
Ben malım, gerçekten.
Tabiki benden bir adım bekliyordu!
Oğuz da bunu sık sık söylüyordu. Ben bu kızdan hoşlanıyor gibi bir şeydim sonuçta. Benim bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Kapı çaldı. Oğuz'un geldiğini anlayıp dışarı çıktım. Bana sırıtarak baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamana Sığınanlar
Teen FictionAilesini küçük yaşta trafik kazasında kaybeden Barlas'ın aslında dışarıdan görüldüğü gibi muhteşem bir hayatı yoktur. Birkaç arkadaşı, etkilendiği bir kız ve geçmişe dair anıların verdiği hüzün yanındadır sadece. Onun için zaman hiç ilerlemez, o sad...