3

3.8K 134 48
                                        

Dekanın odasından çıkıp koridorun sonundaki lavaboya koşar adım gitti genç kız. Lavaboda kimsenin olmaması bir bakıma iyi olmuştu. Çünkü onu kimsenin bu halde görmesini istemezdi. Ellerini soğuk lavabo taşına dayadı. Gözlerini aynadaki çehresine dikti.

Kızarmış ve şişmiş gözleri umrunda bile değildi. Umrunda olan tek şey gözlerindeki acizlikti, hayata olan nefreti, öfkesiydi. İnsanlara güvenen saflığınaydı bu öfke.

Hayat ona hiç bir zaman iyi davranmadı. Tam bu sefer bitti hayat bana da güldü. Bu sefer adil davrandı derken aslında öyle değildi. Hayat yine sert darbelerini vurmaktan çekinmemişti. Büyük bir enkazın altında idi genç kız. Bu enkazı oluşturan betonlar genç kızın hayalleri, güven duygusu, yaşama sevinci idi. Hepsinin altında kalmıştı.

Elini yüzünü yıkayıp kendini toparlamaya çalıştı. Gözlüklerini takıp sınıfa ilerledi. Ömer İplikçi'nin katı kuralları vardı. Bunlardan biri derse ondan sonra giremezdiniz.

Sınıf kapısını açıp içeri girince şok olmuştu. Sınıfta sadece üç beş kişi vardı ve Ömer yoktu. Asla derse gelmemezlik etmezdi. Tam çıkacakken sınıfta ki grubun konuşmalarına kulak misafiri oldu.

"Duydunuz mu Ömer Hoca okulu bırakmış. Onun yerine başka bir hoca gelecekmiş."

"Ciddi misin sen? Niye bırakmış?"

"Bilmiyorum ama tüm okul bunu konuşuyor."

...

Kırmızı kapıdan içeri girdi Ömer. Gerilmişti ve gevşemeye ihtiyacı vardı. Pek iç açıcı bir gün değildi onun için. Önce kahve makinesini çalıştırdı daha sonra yatak odasına üzeerini değiştirmek için çıktı.

Üzerini değiştirip mutfağa geçti. Kahvesini alıp salona ilerledi. Salon girişinde durup koltukta uyuyan kadına duygusuzca baktı. Tekli koltuğa oturup kahvesini yudumladı.

Bir süre sonra koltukta ki beden kıpırdamaya başladı.

"Ömer sen ne zaman geldin?"

Uyku sebebiyle sesi çatallaşmıştı. Ömer kahvesinden bir yudum alırken koltuktan kalkıp Ömer'in yanına geldi.

"Yeni sayılır."

Elindeki kahveyi alıp sehbanın üzerine koydu. Ömer'in kucağına oturup kollarını boynuna doladı.

"Bu saatte senin okulda olman gerekiyordu."

"Artık gerekmiyor."

"Anlamadım?"

Ömer derin bi nefes verdi. Sinirliydi. Kendini herkesten üstün gören o dekanı dövemediği için daha da geriliyordu.

"Boşver."

Ece Ömerin tişortünü çıkarmaya başladığında aynı zamanda konuşuyordu.

"Gerilmişsiin sen. Seni şöyle güzel bi gevşetmek lazım."

+18 okumak istemeyen atlayabilir 🔥🔥

Ömer'in tişortü yerle buluşurken öpüşmeye başlamışlardı. Ömer kızı kucakladığı gibi yatak odasına çıktı.

Odaya geldiklerinde kızı duvara dayayıp boynundan gögüslerine doğru öpmeye başladı. Kucağındaki kızı yere indirip siyah elbisesini bi çırpıda çıkardı. Karşısında siyah dantelli iç çamaşırlı kıza baktığında seksi güzel bir kadın değilde orospunun birini görüyordu sadece. Kızı belinden tutup yatağa yatırdı. Pantalonunu çıkarıp sadece baxerla kaldı. Ağırlığını vermeden üzerine çıktığında boynundan başlayıp göbeğine kadar öpüp aynı zaman da diliyle yol çiziyordu. Eli sütyenin kopçasına gelince tek seferde açıp çıkardı. Kızın göğülerinin birini emmeye başladığında diğerini eliyle sıkıyordu. Göğüs uçları sertleştiğinde dişlerini geçirmesi ile kızın çığlık atması bir olmuştu. Göğüsleri bırakıp aşağı doğru indi. Kızın giydiği tangayı çıkarıp kafasını bacak arasına gömdü. Dil darbeleri ile klitorisine baskı uyguladıkça altında ki beden kasılıp kıvranıyordu. Daha fazla beklemeden baxerını çıkarıp bir anda içine girdi. Odayı ikisinin nefesleri ve inlemeleri dolduruyordu. Gelgitleri hızlandıkça, altında ki beden hem zevk alıp hem acı çektikçe daha da zevk alıyordu.

...

Yorulup kendi yana attığında nefesini düzene sokup konuşmuştu Ömer.

+18 son

"Duş alıp git sen de dinleneceğim ben."

Ece ne kadar sinir olsa da kıyafetlerini alıp duşa girdi. Sevgili olmadan önce Ömer kimseyle beraber uyumadığını ona belirtmişti ama yinede kendini fahişe gibi hissetmekten geri alamıyordu.

...

Defne kendini boşlukta hissediyordu. Sonu olmayan bir boşluk. Hayatında ki tek amaçta alınmıştı elinden. Şimdi ne yapacağı hakkında hiç bir fikri yoktu. Hayallerinin yıkılışının üzüntüsü yetmiyormuş gibi Ömer'e bağırıp hesap soramamanın siniri vardı üstünde. Zaten güven problemi yaşayan bir insandı. İnsanlara kolay kolay güvenmezdi ama Ömer'e güvenmek istemişti. Hayır bu tüm okulda ki kızlar gibi ona hayran olduğu için değildi. Sadece söyledikleri Defne'ye güven vermişti. Kesinlikle.

Ama yine insanlara güvenmemesi gerektiğini anlamıştı. Hayattaki tek amacı elinden alındığına göre ne için yaşıyordu? Akıl hastanesinde yatan kifayetsiz annesi için mi? Yoksa yıllar önce ölen şerefsiz babası için mi? Ne için yaşıyordu Defne?

Annesine de kızamıyoedu Defne. Sonuçta tacizcisinden hamile kalıp zorla evlendirilmişti. Ne kadar sağlıklı bir aile olabilirdi ki? Ama sonra kendisinin de bunları haketmediğini düşündü. Onun bi suçu yoktu sonuçta. Her şeyden habersiz masum bi çocuktu. Ama annesi onu hiç bir zaman sevmemişti.

27 mart 1993

Kış olması sebebi ile hava erkenden kararmıştı. Çalıştığı iş yeri evinden uzaktı ve durağa gitmek için ıssız yollardan geçmesi gerekiyordu. Aslında yazları yürürdü. Mehmet'in işi erken biterse onu gelir alır sohbet ede ede evin yakınlarına gelirler kimse görmeden sarılıp vedalaşırlardı. Küçük bir yerde yaşıyorlardı ve bir duyan olsa laf söz olurdu. Aslında Mehmet babasından isteyecekti babası Mehmet'ten pek pek hazetmediği için karşı çıkmıştı Zeynep.

İş çıkışı Mehmet arayıp işinin erken bittiğini onu almak için geleceğini söylemişti. Fakat zeynep zahmet etmemesini istemişti. Zor da olsa Mehmet'i ikna etmişti.

şehir merkezinden dolmuşa binip köyün başında inmişti. Bu taraflarda kimse yaşamazdı daha çok tarlalar vardı. Issız ve karanlık yolda yürümeye başlamıştı. Korkmuyordu çünkü köyde ki herkes güvenilir insanlardı. Fakat bir şeyi unutmuştu Zeynep. Bir kaç haftalığına köye gelen Cihat'ı.

Kızıl saçlı kadın ağzının kapatılması ile daha ne olduğunu anlayamadan. Kendini tarlanın içinde yerde buldu. Soğuktan titreyen bedeni şimdi korkudan titremeye başladı. Boynunda hissettiği ıslaklık ile gözleri dolarken üzerinde ki kişiyi itmeye çalıştı. Adam kafasını kaldırıp kadına baktı. Bulanıklaşan görüşü ve karanlık kim olduğunu anlamasını güçleştiriyordu.

"Şşşşt dur güzelim sadece biraz eğlenicez."

Duyduğu sesi tanımıştı. Bir hafta önce tanıştığı Cihat'tı. Daha çok debelendi. Ama gücü yetmiyordu. Her ne kadar yeni tanışmış olsalar da onu abisi saymıştı. Bağırmak istiyordu fakat ağzını kapatan eller ve boğazında ki yumru buna engel oluyordu hoş bu saatte bu ıssız yerde kim olur da onun imdadına yetişirdi. Üstündeki hayvan kendini ona bastırdıkça, dudakları tenine deydikçe kalbi sızlıyordu. Kurtulmak istiyordu. Tüm bunların bir kabus olmasını istiyordu. Mehmet geldi aklına. Kurdukları hayaller. Kurtulmak için çabaladı ama yapamadı. Alt tarafında hissettiği acı herşeyin sonuna geldiğinin habercisiydi.

Oysa Zeynep bilmiyordu ki. Hiç bir şey bitmemişti asıl kâbusu şimdi başlıyordu.

Günümüz

kocaman binanın önünde durduğunda derin bir nefes alıp içeri girdi. Danışmaya ilerledi.

...

Hastanenin kocaman ve ağaçlarla dolu bahçesine göz gezdirdi. Aradığı kişiyi bulunca bir süre baktı. Saçlarına aklar düşmeye başlamış, teni solmuş, zayıflamış, çökmüş haldeydi. Sadece bir noktaya bakıp hafif hafif sallanıyordu.

Derin bir nefes alıp kendini topladı. En son sekiz yıl önce görmüştü onu. Yavaş adımlarla yanına gidip banka oturdu. kadın hiç bir tepki vermemişti. Hâla aynı şekilde duruyordu. Boğazını temizleyip konuştu Defne:

"Ben geldim...ANNE."

Sonun da yazdım. Umarım beğenirsiniz. Hatam varsa affola.

50 vote 40 yorum istiyorum siz yaparsınız. Hoşçakalın.

KARANLIK KUYU +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin