Louis kitapları yerine koyarken oldukça rahatsız hissediyordu. Bay Styles masasında oturmuş arada kütüphanesini düzenleyen çocuğa bakıyordu. Louis elindeki spreyi dördüncü rafa sıkıp bezle sildi. Ardından yeniden listeye bakıp bu katada kitapları sırayla dizmeye başladı. Son bir kat kalmıştı. Daha sonra defolup gidecekti. Odada resmen içi kararmıştı. Telefonun saatine baktığında akşam altıya geldiğini gördü. Gözleri irice açılırken kendini hızlandırdı.
Sırada en üst raf vardı. Merdivene dikkatlice çıkıp elindeki kırmızı kaplı kitabı yerleştirdi. Yeniden aşağı inerken Bay Styles yanına gelmiş, ellerini belinin iki yanına koyarak Louis'nin yaptığı düzenlemeyi gözlerini kısarak incelemeye başlamıştı. Oda tamamen sessizdi. İkiside konuşmuyordu.
Sıradaki kitabı alırken bunun ağır olduğunu fark etti. Bu yüzden iki elinde kitabı tutarken dikkatlice merdivenleri çıktı. İyice yükseldiğinde kitabı rafa koyacakken aniden dengesini kaybetmiş, gözlerini sıkıca yumup yere çakılışını beklemişti. Ama sert zemin aksine yumuşak kolların arasına düşmüştü.
Gözleri şokun etkisiyle sıkıca hâlâ kapalıyken yavaşça aradığında kendine bakan bir çift yeşil gözle karşılaştı. Pekâlâ, adamdan nefret ediyordu ama gözlerinin güzelliğini ve parlaklığını inkar edemezdi. Hiçbir mimiği oynamıyorken, sadece düz ifadesi ile Louis hipnotize olmuştu.
Louis aşağıdan ona bakmaya devam ederken, yüzlerinin arasında bulunan kısa mesafe ve hâlâ kucağında olduğu gerçeği onu hayata döndürdü. Bay Styles hızla kucağındaki öğrencisini yere bırakırken dudaklarını yaladı."Tamam, yeter bu kadar. Gidebilirsin." Louis ikiletmeden odadan elinden geldiğince çabuk çıkmıştı. Bacakları ayakta durmaktan ağrıyordu. Bunu eve giderken her adımında kasılan kaslarından anlamıştı.
Eve geldiğinde ise annesi televizyon izliyordu. Ceza aldığını söylediğinde fazla soru sormamış Louis'de odasına çıkmıştı. Bundan nefret ediyordu. Eskiden olsa annesi mutlaka uzun uzun ne olduğunu anlatmasını ister, hatta ertesi gün okula gider birde öğretmeninden dinlerdi. Bazen Louis kendini bebek gibi hissettiğini söyler annesinden okula gelmemesini söylerdi ama şimdi o günleri özlüyordu.
Cebinde titreyen telefonu çıkarıp mesajlara baktı.
Noah: Nasılsın?
Noah: Cezan bitti mi?
Noah: Evde misin?
Louis: inanamıyorum 😮
Noah: Ne? Ne oldu?
Louis: ilk mesajı sen attın! :')
Noah: Nasıl olduğunu merak ettim.
Louis: iyiyim ama hayatımda geçirdiğim en sıkıcı ve korkunç dakikalardı
Louis: merdivenden düştüm ve bay styles beni tuttu
Louis: yere çakılmayı tercih ederdim
:(Noah: Vay canına. Nefret sınırını da geçtin.
Louis: daha fazla onun hakkında konuşmak istemiyorum duş alıp uyumak istiyorum
Noah: Duş mu alacaksın
Louis: evet... :) bir sorun mu var
Noah: Hayır tabii al. Çıktığında konuşuruz.
Louis hızlıca duşa girerken yüzünde kocaman gülümsemesi vardı. Noah'ı etkilediğinden emindi. Belki de daha fazlasını yapmalıydı. Çıktığında üzerine bebek mavisi pijama takımını giyip saçlarını havluya sardı. Kurutamayacak kadar üşeniyordu. Yatağa girdiğinde hızla mesaj yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oh my god, it's math teacher! → larrystylinson
Fanfictionlouis aşık olduğu çocuğa mesaj atmak isterken yanlışlıkla matematik öğretmenine mesaj atmıştı ve matematik öğretmeni olduğunu bile bilmiyordu. harry'ninse bu yanlış anlaşılmayı düzeltme gibi bir amacı yoktu.