7 | Kan

6.6K 304 9
                                    


ŞEYDA,

Patlayan silahlar. Geceye ev sahipliği yapan çığlıklar. Teröristler. Askerler. Kan. Bedirhan.

Bedirhan?

Ellerimin altında ki tenini kavradım, bel boşluğundan akan kanlara bakmamak için üstün bir çaba sarf etmek zorundaydım. Bakarsam asla dayanamazdım. Bunu çok iyi biliyordum.

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. "Bedirhan.." diye fısıldadım acıyla.

Dudaklarını yaladı. "Sakin ol, iyiyim."

"Vuruldun!" diye bağırdım silah seslerinin arasından. "Nasıl iyi olabilirsin?"

Alnında biriken terleri silmeye çalıştım, elimin üzerine elini koydu. "İlk kez vurulmuyorum, Şeyda. Daha kötüsü de olmuştu. Şimdi izin ver, bizimkilere yardım edeyim."

Yiğit az önce arayıp, destek ekip istemişti mezarlığa. Çetin, Bedirhan'ın silahını almıştı, biten şarjörünün ardından. Ve durmadan, karşılarında ki teröristlerle çatışıyorlardı. Onların burada ne işi vardı hiçbir fikrim yoktu fakat, eğer destek hemen gelmezse çok kötü şeyler olacağını biliyordum.

İtiraz edercesine başımı iki yana salladığımda, ceketinde ki bir parçayı kurşun gelen yere bağlamıştı ve kanı bir nebze durdurmuştu. "Burada dur, tamam mı? Geleceğim." dedi ikna eden bir ses tonuyla. Daha sonra cevap vermemi beklemeden, arkasına saklandığımız taştan çıktı. Arkasından öylece bakarken, Kübra kolumdan tutup geriye çekti beni.

"O kadar büyük bir yara değil, abartma artık."

"Abartmıyorum. Çok kan akıyordu, görmedin mi?" dediğimde Kübra göz devirdi. "Valla şuan tek düşünebildiğim kıçımızı nasıl kurtarabileceğimiz." derken ne kadar tedirgin olduğu sesine yansımıştı.

Başımı arkamda ki taşa yaslayıp, sesleri dinledim. Patlayan silahların sesini. Bu sese alışmam gerekti belki, ama hiçbir zaman alışamayacaktım. Biz buna dahi alışamazken, o caniler nasıl çocukları, kadınları öldürmeye alışıyordu? Aklım almıyordu.

Bir süre sonra toprak zeminin üzerinde duran pikabların çığlık atan sesiyle o tarafa baktık. Gelmişlerdi. Mücahit, Emre, ve Mert.. Pikabtan indiklerinde Mücahit, bulundukları yere yakın bulunan teröristlerin olduğu tarafa bir şey fırlattı. Hepsi eğildiğinde, teröristlerin olduğu tarafta bir bomba patladı. Silah sesleri bomba sesine karıştı fakat bir süre sonra silah sesi de kesildi.

Sanırım bitmişti.

Sevinçle Kübra'ya baktım. Ama o benim gibi sevinçli değildi. "Kübra?" diye sordum. "İyi misin?"

Önünde durup, öylece etrafa bakan Kübra'yı sarstım. "Kübra noldu?"

"Kulaklarım..." dedi bir süre sonra. "Uğulduyor.."

Onu kendime çekip sımsıkı sarıldım. "Şşh, geçti. Bak, geldiler."

Kübra, küçüklüğünden beri fazlaca korkardı bomba ve silah seslerinden. Bunu nasıl unutmuştum hiçbir fikrim yoktu. Fakat zaten yıllardır başımıza böyle bir şey gelmediği için, atlattığını düşünmüştüm. Ama görüyordum ki, atlatamamıştı.

Bir süre öyle dikildiğimizde, Mücahit görüş alanımıza girdi. Aslında, normalde Kübra'nın tam bu noktada üstüne başına çeki düzen vermedi gerekti ama öyle bir şey yapmadı. Sanırım büyük bir şok geçiriyordu.

Mücahit yanımıza yaklaşıp, "İyi misiniz?" diye sordu, ama bu sorunun beni kapsamadığına emindim. Çünkü bakışları direk omzuma başını koymuş Kübra'daydı.

Kübra da bunu fark etmiş olacak ki, "İyiyiz," dedi bitkin bir sesle. Daha sonra bana bakıp, "Gidelim artık." dedi. Başımı sallayıp Mücahit'e baktım. O da şaşkın görünüyordu, çünkü Kübra ona hiçbir zaman böyle soğuk davranmazdı. Tam aksine her zaman Mücahit'e karşı çok ilgiliydi.

Kübra'yı her ne kadar bırakmak istemesemde yavaşça geri çekilip, "Sen şimdi Mücahit'le arabaya git, ben bir Bedirhan'a bakayım olur mu?" diye sordum. Kübra robota bağlamış gibi bitkin bir şekilde başını salladı. "Olur."

Daha sonra onu Mücahit'e emanet edip, Mersa'yla konuşan Bedirhan'ın yanına gittim. Önce onu süzüp, "İyisin değil mi?" dedim. Bedirhan gülüp, "Mersa Özel Kuvvetler askeri çıktı," dedi. Mersa gülüp, "Saçmalama, alt tarafı silah kullandım. " dediğinde Bedirhan kaşlarını çattı. " Ulan ben hedefi ıskalamamak için kaç bin kez eğitim aldım, haberin var mı? Sen tek bir kez bile ıskalamadın."

Onların bu samimetine hayret ederken, konuşmak istesemde aralarına girip bir şey diyemedim. İçimde filizlenen kıskançlığa dur demek beni zorlarken, Emre yanımıza geldi.

"Hadi toparlanın artık, gidiyoruz."

*

Y/N👇

Merhabalaar. Kısa bir bölümdü. Zaten bölümler erken geldiği için, bu sefer böyle olmasında sakınca olmaz sanırım🙈 Bir daha ki bölüm daha uzun olacak umarım, ama simdi diğer hikayem Siyaha Tutsak'a bölüm atmam lazım. Çok boşladım, oraya da bakmam gerekiyor. Hepinizi diğer hikayemede bekliyorum. Sağlıcakla kalın efendiiim.🐣❤

DOĞUŞTAN ASKER #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin