14 | Zifiri Karanlık

5.6K 250 13
                                    

MERSA,

"O silahı indir," dedi Yiğit, bütün soğukkanlılığıyla.

Başıma namluyu dayayan herif elini usulca omzuma koydu. Elleri altında titrerken, gevşek gevşek konuştu. "Afşar! Bak bakalım kimi yakaladım!"

Silahı başıma dayayan adam, Yiğit'e baktı. "Asıl sen o silahı indir, yoksa kızın beynini dağıtırım." dediğinde, Yiğit'in benden bir kafa uzunlukta olan adamın kafasına doğrulttuğu silaha baktım.

"Yiğit," dedim, kararsız duruşuna bakarak. "İndirme! Vur şu adamı, lütfen."

"Kes sesini! İndir sende o silahı,"

Yiğit'in gözleri bana döndü. Onunla gözlerimizin buluşmasıyla, bütün bedenimde ki panik yokoldu. Dolan gözlerim gözlerindeyken, başımı iki yana salladım. "Hayır!" Yiğit derin bir nefes aldı, adamı vurmayacağını, teslim olacağını o an anladım.

"Yiğit-" diyeceğim an, arkasında beliren beden, elinde ki silahın kabzanını Yiğit'in ensesine geçirdi. Ayaklarımın dibine yığılan Yiğit'in ardından çığlığım duyuldu hastane koridorlarında. Omzumu tutan adamı ittim, Yiğit'e ulaşmak için harekete geçtim ama hiçbir şey yapamadan, aynı hazin sonu yaşadım.

Ensemde hissettiğim keskin acıyla gözlerim karardı, hiçbir şey duyamaz oldum ve saniyeler içinde yere yığıldım.

*

Ense kökümden başlayıpta başıma kadar saplanan keskin bir acı var. Pis bir koku alıyorum saniyeler sonra. Daha sonra adımı fısıldayan tanıdık bir ses... Bayılıyorum.

Suratıma dökülen soğuk suyla açıyorum gözlerimi. Karşımda hiç tanımadığım bir adam ve kadın var. Herkes siyahlar içinde.. Siyah benekler görüyorum etrafta.. Biri gülüyor, kahkaha atıyor. Bayılıyorum.

"Yeter! Kaldırın şunu artık!"

Başımda ki keskin ağrıyı daha da can yakıcı hale getiren kadın sesini duyduğum an, bütün duyularım açılıyor sanki. Saniyeler sonra suratıma atılan buz gibi suyu hissediyorum. Defalarca olduğu gibi gözlerimi açtım, birinin durmadan adımı zikrettiğini duydum ama hiçbir tepki veremedim.

"Sonunda uyuyan güzelimiz uyandı!"

Karşımda ki kadının sesi, kulağımı öyle bir tırmalıyordu ki ellerim bağlı olmasa kafamı bedenimden sökecek dereceye gelirdim. Etrafa bakıyordum. Onlarca maskeli adam.. Maskesiz olan bir kadın ve iki adam. Rutubetli, karanlık ve kerpiçten yapılma küçük bir odadaydık. Odada bakışlarımı gezdirirken, gözüm benden metrelerce ötede olan adama takıldı. Yiğit'e.

"Yiğit!" diyerek olduğum yerde hareket etmeye çalıştım, bütün bedenim bir sandalyeye bağlı olduğu için ise sadece yerimde saymakla yetindim

Kadın güldü. "Bağlısın tatlım, asla sevgiline gidemezsin!"

Kadına nefretle baktım. "Yiğit'e ne yaptınız? Neden ses vermiyor?"

Karşımda ki kadın alayla güldü. Dizlerini kırıp hafifçe önümde eğildi, "Uyuşturucu enjekte ettik. Biraz uyur."

"Ne?" Bütün bedenim şaşkınlıkla donakaldı. Aldığım nefes  canımı yakmaya başladı. Gözlerim Yiğit'in cansız yatan bedeninde dolaştı. Allah'ım, dedim içimden, ne olur ona bir şey olmasın.

"Ama neden?" diye sordum mırıltıyla.

"Neden mi?" Kadın güldü. "Sence bir Özel Kuvvetler askerini sadece bağlı mı bırakacaktık?" Göz devirdi ve yanında ki adama döndü. "Patrondan haber gelene kadar ikisinede dokunmayın. " Bana şöyle bir bakış attı. "Sağlam istiyor."

DOĞUŞTAN ASKER #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin