neuf

3.4K 363 264
                                    


suprizzz uzun bir aradan sonra merhaba! ve iyi akşamlar ♡

Louis gözlerinin yavaş yavaş alışmaya başladığı karanlıkta, nefes alışverişleri düzensizce havaya karışırken elleriyle yorganın soğuk bir kısmını avuçları içinde toplayıp, sıktı. Saatin gece yarısı kaç olduğunu bilmiyordu ama gözleri kapanmak için dirense de, düşünceleri onu kafesinin içine tıkmıştı. Bunca zaman boyunca konuştuğu kişinin matematik öğretmeni olduğuna inanamıyordu. O ciddi, tüm öğretmenlerden daha farklı, ürkütücü olduğunu düşündüğü, kendisinden nefret ettiğinden emin olduğu öğretmeninin neden onunla başkası gibi konuştuğuna anlam veremiyordu. Dünya'nın en garip olayını yaşadığına emindi. Kim olduğunu öğrenmeden önce planladığı tüm intikam şekilleri çürümüştü.

Bir yani deli gibi Bay Styles'ın karşısına çıkmak ve ona neler döndüğünü sormak isterken, diğer yanı ise tamamen susmak ve hiçbir şey olmamış gibi devam etmek istiyordu. Ellerini yüzüne yaslarken, derin nefesler aldı. Asla aklından çıkmayacak gibi duruyordu ama Louis'nin biraz uykuya ihtiyacı vardı.

Gittikçe etkisini gösteren İngiltere'nin havası, Louis'nin kapısını sertçe çalmışa benziyordu çünkü giydiği ince ve pamuklu eşofman onu sıcak tutmaya yetmemiş, kalkıp hızlıca üzerine bir kazak geçirmiş ve yeniden yorganının altına girmişti.

Ertesi gün çalan alarmın sesiyle gözlerini zorlukla açabildi. Geç yattığından göz kapakları neredeyse açılmamak için birbirine yapmıştı. Başında koca bir ağırlık vardı. Dakikalar birbirini kovalarken yataktan çıkmamak için verdiği mücadele, dersin başlamasına son yirmi dakika kaldığını görmesiyle sona ermişti. Her zamankinden daha özensizce davranmış, önüne gelen ilk siyah dar pantalonu ve bal rengi kazağını üzerine geçirmişti. Saçlarına fazla dikkat etmedi. Sadece kabaran birkaç teli eliyle indirmeye çalışmıştı. Kendini günlük sabah rutinini yapmak için fazla üşengeç bulmuştu bugün. Normalde şeftali kokulu saç spreyi ile saçlarına şekil vermesi, deodorantını sürmesi, bebek pudrası ile yüzünü yumuşak tutmak için pudralaması ve tüm parfüm şişesini üzerine boca etmesi gerekirdi. Ardından ise dişlerini fırçalayıp, diş ipiyle de üzerinden geçmeliydi. Ama bugün sadece dişlerini fırçalamıştı. Soğuk suyun yüzüne değmesi bile tam olarak uyanmasına yardımcı olmamış, Louis okula yürürken kendine gelebilmeyi dilemişti.

Yorgun, uykusuz ve aklında milyonlarca sorunun dolaştığı günlerden nefret ediyordu. Tek istediği tüm gün müzik dinlemek, fincanlarca çay içmek ve en sevdiği dizileri kaldığı yerden izlemeye devam etmekti ama evren tüm bu küçük şeyleri ona büyük görüyor olmalıydı.

Dışarı çıktığında yol boyunca kenarlarda dizilen ağaçların çoğunun turuncu ve kahverengi yapraklarını döktüğünü gördü. Ağaçlar fazla çıplak kalmıştı. Louis'nin aklına o an küçükken sürekli annesine sorduğu 'ağaçlar üşür mü?' sorusu geldi. Hala bir şekilde merak etmiyor değildi ama hiçbir yerden asla istediği cevabı alamamıştı. Biyolojik olarak insani anlamda üşümeleri söz konusu değildi ama Louis her zaman onlarında duyguları olduğuna inanmıştı. Küçükken annesinin bahçedeki güllerinden birinin dikenleri Louis onu tutmak isteyince ellerine battığında, "iğrenç şey" diyerek yere attıktan bir gün sonra diğer güllerinde öldüğünü görmüştü. Bir gün içinde hepsi kurumuştu. Annesi ona güllerden özür dilemesi gerektiğini söylemiş, Louis onların ölümüne sebep olduğu için neredeyse her gün ağlamış, ama asla büyümemişlerdi. Ve Louis onların bir daha çiçek açtığını görmemiş oldu. Sadece dikenleri kalmıştı geriye.

Okula giderken neredeyse çantasında sadece iki defter dışında hiçbir araç gereç yoktu. Kafası o kadar doluydu ki, şuan nefes almak dışında yapmak istediği bir şey yoktu. Okula geldiğinde mavi dolabının kapağında asılı duran ders programı ise kalp çarpıntılarını kulaklarına getirmişti. Üçüncü dersinin matematik olduğunu görmüştü. Halbu ki planladığı; tüm gün boyunca Bay Styles'ı görmemekti. En azından her şeyi unutana kadar görmemeye çalışmaktı.

oh my god, it's math teacher! → larrystylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin