Yıl: 1999 yer: İstanbul'un tenha semtlerinden Dolapdere
İstanbul en sert kışını yaşıyordu. Her köşe başında evsiz ve torbacılar ateş yakarak ısınmaya çalışıyorlardı. Yıkık dökük evlerde yaşayan daha doğrusu yaşamaya çalışan aileler bulunmaktaydı.
Fırtına şeklinde yağan kar yerini tatlı bir esintiye bırakıp yavaş yavaş yağmaya başladı. Her çocuk severdi karda oynamayı. Defne'de sevebilirdi. Eğer ayağında yırtık bir ayakkabı yerine sağlam bir bot, elinde eldiven, sırtında ince yırtık bir kazak yerine montu, sıcak bir evi ve mutlu bir ailesi olsa o da severdi kışı, yağan bembeyaz karı.
Henüz beş yaşındaydı. Oyun oynamak yerine çalışıyor, abur cubur veya güzel yemekler yerine çoğu zaman çöpten topladıklarıyla karnını doyuruyordu. Eğer o gün çöpten yemek bulamassa eve getirdiği paraya karşılık yemek yiyordu. Eğer para getiremez dışarıda karnını doyuramazsa o gün aç kalıyordu.
Evet o henüz beş yaşındaydı. Ama çocuk değil çocukluğu elinden alınmış, büyümeye mecbur bırakılmış bir kızdı.
Yeni hikayem ile geldim. Umarım beğenirsiniz.
![](https://img.wattpad.com/cover/115958559-288-k112026.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KUYU +18
Hayran KurguHayatı zorluklarla geçen. Hiç bir zaman yüzü gülmeyen, yalnız, psikoloji öğrencisi genç bir kız ve psikolog aynı zamanda eğitimci bir genç adamın hikâyesi.