fifteen

2K 206 112
                                    


bu nasıl güzel bir çocuktur ya, harry çok şanslı

Louis kollarıyla sarmaladığı biyoloji kitabını nefes alamazca sıkarken, gergince etrafa baktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Louis kollarıyla sarmaladığı biyoloji kitabını nefes alamazca sıkarken, gergince etrafa baktı. Koridor; muhabbet eden öğrenciler, birilerini dikizleyen futbol takımı erkekleri, duvarlara bilim haftası için kendi yaptıkları afişleri asan teknoloji kulübü ve koridoru turlayan Afrikalı rehber hocası ile doluydu. Burada ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Üniversiteye geçene kadar okul içinde konuşmayacaklarına anlaşmışlardı ama Louis onu görmek istiyordu. İşte bu yüzden odasının kapısı önünde bekliyordu. İçeride matematik projesini gösteren bir grup kız vardı. Öylece bir bahanesi olmadan giremezdi. Bu yüzden çıkmalarını bekliyordu. Hem daha rahat görüşebilirlerdi. Belki Louis'ye kızabilirdi ama elinde değildi. Lanet okulun neredeyse tamamı onun ve bugün parmaklarına taktığı yüzükler hakkında konuşuyordu.

Kızların dedikodularını duyuyordu ve Louis istemsizce hepsinin yüzüne karşı 'o bana ait' diye bağırmak istiyordu. Sadece birkaç hafta önce hoşlanmadığı bu adamı arzulayan insanları gördükçe sinirden deliye dönüyordu ve farkına vardığında ise kendince garipsiyordu. Kırıcı olan taraf asla somut olarak onlara kime ait olduğunu gösteremiyor oluşuydu. Ya da Louis'ye ait miydi ki? Aralarında hiçbir şey olmamıştı. Her şey aniden gelişmişti ve yanaktan öpmek dışında ileriye gitmemişlerdi. Üstelik bazen sevgili olduklarından bile emin değildi Louis. Hâlâ çekiniyordu. Harry'nin ise mevkiinden dolayı endişeli olduğundan pek fazla ileriye gideceğini sanmıyordu.

Kimsenin fark edebileceği bir şeyler yapmıyorlardı ama ikisi de içten içe paranoyakça şeyler düşündüklerine emindi.
Yine de onunla mutluydu. Harry sandığı kadar somurtkan ve sıkıcı biri değildi. Beyni düşündüğü kadar matematiksel ve kemikleşmiş fikirlere sahip değildi. Harry düşündüğün aksine fazla komikti. Saçma espiriler yapıyor ve Louis'yi güldürmeyi başarıyordu. Üstelik film  zevki harikaydı. Her akşam mesajlaşıyorlar ve birbirleri hakkında yeni şeyler öğreniyorlardı. Louis gittikçe ona karşı olan eski, kurumuş ve rengi atmış duvarlarını boyuyordu. Yeni renkler ile üzerine anılarını çiziyordu. Bunu yaparken duyguları da gelişiyordu. İlk defa böyle mutlu hissediyordu.

İlk kavgalarını iki gün önce yapmışlardı. Tabii Harry Louis'ye göre daha olgunca yaklaşmıştı. Louis ise daha çok kendi kendine ona laf atmaya ve onu kızdırmaya çalışmıştı. En sonunda ise tabii ki haksız çıkmıştı. Olay kısaca Harry'nin kucağında bir kız otururken attığı resimle başlamıştı. Sarı saçlı, kocoman gülüşlü ve çilleri ile şirin bir kızdı. İsmini bilmiyordu ve kim olduğunu sormadan nefret püskürtmüş, ağza alınmayacak laflar saymıştı. Harry kızın ablası olduğunu söylediğinde ise çok utanmıştı. Özür dilememesine rağmen Harry her şeyi alttan almış ve olay kapanmıştı.

Ve ardından Louis ailesine dair her detayı öğrenmeye çalıştı. Bir yanlış anlaşılma daha olsun ve çocukça davransın istemiyordu.

Kapı açılma sesi duyduğundan kafasını yerden kaldırdı. Kızlar gülüşerek odadan çıktığında Louis derin bir nefes alıp kapıyı tıklayarak içeri girmişti. Harry her zamanki gibi sandalyesinde oturmuştu ve bir dergiye göz atıyordu. Louis kapıyı kapadığından emin olup ortaya adımladı.

oh my god, it's math teacher! → larrystylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin