Nasıl bir histir ki o sizi uçurumlardan atan. Kalbinizin un ufak olmasını sağlayan. Siz onun için endişelenirken onun sizi umursamadan kırıp dökmesi. Hani bir kitap okursun. Kitabin bir parağrafında acıklı bir şeyler anlatıyordur. O an sanki o duyguyu siz yaşıyormuşsunuz gibi kalbinizden bir sızı geçer ya işte öyleydi bu ama tek farkla o his o duygu gelip geçer ve sonunda rahat hissedersin. Benim ki ise çocukluğumdan beri bir saniye bile geçmedi. Her dakika hatta her saniye sanki kalbime bıçakla ufak ufak çizikler atıyorlardı.
Sanki kendi çektiğim acılar sıkıntılar yetmezmiş gibi bir de karşımda öylece ifadesizce duran kadın için canım yanıyor acıyordum ona. Hâlâ üzülüyorum ya ona hayret ediyorum kendime. Hak değil miydi bu? Bana yaşattıklarının cezası değil miydi? Peki neden hâlâ onun için canım yanıyor?
Boğazıma oturan yumru ne nefes aldırıyor ne de konuşturuyor. Zar zor da olsa yutkunu boğazımı temizledim.
"Ya da beni hatırlıyor musun diye mi sormam lazım"
Hiç bir tepki vermedi. Sanki bunların suçlusu benmişim gibi. Konuşabildiğini ya da tepki verdiğini biliyorum anne ama sen gerçeklerden kaçmak için oynuyosun.
"Hatırlamıyorsan hatırlatırım. Defne ben senin kızın. Hani o düştüğü zaman ağlaya ağlaya yanına geldiğim. Bana sarılmanı beklerken..hani bana kızıp vurduğun kızın. Hiç bir zaman sevmediğin, sanki yaşadığın her şeyin suçlusu benmişim gibi acını benden çıkardığın. Daha küçüvük yaşımda ayaklarım çıplak karda çalışmama göz yumduğun. Hasta olduğum da seninle mi uğraşıcam? Git ne halin varsa gör dediğin, ö..z b.basının t.tacizine u.uğrayan ama s.senin her şeyi görmene rağmen hiç bir şey yapmayıp sadece baktığın kızınım ben senin. Tanıdın mı şimdi?"
Geçmişi hatırlamak ağır gelmişti. Ne saçma ama bunları ben yaşadım. Sadece hatırlamak bu kadar kötü olmamalıydı. Boğazım sanki şişmiş gibiydi. Öksürüp devam ettim benim için zor olan sözlere:
"Niye yaptın bunu, niye tüm acını benden çıkardın? Eğer birazcık sevseydin sahip çıkardık birbirimize. Hatta o adama mecbur kalmazdık. Giderdik yeni bi hayat kurardık. Destek olurduk birbirimize, tutunucak dal olurduk ama sen en baştan kırdın o dalları. Tutunamadık hiç bir zaman birbirimize. Sen en baştan yenilgiyi kabul ettin. Biliyomusun suçlu ben değilim sensin. Beni öğrendiğin an öldürseydin eğer daha az acı çekerdin. O adamla evlenmek zorunda kalmazdın. Suçlu sensin ve şimdide bunun cezasını çekiyosun. Buraya gelmemin sebebine gelirsek burdan çıktıktan sonra unutucam geçmişimi. Bunun için içimi dökmem lazımdı. Seninle yüzleşmem lazımdı. Bir daha gelmeyeceğim buraya ve sen burada tek başına ölüp gideceksin. Üzülmüyorum sana ölsen bile üzülmem. Neden biliyor musun? Çünkü benim annem yıllar önce öldü. O adam bana taciz ederken hiç bir şey yapmadan durduğu zaman buna izin verdiği zaman öldü"
Son kez baktım ona hızlıca kalkıp çıkışa ilerledim. Dahafazla dayanamayan gözyaşlarım firar etti gözlerimden. Hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle kapattım ağzımı. Bu sondu geçmişim için döktüğüm son gözyaşlarımdı.
...
Böyle olsun istememiştim ben. Sevdiğim adam ile mutlu bir ailem olsun istemiştim. İyi bir anne olayım istemiştim. Ama olmadı o şerefsiz her şeyi mahvetti. Onun yüzünden iyi bir ailem olmadı. İyi bir anne olamadım ben. AFFET BENİ KIZIM.
25 Nisan 1993
Neredeyse bir ay geçti o iğrenç gecenin üstünden. O günden sonra bakamadım kimsenin yüzüne. En çok da Mehmedimin. O geceden sonra Mehmet'le bir kere görüştük. O zaman ayrıldım ondan. Yaşayan bir ölüyüm ben artık. Kirli hissediyorum kendimi. Ne yemek yiyorum ne bişeyler içiyorum. Sanırım bu yüzden sürekli midem bulanıyor. Ölmek istiyorum. Utanıyorum. Aslında utanması gereken ben değilim. Eğer bu köyde duyulursa mahvolurum ne yapacağımı bilmiyorum. Canım o kadar yanıyor ki tarifi yok bu acımın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KUYU +18
FanfictionHayatı zorluklarla geçen. Hiç bir zaman yüzü gülmeyen, yalnız, psikoloji öğrencisi genç bir kız ve psikolog aynı zamanda eğitimci bir genç adamın hikâyesi.