Louis avuçlarını birkaç kere açıp kapadı. Tükenmez kalemi tutmaktan elleri ağrımıştı. Daha sonra etrafta peçete aramaya başladı. Dört sınıfın sınav kağıtları vardı ve daha yarısını bitirmişti. Üstelik kendi notunu gördüğünde neredeyse ağlayacak gibi olmuştu çünkü sınav kağıdını kendisi ile aynı hataları yapan başka biri ile karşılaştırdığında, aynı soruya Bay Styles Louis'den daha fazla puan kırmıştı. Halbuki ikiside aynı hatayı yapmıştı, ne eksik ne fazla.
Bay Styles'ın masasının üzerine baktı peçete için. Bulamadığında çekmecesine açıp eğilerek ilerisine baktı. O kadar titiz adama benziyordu ama odasında ne ıslak mendil ne de kuru peçete vardı. Önüne çıkan bir resim içindeki merakı kabartmış, kapıya kısa bir bakış attıktan sonra arkası donuk resmi heyecanla eline almıştı.
Resimde sarı saçlı bir çocuk duruyordu. Kocaman parlak yeşil gözleri, tombul yanakları ile gülümsüyordu. Çok şirin bir çocuktu. Bay Styles'ın küçüklüğü olsa gerekti çünkü gerçekten ona benziyordu.
"Beğendin mi?" Sesle birlikte Louis'nin gözleri genişlerken yerinden zıplamış hızla resmi çekmeceye geri koymuştu. Fakat o kadar çok korkmuştu ki, resmi bırakan eli çekmecenin içinde iken diğer eli ile çekmeceyi kapamış, parmakları arasında kalmıştı. Ağzından kocaman bir çığlık kaçarken, acıyla gözlerinde yaşlar birikmeye başlamıştı bile.
"Ne yaptın sen?!" Bay Styles yanına gelirken Louis'nin elini kendi elleri arasına alıp incelemeye başlamış, bu sırada 'çok acıyor mu' gibi sorular soruyordu. Fakat Louis sadece donmuş onun suratına bakıyordu. Hem yaptığının utancından hemde Bay Styles'a temas eden teni yüzünden...
"Ne sakar bir çocuksun sen böyle. Geçende tutmasan kafa üstü yere çakılıyordun. Parmağının üstü sıyrılmış." Bay Styles bakışlarını kaldırdığında göz göz gelmişler, odadaki koca sessizlik, ikisinide rahatsız etmişti. Louis bugün ikinci kez canını açıtmıştı ve ikisininde sorumlusu karşısındaki adamdı.
Ama şimdi onun sıcak elleri arasındaki soğuk eli, titriyordu ama acı yoktu sanki. Saniyeler içinde unutturmuştu Louis'ye hem sesi, onun için endişelenişi, önüne düşen saçları, keskin bakışları, söylenişi... Louis yutkunup elini geri çekti.
"Ö-Özür d-dilerim.. B-Ben peçete a-arıyordum.. sonra resme b-baktım ama y-yemin ederim başka bir şey karıştırmadım efendim.."
"Sorun değil, tamam. Şimdi eline bir bakalım ne yapabiliriz." Bay Styles odada bulunan dolabının içinden beyaz bir kutu çıkardı. Kutunun içinde ise pasuman malzemeleri vardı.
"Gerek yok efendim, o kadar abartılacak bir şey değil."
Öğretmeni kutunun içini karıştırırken eline kısa bir bakış atmıştı. "Emin misin?"
Louis eline baktığında parmağından kan aktığını gördü, derisi biraz soyulmuştu ama daha kötüsü eklemine geldiğinden, parmağını büktüğünde ağrıyordu. Yüzünü buruşturdu. Belli etmek istemiyordu ama gerçekten canı yanıyordu. Bay Styles elinde beyaz bir sargı bezi ve su renginde sıvı ile geri gelmişti. Beklemeden Louis'nin elini kavradığında Louis dişlerini sıkıp inlemişti.
"Bir de gerek yok diyorsun. Temizlemezsek mikrop kapar."
"Revire gidebilirdim." omuz silkti. Bay Styles sıvıyı pamuğa döküp parmağına bastırdı. Louis dişlerini sıkarken acıyla, o işine devam ediyor, nazikçe pamuğu kanayan yerlere değdirip temizliyordu. Louis dokunuşlarının yumuşaklığı karşısında eriyordu. Neden bu şekilde kalbinin deli gibi attığını bilmiyordu. Kesinlikle düşündüğü şey yanlıştı. Aklındakilerini dağıtıp önüne odaklanmaya çalıştı.
Bay Styles kestiği beyaz sargıdan parçayı parmağına sardığında kutuyu toplayıp yeniden kaldırmıştı yerine.
"Teşekkür ederim.."Bay Styles masanın üzerindeki Louis'nin sınav notlarını geçirdiği kağıdı alıp incelemiş, daha sonra desteyi yeniden dolabına geri koymuştu. "İyi iş çıkardın Tomlinson. Hadi, dersine git. Zil çaldı." Louis cevap vermeyerek sessizce odadan ayrıldı. Fakat kesinlikle derse gitmeyecekti. Adımlarını bilgisayar odasına yöneltti. James'ı birtek orada bulabilirdi.
James bu okulun bilgisayar uzmanı gibiydi. Okulda kimin bu konularda işi olsa ona giderdi. Tam bir teknoloji delisi manyaktı. Okuldaki herkesin telefon numarası onda vardı, hatta öğretmenlerin tamamı, müdür, rehberlik...
Bilgisayar odasına girdiğinde umduğu gibi cam kenarının ordaki bilgisayarın başında Louis'nin hiç anlamadığı şeylerle uğraşıyordu. Kulağında kulaklıkları olduğundan seslenmek yerine omzuna hafifçe dokundu. James, kulaklıkları çıkarıp oturduğu döner sandalyede geri döndü. Hatta abartarak iki tur dönmüştü.
"Oh, Tomlinson buralara gelir miydi?"
"Gelmezdim. Ama bir işim düştü." James gözlüklerini düzeltip başını salladı.
"Ne konuda?" Louis zaten elinde olan telefonundan numarayı açıp James'a gösterdi.
"Bu numara kimin biliyor musun, ya da bulabilir misin?"
James gözlerini kısıp telefonu eline alıp baktı. "Sonu yirmi iki ile bitiyor... Styles'ın numarası bu. Matematikçi. Neden sordun?"
Louis olduğu yerde donarken, kafasına binlerce balta yemiş gibi hissetmişti. "Y-Yanlış olmasın?"
"Eminim." kendi telefonunu çıkarıp bir mesajlaşma görüntüsü açtı. Bay Styles ile James'in konuşmasaydı. Bay Styles notları çabucak düzenleyebileceği bir program yapmasını istemişti.
Louis teşekkür edip odadan çıkarken elleri titriyordu. Şaka felan olmalıydı. Bay Styles neden böyle bir şey yapardı ki? Aklında dolaşan yüzlerce soru, karışıklık koca boşluklar oluşturmuştu. Anlamakta güçlük çekiyordu.
Şimdi gidip nasıl hesap sorabilirdi ki?
Ve bir kere daha olanın ne olduğunu azıcıkta olsa anlarken ağzından şaşkınlık nidaları dökülmüştü. "Aman Tanrım o matematik öğretmeniydi!"
şu görüntü o kadar güzel ki, en sevdiğim larry anlarından. birde kol kola giriyorlar ya *.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oh my god, it's math teacher! → larrystylinson
Fanfictionlouis aşık olduğu çocuğa mesaj atmak isterken yanlışlıkla matematik öğretmenine mesaj atmıştı ve matematik öğretmeni olduğunu bile bilmiyordu. harry'ninse bu yanlış anlaşılmayı düzeltme gibi bir amacı yoktu.