Peggy Carter

2.1K 130 40
                                    

Peggy'nin bir anlığına Howard ile girdiği hararetli tartışmadan gözleri, kapının eşiğinde onları izleyen küçük çocuğa kaydı. Yalnızca çıplak ayakları ve saçlarının bir tutamı gözüken Tony, fark edildiğini anlayınca kaçmanın anlamsız olduğunu düşündü ve bir adım öne çıktı. Elini önünde birleştirdi. Şöminenin önünde ayakta duran babasının gözlerinin içine bakamıyordu. Daha on dakika önce Howard onu odasına çıkıp, uyumasını söylemişti. Çıplak ayaklarını ahşap parkede sürükleyerek;
"Odamda biri var."dedi sessizce. Ona az sonra kızacağını bilerek yutkundu. Howard arkasından vuran ateşin ışığında, Tony'e daha kızgın gözüküyordu.
"Ne?!"dedi Howard, çocuğun sesini duyamamıştı ve Peggy zaten onun sabrını tüketmişti.
Tony bu sefer korkarak daha kısık bir sesle;
"Odamda biri var..."dedi. Howard ona doğru bir adım attı ve sesini, tüm öfkesini ondan çıkarmak ister gibi bağırdı;
"Tony ne dedigini anlamıyorum!"
Tony geceliğinin düğmelerini çekiştirerek;
"Odamda biri var."dedi. Sesi bu sefer Howard'ın duyacağı kadar yüksekti. Derin bir iç çekti ve ellerini beline koydu;
"Annene söyle."
"Annem uyuyor."
"Ben de meşgulum, Tony."
Tony kısa bir süre duraksadı.
"Ama odamda.."
Howard bu sefer Tony'i ürkütecek kadar yüksek bir sesle bağırarak;
"Şu an meşgulum, Tony!"dedi.
Tony babasının yanına geldiği için şimdi kendine kızıyordu. Ona bu derece inciten başka kimse olmamıştı. Korkularına aldırmayan, üzüldüğünü görmeyen, sevincine ortak olmayan. Her zaman ona bir adım uzaktı. Babasıydı ama gölgesi tek vardı. Asla onun yanında, onu seven bir adam olarak durmayacaktı.
Onun, o an hem babasına olan öfkeyle hem de kadına karşı duyduğu utançla gözleri dolarken Peggy araya girdi.
Topuklu ayakkabısının sesi odada yankılandı. Tony'nin önüne gelince durdu ve dizlerini tutarak eğildi. Yarım topladığı yumuşak, kumral saçları önüne düştü ve üstündeki yeşil bluzun önü dekoltesini gösterecek kadar açıldı;
"Odanda biri mi var?"diye sordu. Kadının yumuşak sesi onu sakinleştirmişti. Göz yaşlarını silip, başıyla onayladı. Kadın Tony'nin elini tuttu ve dikleşti. Belini göstererek;
"Bak bende silah var. Istersen onu biraz korkutabiliriz."
Tony ilk kez bir kadının belinde silah taşıdığını görüyordu. Peggy omzunun üstünden Howard'a baktı. Howard, sinirleri gerilmiş bir halde alnını ovuşturuyordu.
"Sen de ben geri gelinceye kadar insan olmaya çalış."dedi, yüzünü buruşturarak.
Tony'nin elini tutarak odadan çıktı.

*************

Tony girdiği çalışma odasında uzun bir süre sessizce etrafına baktı. Kendini ilk kez bu kadar isteksiz ve ne yapacağına emin olmayan bir kararsızlıkta buluyordu. Yukarıda, onun yatağında uyuyan Yüzbaşını düşününce, vücudu her yerine kan yerine ateş pompalıyordu. Onun yanında olması gerekiyordu. Ama herkes şu an evdeyken, onun yanında kalması imkânsızdı. Elini saçlarının arasına sokup karıştırmaya başladı. Burada olmaktan zevk alıyor olması gerekiyordu. Ama ayakları onu Steve'in yanına taşımak için uğraşıyor gibiydi.
Yine de ilerledi ve o uyanıncaya kadar masasının başında oturmaya karar verdi. Bu süre zarfında Onunla ilgili herşeyi ayrıntısı ile düşünebilirdi. Artık 'biz' diye adlandirdiklari birlikteliklerinin nasil olacağıyla ilgili herşeyi. Onunla geçireceği eşsiz geceleri ve paylaşacaklari yeni anıları.
Kollarını önünde birleştirdi ve Steve'in yolda ona söylediği şeyi de düşünmeye başladı. Eve varınca ona çok önemli bir şey söylemesi gerektiğini söyledi. Ne söyleyeceği konusunda bir fikri yoktu ama Steve vicdan azabı ve arzuları arasında sıkışmış gibiydi. Eğer bu Tony'nin canını sıkacak bir şeyse hiç söylememesini diliyordu.
"Girebilir miyim?"dedi Steve. Tony onu düşüncelerinden ayıran sese minnettardı.
"Uyuyamadin mi?"
Steve masasına doğru yaklaştı ve sandalyesi ile masa arasına geçti;
"Konuşmamız gerek."
Yakışıklı sevgilisinin artık yanında olması, bedenini gevşetmişti.
Tony yüzünü buruşturdu ve ayağa kalkıp Steve'in beline dolandı;
"Canımı sıkacak bir şeyse anlatma."
Steve artık ulaştığı mutlu sonunun yüzünü okşamaya başladı. Eli onun teninini hissederek, bedenini iyileştirmeye çalıştı. Onun küçük antidepresan hapıydı. Kısa sürede bağımlısı olmuş olmaktan korkuyordu. Tony kedi gibi yüzünü onun büyük elleri arasında okşamasi için yalvaran bakışlarla ona baktı. Başını onun ellerine sürterken Steve, onun parlak kahverengi gözlerine bakıyordu. Onu terk edeceğine emindi;
"Benim...babanla olan ilişkim biraz farklıydı."dedi sonunda. Kelimeler o kadar zoraki çıkmıştı ki gözleri yaşarmıştı. Tony onun masum maviliklerine baktı. O kadar korkuyordu ki, girdiği savaşlardan, dövüştüğü düşmanlarından bu kadar korkmamıştı; onu kaybetmekten korktuğu kadar. Kokusunu bile yeni öğrenmişken, ağzında bıraktığı tadımlık tadla ondan ayrılmak istemiyordu.
"Baban..."yutkundu"...benim...kızma. Kırılma. Bırakma."
İçinde kopan o fırtınayı çıkaran, o korktuğu üç kelimeyi sıraladı.
"Söyle, Steve."dedi. Ama Rogers adını bir daha böyle yumuşak telaffuz etmemesinden korkuyordu;
"Baban ve ben birlikteydik."

******************

Peggy onu yavaşça yatağına uzattı ve üstünü örttü. Tony korkmasına rağmen bunu artık belli etmemeye kararlıydı. O gece Tony için bir dönüm noktasıydı. Howard bilmiyordu ama küçük oğlu o gece korkularıyla yalnız savaşmaya karar vermişti. Korkudan altına ıslatsa da yalnız savaşacaktı. Peggy Tony'nin başını okşadı ve topuklularını çıkarıp, Tony'nin yanına uzandı. En son ne zaman yanında birinin onunla uyduğunu hatırlamayan Tony şaşkınlıkla ona baktı.
Kadın onun yumuşak, kumral saçlarını okşarken,
"Korkma."dedi."Captan America seni kurtarmak için her zaman buralarda olacaktır."
Tony'nin kadına kaynayan kanı geri çekildi. Yüzünü büyük bir nefret ve öfkeyle ekşitti. Peggy onun çatık kaşlarına gülmemek için dudagini ısırdı;
"O dümbelek öldü artık. Neden kimse bunu kabul etmiyor?"
Peggy şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı;
"O dümbelek dediğin adam bir kahramandı. Ve bizim için öldü."
"Ama öldü işte...Babama söyle onu aramaktan artık vazgeçsin artık."
Peggy gülümsedi. Kalbinin acısı yüzünden okunuyordu;
"Insan sevdiğinden öyle kolay vazgeçemiyor, Tony."
Tony bu cümleyi yüzlerce kez aklından geçirdi.

Bir dostluğu, kardeşliği ya da arkadaşliğa dair masum bir şey aradı.

Ve büyüyünceye kadar babasının kalbinin sadece annesine ait olduğunu hatırlatıp durdu kendine. Belki milyon kez yanlış düşündüğünü umdu. Ama gerçek buydu. Babasının annesine ilgisizliğinin, kendisine olan uzaklığının sebebinin sorumlusu o adamdı. Aksi halde babası ölünceye kadar o adamı okyanusta fersah fersah neden aramış olsun ki?
Bunu onaltı yaşındayken yalnızca bir kez babasına sormaya cesaret edebilmişti. Yalnızca bir kez. Ve Howard ilk kez oğluna böyle bir soru için kızmadı. Cevap da vermedi. Gerek de yoktu cevap vermesine zaten.
Ancak aşık birinin gözlerinde belirebilirdi o acı.
"Biliyordum..."demişti, almaktan korktuğu cevap için Tony.

********************

"Biliyordum..."dedi Tony, bir gün Steve'in bunu açıklayacak kadar dürüst  olacağını tahmin etmişti. Ama Steve'in bildigini bilmediğini düşünmesi daha iyi olacaktı.
Ama şimdi ikisi de bu durumu sesli dile getirdiklerinde, durumun ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlamıştı.







Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın :)

Stony All The WayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin