-9-

11 0 0
                                    

Zihnimin uyuşmaya başladığını hissetmeye başladım. Dünya üzerinde bukadar çöplük yerlerde varmıymış sorusu zihnimde bir o yandan bir bu yana yankılanıp duruyordu. Bu iyice mide bulandırıcı olmaya başlamıştı. gördüğüm şeylerin netliğini kaybediyordum. Bulunduğum noktadan piyano pek uzak sayılmazdı ama sürekli sağa sola hareket ediyordu. Bunca karmaşanın içerisinde piyanist sandalyesinden kalktı ve bir görünüp bir kaybolarak yaklaşmaya başladı. Bende dengemi kaybedip geriye doğru sendeleyip düştüm. Kulağımda sürekli bir denizin dibine çekilircesine sesler vardı. Piyanist iyice yakınlarıma yaklaşıyordu geri geri gitmeye çalıştım. Fakat bir türlü hareket edemiyordum hareket etmekte zorlanıyordum daha sonra piyanist başındaki örtüyü çıkardı altında kıvırcık kırmızı saçlı kırmızı yuvarlak burunlu beyaz suratında kırmızı rujuyla bir timsah gibi bana bakan palyaço duruyordu. Elinde uzunca bir testere vardı ve sanırım niyetide bir okadar açıktı. Biranda testereyi çalıştırıp bana doğru koşmaya başladı. Kendi içimde çırpınıp durdum gözlerimi kapattım ses iyice yaklaştı kulağımın yanında testerenin çıkardığı havayı hissedebiliyordum. Fakat hiçbirşey yapmıyordu, öylece duruyordu. Gözlerimi açtığımda aniden yüksek sesle küfrettim. Suratını dibime kadar getirmiş resmen bundan keyif alıyor gibiydi. Korkudan kaskatı kesilmiştim daha sonrasında yavaşça kendimi toprağa doğru çekilirken hissettim. Yine düşüyordum palyaço testeresini yukarı kaldırdı ve hızla aşağı doğru savurdu. Toprağa doğru çekilirken gördüğüm son şey buydu.

Gözlerimi tekrar açtığımda mum ışığı ile aydınlanan bir odada buldum kendimi. İçeride neredeyse hiçbir şey yoktu başka. "Hey!" diye seslendim daha sonra yavaşça ayağa doğrulmaya çalıştım. Bildiğiniz dört duvar arasında sıkışıp kalmıştım. Soğuktu soğuğu hissedebiliyordum. Havada Küf kokusu vardı muhtemelen uzun süredir burası nemli kalmıştı. Fakat bunca küf kokusunu üretecek ne vardı ki burada. Belki muma ulaşabilirsem bununda cevabını öğrenecektim. Bir adım ilerlemeye çalıştım fakat o an ayaklarımdan bir yere zincirlenmiş olduğumu farkettim. Aynı zamanda da bir ıslaklık vardı tepeden su damlıyordu. Etrafı biraz kolaçan etmek istedim fakat hiçbir şey görünmüyordu. Daha sonra yine yüksek gürültüde topuklu ayakkabı sesi duymaya başladım. Yaklaştıkça yaklaştı sonra aniden durdu. Daha sonra büyük bir gürültüyle önümdeki duvar açılmaya başladı. İçeriye giren ışığın şiddetiyle kör oldum sandım. Hemen kendimi bir kenara attım ve kapıya baktım. 

-"Ah tatlım çok çabuk tökezliyorsun böyle nasıl yapacağız ki biz? Gerçeklerinle yüzleşmen gerek, yoksa onlardan nasıl kurtulabilirsin ki?"

+"Sanırım beni buraya yeniden nasihat vermek için getirmedin."

-"Bak ne kadar da çabuk kavrıyorsun beni, bu kadar çabuk yeniden anlaşabileceğimizi hiç düşünmemiştim. Ahahaha Sanki eskiden bukadar çabuk pes etmezdin ha?"

+"Pes ettiğimi sana düşündüren nedir? Beni sürekli saçma sapan laflarınla tuzaklarınla yapmam gereken şeylerden sürekli alıkoyman mı?"

-"Ah tamda doğru yere parmak bastın, bu hep böyle olmadı mı zaten? Sen hep ama hep herşeyden kaçan çocuk şimdi durmuş bana laf ediyorsun. Cık cık sana bunu hiç yakıştıramadım, çok fazla şeyden kaçmaya çalıştın tatlım ama çok koştun çok yoruldun. Kurtulamadın kaybettin ve seni yakalamaya başladılar."

+"Hiçbir şeyden kaçtığım yok, seninde hiçbir şeyden anladığın yok. Tek yaptığın beni daha fazla yavaşlatmak. Hem sen kimsin ve bunları yapmanda ki amaç ne ? Benimle sorununuz ne ?! "

-"Çok konuşma çok dinle daha yeni başlıyoruz, farkında mısın bilmiyorum ama bu dünyada artık hiçbir etkin yok. Sen yoksun sen bir hiçsin fakat bir yok olmuş da sayılmazsın ve bu da yok olmayacağın anlamına gelmez, ha bu arada arkadaşlarına ulaşman gerek değil mi?"

+"Ee evet, fakat.."

-"Evet biliyorum vede bu senin sorunun fakat başka sorunların daha olacak, neyse ki bundan nefret etsemde bana ulaşman gerektikçe orada olmaya çalışacağım. Fakat sen yine de bana her zaman güvenme tatlım. Ha bu arada al şu defter ve kalemi belki işini görür."

diyerek  bana bir günlük tarzı defter ve bir tükenmez kalem fırlattı. Havada direk yakaladım ve yere bıraktım

+"Neden bütün bunları yapıyorsun, sen kimsin ? Diğer bütün silüetler neyin nesi.."

diye birçok soru yönelttim ama bunların hiçbirine kulak asmadan arkasını döndü ıslık çalmaya başlayarak uzaklaşmaya başladı. Yavaş yavaş gözden kayboluyordu daha sonra şu sözleri mırıldanmaya başladı her yerde yankılanıyordu adeta sesi.

Bir adam varmış çok koşmuş yorulmuş,

Peşinde canavarlar varmış çok korkmuş da kurtulmuş,

Hislerini gömmüş anılarının mezarına birşeyi de hatırlamazmış,

Yerini bilmez, bilse bulamaz, buradan kurtulamazmış..

Yine ıslık çalarak kayboldu bütün sesi ve herşeyi. Tek başıma kalmıştım yine burda bir başıma, defteri aldım acaba bu benim ne işime yarayacaktı ki. Zaten buradan kurtulamayacaktım, günlük gibi birşeydi zaten içine artık dikkatimi çeken şeyleri yazarım diye düşündüm.Bütün sayfaları boş gibiydi ilk sayfalarsa yırtılmıştı. Umursamadım ve kalemide deftere takıp elimde tutmaya başladım.O sırada bütün dört duvar erimeye başladı yok oluyordu herşey sanki yok oldukça da dünyaya yeniden dönüyordum. Gökyüzü yavaş yavaş görünmeye başladı yıldızlar çok güzel görünüyordu. Sanki orada bütün sevdiklerim ve güzel şeyler saklanmışta beni çağırıyormuşcasına güzel. Sonra aniden kayboldu herşey çimenlerin üstüne uzanmış gök yüzünü izliyordum. Daha sonra mideme bir kramp girdi adeta, ben nelerle uğraşıyordum değer verdiğim insanlar kaybolmuştu başlarına birşey gelmiş de olabilirdi. Günlüğü de alarak doğruldum dümdüz bir ovanın üstündeydim heryer yeşillikti. Bir çiftlik evi gördüm yavaşca oraya doğru ilerlemeye başladım. Bana bir yerden burası tanıdık geliyordu. Dışardan bakılınca kimsesiz gibi görünen bu çiftlik evi, önden bakılınca klasik amerikan tarzı gibiydi. Dışarda tahtadan verandası ve arkasında çam ağaçlarıyla resmen klasikti. Fakat benim dikkatimi boş boş sallanan sandalye çekti. Eve doğru ilerlemeye başladım yaklaştıkça daha bir gözümde tanıdıklık uyandırıyordu. Bir türlü çözemediğim fakat dilimin ucunda olan birşey gibi.

Kapı aralıktı içeri doğru girdim. Herşey olukça düzgün yerli yerindeydi. Ancak sanki bir asırdır kullanılmamıştı eşyalar. Sol tarafta eski bir televizyon karşısında 2 eski ufak koltuk duvarda eski bir saat ve portreler vardı koltukların hemen sağ tarafında bir ufak dolap ve üstünde takılar vardı. Hemen kapının karşısında üst kata yükselen bir merdiven ve onun sağ tarafında amerikan tarzı mutfak vardı. İçeri doğru ilerlemeye başladım her taraf toz içinde kalmıştı ayrıca içerisi muhtelemelen havasızdı ve boğucuydu. Kim bilir kaç zamandır buraya hiçbir insan eli yeniden değmemişti. Sol tarafta tabloların olduğu dolaba doğru yöneldim. Çok ilginç bir şekilde tablolar resmen boştu. Hiçbirşey tamamlanmamış hep yarım yamalak bırakılmıştı. Bu bana evin sahibinin resimle uğraştığını düşündürdü. Takılar ve masanın üstündeki parfüm ve diğer eşyalar oldukça düzgün bir şekilde duruyordu. Eşyaların üstündeki tozları üfledim, takıların üstüne sakince dikkatlice dokundum, okadar naif ve şıklardı kibirisi koleksiyonuna çok iyi özen gösteriyordu anlaşılan. Bazı parçalar oldukça eski ve kıymetliydi parfümler eski moda görünüme sahipti. Belkide burası bir kadının evi olabilirdi, Evin içinde hiçbir başka erkeğe ait eşya yok gibiydi resmen. Heryerin düzeni oldukça yerinde olması evini de ne kadar çok sevdiğini gösteriyordu sanki. O sırada yukarda bir ses duydum. Oyuncak atlı karıncalar olur ya işte aynı o sesti. Tüylerimi diken diken edecek bir şekilde çalıyor kendimi gerim gerim gerilmiş hissediyordum, kaskatı kesilmiştim. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Merdivenlere doğru yöneldim yavaş yavaş ilerliyordum yukarı doğru dikkatlice bakmaya çalıştım 2 adet oda gördüm kapıları yarım açıktı birisinin içerisine hafif ışık geliyor olsa gerekti fakat diğeri tamamen zifiri karanlıktı. Fakat ses hemen üst taraftan geliyordu evin çatı boşluğundan..

PSİKOMANİA #Wattys2018 #13PsikoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin