Louis ertesi gün uyandığında üzerinden fil sürüsü geçmiş gibi hissediyordu. Ne bacaklarını, ne kolunu ne de kafasını kaldıracak hali vardı. Uykuya fazla düşkün biri olarak geç yatmak ona göre değildi ama uykuyu severken bir yandan da insanın önünden gereksiz zaman çaldığına takıntılıydı.
Yinede okula gitmek zorunda olduğunu bilmek tüm bedenini ruhsuzca harekete geçirmişti. Sabah rutinini yaptıktan sonra annesinin hazırladığı kahvaltıdan pek bir şey yemeyerek okulun yolunu tutmuştu. İlk dersinin matematik oluşu ayaklarını geri geri sürüklüyordu. Geçen seneye kadar matematiğe birazda olsa sempatisi vardı fakat bu sene yeni gelen öğretmen kalan son hevesinide silip atmıştı.
Nefes almadan son dakikaya kadar ders işliyor, fazla fazla ödevler veriyor, eğer istediği gibi davranmazsan ve en ufak hatanı görürse rehberliğin yanına yolluyor ve işin sonu ailenin aranmasıyla bitiyordu. Bu yüzden derste soluk sesi çıkarmaya bile korkar olmuştu Louis. Üstelik tahtaya kalkmaktan da nefret ediyordu. Styles denen adam sayesinde iki kere bir dönem içinde rezil olmuştu. Direterek Louis'nin yapamamasının sebebinin çalışmadığı derdi dikkate almadığı için olduğunu söyleyip durmuş iyice haşlamıştı Louis'yi.
Louis neredeyse ağlayarak sınıfı terk edecekti. Herkes suspus olmuş manzarayı izlemiş, aptalın tekide video kaydederek okulun sitesine atmıştı. Neyse ki daha sonra kaldırılmıştı. Bu yüzden o adamdan herkes nefret ediyordu. Elinde olan tek iyi yönü çekici bir adam oluşuydu.
Zil çalmadan önce telefonunu çıkararak Noah'a mesaj atmayı düşündü.
Louis: günaydınn
Bu sırada omzuna dokunan el ile telefonunu kapatıp cebine tıkıştırdı "Günaydın!" Niall tek elinde tuttuğu defteri sallaya sallaya yanından ilerlemeye başlamıştı.
"Sanada. Noah'a mesaj attım!" Louis heyecanla ama kısık sesle konuştu. Kimsenin kulağına gitsin istemezdi.
"Ne cevap verdi peki?"
"Hemen o konuyu açmadım Niall. Sadece tanışma gibi bir şey oldu. Benden hoşlanıp hoşlanmadığını bile bilmiyorum." Louis dudaklarını bükerken omuz silkti. Arada gözleri Noah'ı aramıyor değildi. Neyse ki aynı sınıfta değillerdi. O zaman ne yapardı bilmiyordu.
Zilin çalması ile Niall'a konuşmaları mesaj atacağını söyledi. Sınıfa girdikten saniyeler sonra Bay Styles'da içeri girmişti. Louis onun bu kadar dakik olmasına şaşırıyordu. Hasta dahi olsa okula geliyordu. Geçen hafta sesinin dahi zor çıkmasına rağmen okula gelmiş dersini anlatıp gitmişti.
İkinci sıradaki yerine geçerken kitaplarını çantasından çıkardı. Yanında oturan Gabriel'in gelmeyeceğini arkadaşından duyduğunda çantasını onun sırasına koydu. Bay Styles'a baktığında el çantasından kağıtlarını çıkarıyordu. Sınıf tamamen sessizdi. Henüz daha hazır olmadığından Louis mesajların görüntüsünü alıp Niall'a attı. Birkaç dakika sonrasında Bay Styles konusunu anlatırken ve karmakarışık tahtaya yazarken Louis anlamak için iki defa bakıyordu. Herkes derse odaklanmışken telefonundan gelen bildirim sesi tüm sınıfa dolmuş tüm kafalar kendisine dönmüştü. Louis endişeyle telefonunu çıkarıp ard arda gelen bildirim seslerini engellemek için sesi kapatacakken Bay Styles'ın kaba sesini duymuştu. "Tomlinson?!"
Hızla yanına geldi. "Telefonu ver."
"Özür dilerim efendim birdaha ol-"
Bay Styles kaşlarını çatarken elini kaldırıp öne uzattı. "Hemen! Zil çaldığı andan itibaren telefonla ilgilenmenin yasak olduğunu biliyorsun. Buna rağmen dersime saygısızlık yapıyorsun. Herkesin dikkatini dağıttın!" Telefonu Louis'nin elinden çekip kendi masasına ilerlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oh my god, it's math teacher! → larrystylinson
Fanfictionlouis aşık olduğu çocuğa mesaj atmak isterken yanlışlıkla matematik öğretmenine mesaj atmıştı ve matematik öğretmeni olduğunu bile bilmiyordu. harry'ninse bu yanlış anlaşılmayı düzeltme gibi bir amacı yoktu.