Yine bana rutin gibi gelen birşeyi yapıyorduk. Aynı mekanda ve aynı saatte.Yine beş kişi masanın etrafındaki koltuklara kurulmuş ve sessizce oturuyorduk. Müzik sesine rağmen aramızda bir sessizlik hakimdi. Kimse bir şey demiyordu. Biz de böyleydik ve ben buna alışkındım. Dördüyle de aramda değişik bir bağ vardı. Bazen dünyadaki en iyi arkadaşlar olurken bazen de arkadaş değilmişiz gibi davranıyorduk. Gerçi Oğuz'u onlardan saymıyorum, onunla her zaman iyiyim ben.
Sigaradan bir nefes daha çekerken bakışlarım masadaydı. Yine her zamanki düşünceli halimle baş başaydım. Bazen kendi kendime 'Oğlum neden bu kadar düşünüyorsun lan, koyuver göte gitsin.' desem de bir işe yaramıyordu. Aklım bir yere gittiği zaman oradan oraya seyahat ediyordu sanki. Yine de bu beni rahatsız etmiyordu. Düşüncelerim beni nereye götürürse onlara uyuyordum.
Sigarayı dudaklarıma tekrar yaklaştırırken Oğuz sigarayı kaptı ve kendi dudaklarına götürdü. Dumanı dışarı üflerken bana bakıp sırıttı. ''Bak az önce yine öpüştük.''
Ayça ve Miray bize tuhaf bir şekilde bakınca ''Takmayın siz onu, öpüşme falan yok.'' dedim geçiştirerek.
Yine de Oğuz yerinde duramadı. ''Yaa aşkım neden öyle diyorsun? İnsanların öğrenmesinden korkma.''
Bu sefer elimi kafasına geçirdim. Kafasını ovuştururken gülümsemesini yine bozmadı. Daha sonra eli hala başındayken bakışları bir yere kaydı. Bir süre takılı kalınca konuştu. ''Şu kız dik dik buraya mı bakıyor yoksa ben kafatasıma ağır bir darbe mi yedim?''
Sanki bir kızın buraya bakması çok anormalmiş gibi söylediğinde gülerek başımı dediği yere çevirdim. Bahsettiği kızı görünce gülümsemem soldu. O kızdı, geçen ben şarkı söyledikten sonra benimle tanışmak isteyen esrarengiz kız.
Kızla bakışlarımız buluştu. Aramızdaki mesafeye rağmen bakışlarımız ayrılmazken kızın yüzünde bilmişçe bir gülümseme belirdi. Bir süre sadece bakıştık. Ayağa kalktığında buraya geleceğini anlayıp Oğuz'un kafasına bir tane daha geçirdim. ''Aferin gerizekalı. Sayende başıma bir bela daha alıyorum.''
Oğuz ise ''Kızı tanıyor musun yani?'' diye sorarken kız dibimizde bitti. Geldiğini anlasam da gözlerimi ona çevirmedim. O tepemde dikilirken diğerleri de ona merakla bakıyordu.
Kız en sonunda ''Selam!'' dediğinde benim dışımdaki herkes aynı şekilde karşılık verdi. Sonra kız "Oturabilir miyim acaba?" diye sorunca kimseden ses çıkmadı. Zaten ben de onun bizimle oturmasını istemiyordum. Bizimkiler de benim vereceğim cevabı bekliyordu çünkü buna genelde ben karar verirdim.
Kıza bakmadan tam "Hayır." dediğimde araya başkası girdi. "Tabiki oturabilirsin. "
Ben sinirle Oğuz'a bakarken o da sırıtıyordu. Kız da gülümseyerek benim hemen yanıma oturdu.
Oğuz'a yaklaşıp "Ne yaptığını sanıyorsun?" dediğimde rahat bir tavırla konuştu. "Sadece aranızdaki meseleyi merak ediyorum."
Dediği üzerine sinirli olsam da şuan bunun tartışmasını yapmak istemediğim için Oğuz'a birşey demedim ve bakışlarımı başka tarafa diktim.
Aramızdaki hiç kimse konuşmazken hepsinin bakışlarının kızın üzerinde olduğunu biliyordum. Ben de kızın burada, aramızda oturmasını istemiyordum.
Kız yerinde kıpırdanınca ben de hemen gitmesi umuduyla ''Ne isteyeceksin?'' diye sorunca bakışları yüzümde gezdi. Bende aynı şekilde onu inceledim. Tıpkı benimkiler gibi kahverengi gözleri vardı. Biçimli kaşları ve dolgun sayılabilecek dudaklara sahipti.
Kızın yüzünde bir gülümseme belirdi. ''Bir şey mi istemem gerekiyordu?'' diye sordu emin bir tavırla.
Sitemle ofladım. ''O zaman burada ne arıyorsun?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamana Sığınanlar
Roman pour AdolescentsAilesini küçük yaşta trafik kazasında kaybeden Barlas'ın aslında dışarıdan görüldüğü gibi muhteşem bir hayatı yoktur. Birkaç arkadaşı, etkilendiği bir kız ve geçmişe dair anıların verdiği hüzün yanındadır sadece. Onun için zaman hiç ilerlemez, o sad...