-3-

25 1 0
                                    

Sanki bir asırdır buradayım. Herşey artık daha bir net ve belirgin. Işık hüzmesine ulaştım, farklı bir his veriyor bu. Sanki zerre kadar birşeyin çekimine kapılmışım kendimi durduramıyorum. Herşeyin içindeki hiçbirşey gibiyim.

Bir anda heryer bembeyaz oldu sonrasında gıp gri bir dünyaya gözümü açtım. Bu acayip dehşet verici. Heryer siyah beyaz, milyonlarca ses etrafta yankılanıyor, insanlar etrafta hayatlarına devam ediyorlar. Fakat gökyüzünde ve çevremde yüzlerce farklı silik silüet var, bir kafa ve ona bitişik bir gövde hepsi bukadar.

Tamamen solmuşlar hiçbir hareket belirtisi dahi vermiyorlar donmuş gibiler. Tedirginlik hissediyorum, bunlar gerçek olamaz değil mi? Kimse görmüyor farketmiyor içlerinden ve benim içimden yürüyüp geçiyorlar. Kendimi acayip çaresiz hissetmeye başladım. Çırpınıyorum hareket edemiyorum. Bağırıyorum sesim çıkmıyor. Tek yapabildiğim görmek. Izlemek.

İnsanların bedenleri sizi silikleştirerek yarıp geçerken tabi bukadar sakin düşünemiyorsunuz. Sanki sürekli gözlerinizin içine bakıyorlar geçerken ama göremiyorlar. O an sanki bütün varlıklar ve evrendeki herşeyin gözü sizin üstünüzdeymiş gibi hissettiriyor. Hem göz hapsi hem hareketsizlik ve bazen ani sessizlik bazense yoğun insan çığlıkları, acılar, hüzünler, öfkeler, yardım çığlıkları gibi sesler.

Bu benim için dahi tekrardan kafayı yemem için mükemmel bir ortam.  Artık sonsuza dek burada mıyım? Evrenin bir yerinde sabit kalan bir nokta. Uzakta bir yerde bir okul görüyor gibi oldum. Cidden orası olabilir mi? Belkide cidden orasıdır. Kendi kendime yalvarmaya başladım ancak ne farkederdi. Burada artık kapana kısılmıştım. Gök yüzüne baktım, sanki her an fırtına kopacakmış gibi. Siyah ve gri renkteki bulutlar ağır ağır yol alıyorlar. Arada sırada şimşek çakıyor irkiliyorum.

Havadaki nemin kokusunu alabiliyorum, resmen toprak kokusunu andırıyor. Ve şimşeklerin yarattığı metalik tat. Hepsini hissediyorum, fakat orada eskiden okuduğum lisede bana ait birşeyler var. Beni bir noktada oraya çekiyor. Kendimi yavaş yavaş oraya doğru ilerlerken bulmaya başlıyorum. Ah keşke birde ne olduğunu anlayabilsem. Fakat sanki şimdilik sadece izleyebileceğimi düşünüyorum. Belkide olayın sırrı budur. Düşünmek, düşünebilmek. Biraz daha yaklaşmam gerek oraya ulaşmam gerek, ilerlemeliyim.

Liseye yaklaştıkça daha ürkütücü birtakım manzara ile karşılaşıyorum. Eskiden tanımış olduğum insanların sesleri yankılanıyor sanki karanlık ve islenmiş çatlak duvarlarında. Okadar eski ve yıkık dökük ki koridorlarında yürümek, cesaret işi gibi görünüyor daha şimdiden. Fakat bu manzaradan aşırı etkilendiğimi söyleyemiyorum. Bütün hislerimden arındırılmış gibi bir durumdayım. Alışmak biraz daha zaman alacak gibi..

Okul uzaktan bakınca sislerin arasında kalmış gibi görünüyordu. Yakınlaştıkça daha da anlam kazanmaya başlayan bir şekle büründü.  3 katlı bir akıl hastanesini andıran dış görüntüsü, çökmüş pirket çatısı, çatlamış dökülen boyası ve dış kapısına vurulmuş kilit ile tam anlamıyla terkedilmişti.

Dışardan esen rüzgarla sınıf kapıları aniden çarpıyor fakat sesten anlaşıldığı kadarıyla yalama olan kapılar asla kapanmıyordu. Aynı zamanda ses okadar yankılı geliyordu ki içi de boşaltılmış olmalıydı. Tüm bunların yanı sıra burada, dışarda gördüklerimden çok daha fazla silüet vardı ve bunlar çok daha karanlık yapıya sahiplerdi. Bunlara bakmak bile tedirginlik hissi yaratıyor ancak elimden gelen başka birşey olmadığından devam ediyordum.

Okulun arka tarafında ki orman hayvanlara ev olmuş ve okulun arka bahçesine kadar ulaşan bitkiler eskiden eğlendiğimi sandığım bütün oyun sahalarını işgal etmişlerdi. Okulun ön girişine doğru geldim. Fakat biranda resmen kaynar bir su gibi birçok his beni çepeçevre sarmaladı.

Sanki kaynar bir su tepemden aşağı döküldü. O an "Hayır!" diye bağırdım. O buradaydı. Merdiven basamaklarına oturmus başını dizlerine koymuş ağlıyordu. Okadar ince bir ses tonuyla ağlıyordu ki sanki bütün silüetim, benliğim parça parça oluyor, yok oluyordum. ".. Hayır lütfen.. Hayır!".

Sanki biranda bütün dünya silikleşti ve deprem olurcasına heryer sarsılmaya başladı. Önümü dahi göremez oldum. Çevremde ki butun silüetler biranda bana dönmüşler hepsi öfkeyle bana bakıyormuş gibi hissetmeye başladım. Heryerdeler.. "Neler Oluyor!" diye bağırdım. Herşey yeniden karanlığa gömüldü. Bir şarkı sesi yankılanıyordu etrafta. Bütün çevremde yankılanan o sesler hep bir ağızdan bir şarkı söylüyorlardı. Okadar sessiz ve duygusuz çıkıyordu ki sesleri.

Anlamakta güçlük çekiyordum.
Neredeydim? Yine aynı yere dönmek istemiyordum. Hatırlıyorum.. Çok güzel anılarımız vardı onunla, okadar güzeldi ki. Adeta birbirimize tapar gibi bir ilgimiz vardı. Elbette bir tanrı keskinliğinde sonuda gerektiriyordu bu. Ama neden oradaydı? Neden ağlıyordu? Bunların hepsinin sebebi ben miyim? Yine her zaman ki gibi ben..

PSİKOMANİA #Wattys2018 #13PsikoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin