-11-

11 0 0
                                    

3. Günlüğe bakmak için uzandım, biran elim boşa düştü. Neredeydi bu az önce buradaydı. Tanrım, acaba biryere bırakıpta unutuverdim haberim mi yok. Sinirlendim kalkıp etrafa bakınmaya başladım. Yoktu, resmen kitap buhar olup uçuvermişti. Durup biraz soluklandım, pencereden hafif hafif soğuk hava gelmeye başlamıştı rüzgarın hafif esintisi pencereden bir ıslık olup odanın içinde bir o yana bir bu yana sekiyordu. Yavaş yavaş yeniden o atlı karınca sesini almaya başladım. Neden bana bu ses okadar yabancı gelmiyordu anımsayamıyordum. Tekrardan aşağı kata inmek için yöneldim tahtalar gıcırdayarak evin içindeki aurayı dağıtıyorlardı adeta. Alt kattaki kapılara döndüm yüzümü, galiba bu odalara uğramadan gitmek pekte mantıklı olmayacaktı. Işık gelen kapıya doğru yöneldim, diğer oda beni aşırı derece de itiyordu. içeri girdiğimde gökyüzündeki ay ışığı çok güzel bir ayna oynu ile tüm odaya verilmişti. Evin içinin aksine burası daha berrak daha iç rahatlatan bir auraya sahipti. Yatak olduça narin ve çift kişilik görünüyordu. Duvarlara kaplamalar yapılmış içerisi tıpkı gökyüzü gibi görünüyordu. Fazla büyük değildi ama herşey aşırı düzenliydi odanın köşesinde duran kitap yığınları hariç. Oldukça fazla kitap vardı olağandan fazla. Bambaşka konulardan onlarcası hatta yüzlercesi. Komidinin üstünde ise bir dinlendirici gözlük vardı.

Bana çok uzak bir dünyayı anımsatmıyordu oysaki. Ama bu hissin ne olduğuna anlam veremiyordum. Odadan çıktım ve diğer odaya bir bakış attım içimden bir his oraya gitmemek için çırpınıyordu adeta. Ancak bu hissi bir kenara koyup derin bir iç çektim hazırsam artık oraya da balıklama dalacaktım. Ancak hiç anlamadığım birşekilde göz açıp kapayıncaya kadar kendimi odanın içerisinde bulmuştum bile. Evet atlı karınca sesi buradan geliyordu, bir okadar sessiz soğuk ve huzursuzluk dolu bu odadan. Biraz odaklandım ve dikkatimi verdim, içerde başka bir ses daha vardı. sürekli konuşan fısıldayan bir ses. O kadar hızlı ve yankılı söylüyordu ki anlaşılması imkansızdı. Oldukça tanıdık bir sesti bu ama hiçbir yerde duymadığım bir sesti eminim. Sese doğru bir adım attım ve aniden ses azaldı. Bir adım daha atıp yaklaşmaya çalıştım. Ve ses kesildi sanki odada soğuk rüzgarlar esiyor ve bunlar boynumdan dolanıp yeniden dönüyorlardı. İçimin gıcıklandığını hissettim, daha sonrasında ufak bir ışık hüzmesi oluştu. Orada duvara yaslanmış oturan biri vardı, ışıktan sadece vücudunun alt tarafını görebiliyordum. Birşeyler çok tanıdık bir hal almaya başlamıştı. Benzer vücut yapısı, benzer bir oturuş. "Siktir!" bu oluyor olamazdı.

Buz gibi bir bakışla karşımda kendim duruyordum, ince bir ıslık çalıyordu. Gözleri okadar donuk ve boş bakıyordu ki içimi bir soğukluk ve huzursuzluk kapladı.
-"Naber ahbap?" diye lafa girdi..
+"Sen daha iyi bilirsin.."
Aynada bakmaya yeltenmediğim kendim karşımda dururken ne yapabilirdim ki? Biranda odayı hafif bir soğukluk ve gerginlik bastırdı. Sinirlerimle oynuyordu sanki.

-"Ne oldu? Sanki biraz gergin gibisin? Oysa ki en rahat olman gereken yerdesin. Kendinle başbaşa.."
+"Ne demezsin? Yıllardır kendi düşmanımla birebir karşılaşmamıştım. Bu rahatlık beni aşıyor o yüzden."

Aniden derin bir sessizlik oldu. Oturduğu yerden biraz doğruldu, sanki yıllardır hiç hareket etmeden burda durmuş gibi kemiklerinden gelen çıtırtıları duydum. Her bir çıtırdayışında midem bulanıyor kendimi kötü hissediyordum. Ayağa kalkıp biraz esnedi ve şöyle beni biraz süzüp buz gibi bir gülümseme attı.

-"Hadi ama beni hiç özlemedin mi?"
+"Seni özlememi gerektirecek birşey olduğunu sanmıyorum."

Bana doğru bir iki adım atarak yaklaştı. Bir saniye acaba yoksa.. Yüzümde tedirginlik dolu bir ifadeyle geriye bir adım atmaya yeltendim. Yoksa bu bir oyun muydu? Bu gördüğümde bir silüet miydi? Bu kuşkucu haller içinde olduğumu görünce biran duraksadı.

-"Pekala bu kadar tedirgin olmana gerek yok. Benden kuşkulanıyorsun bunu biliyorum."

Hayır sadece güvenmiyordum..

-"Belki de en çok güveneceğin kişi benim dert etme. Sadece bu biraz vakit alacak."

Siktir! bu benim içimi mi okuyabiliyordu. Lanet olsun burası ne tür bir cehennemdi. Aklım artık almıyordu. Ancak öyle hissediyordum ki tam olarakta okuyor olamazdı.

+"Pekala burası neresi neredeyiz biz?"
-"Hah işte bu güzel bir soru. Bunu bende merak ediyorum. Bu yüzden yıllar boyunca bu anı bekledim ya."
+"Hangi andan bahsediyorsun?"
-"Tabii ki de senin buraya geldiğin andan..."

Derin bir iç çekip kapıya doğru yöneldi. Biran huzursuz olup ondan daha önce davrandım ve kapıdan çıktık. Aniden arkamızdan kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Evin tavanından tozlar havalandı ve arkamı döndüğümde artık o odanın daha fazla orada olmadığını farkettim.

-"Burası da yeni mekan mı?"
+"Anlamadım?"
-"I Ih beğenmedim.."

Etrafa göz gezdirmeye devam ediyordu. Sanki dışarıya çıktığından bu yana daha belirgin bir canlı görüntüsü olmuştu.

-"Acaba ne kadar süredir buradaydım?"
+"Nerden bileceğiz sanki."

Aniden bir öfkeyle bana doğru döndü.

-"Bilmiyormuş gibi davranma."
+"Neden öyle davranayım?"
-"Her zaman aynı sinir bozuculukta mıydın?!"
+"Bunu bana sen mi söylüyorsun?! Şu tavırlarına bak önce!"
-"Hah! Tavırlarımmış. Yaptığım hiçbir yanlış hareket göremiyorum."
+"Keşke hep odada kalsaymışsın demek ki oraya koyulmanın bir nedeni varmış."
-"Evet var ve tam karşımda duruyor."
+"Daha haklı bir neden düşünemezdim!"

Biran duraksadı ve yüzünü ekşitti. Kafasını iki yana salladı.

-"Her neyse. Buraya neden geldin peki?"
+"Nerden bileyim ben. Uzun zamandır neyin ne olduğunu bilmiyorum."

Biraz saçıyla uğraştıktan sonra arkasını döndü ve aşağıya doğru inmeye başladı. Bende peşinden gidiyordum ve giderken bunların büyük bir çoğunluğunu günlüğe yazıyordum. Tahta gıcırtıları arasında alt kata ulaştık. Önce uzun uzun dekorasyona baktı. Sanki başka bir aleme dalıp gitmiş gibiydi. Sonra dış kapıya doğru yöneldi. Ve birlikte dışarı çıktık..

Gece yarısında sis iyice bastırmıştı. Dışarısı hafiften soğuktu.  Bu ormanlık alanın içerisinde çıkış yolunu nerden bulabilecektik sanki? Önce bir süre durdu ve derin derin nefes aldı, sonra birazcık gerilerek kendinden emin bir şekilde "şu taraftan." dedi. Ne yaptığımı sanıyordum ki? Kendi kendimi, bilmediğim bir evrende, bir dünyada takip etmek.. Hiç birşey bir nebze de olsa duzgun gitmiyordu. Bu midemi iyice alt üst ediyordu.

Puslu yolda ilerlemeye başladık. Bulunduğumuz çevreden sürekli ilginç sesler geliyor bu beni yeterince tedirgin ediyordu.

-"Bu gittiğimiz yolun nereye vardığı hakkında bir fikrin var mı?"
+"Yok, ama bunun ne önemi var bir yere ulaşırsak bunu anlamış oluruz." deyip kahkahayı bastı.
Bu okadar sinir bozucuydu ki o an oracıkta onun boğazına sarılmak istedim. O kadar gürültülü kahkaha atmıştı ki resmen çevrede ne var ne yoksa artık hepsi burada olduğumuzu öğrenmiş olsalar gerekti. Her yerden bir uluma sesi çığlık sesleri yükselmeye başladı. Bu tüyler ürperten sesler iyice yaklaşmaya başladı. Adımlarımı hızlandırıp yaklaştım,

-"Biraz hızlansak nasıl olur sence ?"
+"Ne gerek var sanki, bir yere yetiştiğimiz mi var?"
-"Bizim bir yere yetiştiğimiz yok, ancak biz hızlanmazsak sanki bize birşeyler yetişecekmiş gibi"
-"Nasıl?"

Biranda arkamızdan birkaç patırtı çatırtı ile birşeyler geçti.

Bir an dona kaldık, tüylerim diken diken oldu ve birbirimize baktık daha sonra anlaşmış gibi ormanlık alanın ilerisinde görünen patikaya doğru koşmaya başladık..

PSİKOMANİA #Wattys2018 #13PsikoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin