Louis hâlâ sabah sersemliğini üzerinden atamamış bir şekilde Harry'nin arabasında oturuyordu. Siyah jipin siyah camlarından dışarıyı bayık gözlerle izliyordu. Hava hafif kasvetliydi. Güneş puslu havada net gözükmüyor ve bu Louis'nin yeniden sıcacık yatağına dönme isteği uyandırıyordu. Üşüyen parmaklarına sıcak hava üfleyip birbirine sürttü. Sabah eldivenlerini takmayı unutmuştu ve pişmanlık duyuyordu.Yeniden camdan dışarı bakarken Harry'nin elinde iki büyük boy karton bardak kahve ile kafeden çıktığını gördü. Louis dudağını istemsizce ısırıp onun gelişini izledi. Üzerindeki siyah palto ona çok yakışıyordu. Dudaklarının kırmızılığını buradan bile fark edebiliyordu. Soğuk hava sayesinde tüm kan burnunun ucunda toplanmıştı. Itiraf edebilirdi ki Harry büyük bir burna sahipti ama her şey ona özgüydü ve bu bile kötü durmuyordu.
Louis'nin en sevdiği zaman olan kış ayına girmişlerdi. Hava soğuktu. Kar daha kendini göstermemiş olsa dahi haberlerde bir haftaya geleceği yazıyordu. Louis her tarafın uyumlu bir şekilde bembeyaz oluşunu izlemeyi seviyordu. Sanki dünya aniden güzelleşiyordu. Sanki aniden herkes masumluk kazanıyordu. Tüm kötülükler beyazın arasında kayboluyordu. Bu beyaz leke tutmuyordu. Kar Louis'nin dünyayı sevme sebeplerinden biriydi.
Birkaç haftasını anlatmak gerekirse, Harry her gün evlerinin bir sokak ötesindeki köşeden Louis'yi araba ile alıyor ve okula yakın bir yerde bırakıyordu. Okula beraber geliyorlar ama beraber girmiyorlardı kısaca.
Sabahın erken saatlerinde onun yüzünü görme düşüncesi Louis'ye okulu sevdiriyordu. Daha düzenli olmaya başlamıştı. Harry tıpkı tatlı orman meyveleri gibi kokuyordu ve Louis ondan aşağı kalmamak adına güzel kokular sıkıyordu.Her şey mükemmel ilerliyordu. Sadece birkaç ay önce biri ona öğretmeni ile ilişki yaşayacağını söylese, hatta bu kişinin Harry Styles olacağını söylese buna gülüp geçerdi. Çünkü Louis onu hep asla sevmeyeceği, hayatında uzak durması gereken kişilikteki insanlardan biri olarak kafasına yerleştirmişti. Fazla düzenliydi. Sinirli bir yapısı vardı. Çoğu zaman suratsızdı ve disiplin onu sinir bozucu birine dönüştürmüştü.
Bazen Harry Styles'ın nasıl bu kadar değişken olduğuna inanamıyordu. Sabahları onu okula bırakırken şirin ve yumuşak kalpli biriydi. Ders sırasında ciddi ve huysuzdu. Koridorda dolaşırken sinir bozucuydu. Eve Louis'yi bırakırken yorgun ama güler yüzlüydü. Ilişki içinde olmaları onu pek değiştirmemişti. Louis hâlâ onu bazen sinir bozucu buluyordu. Performans ödevini bir gün geç getirdi diye notunu kırmıştı. Küçük bir müsemma bile göstermemişti. Fakat kendini onun yerine koyunca aslında hak vermesi gerekiyordu. Bu onun işiydi ve adil olmak zorundaydı.
Harry elindeki kahvelerle yavaşça şoför koltuğuna oturmuş ve kahvelerde birini Louis'ye verdikten sonra kapıyı kapamıştı.
Louis parmaklarına değen sıcaklıkla ve arabanın içine sinen koku ile yumuşadı."Buranın kahveleri kalitelidir. Daha önce içmiş miydin?"
Louis kafasını salladı. "Şey pek kahve içmem ama bir iki kez buradan almıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oh my god, it's math teacher! → larrystylinson
Fanfictionlouis aşık olduğu çocuğa mesaj atmak isterken yanlışlıkla matematik öğretmenine mesaj atmıştı ve matematik öğretmeni olduğunu bile bilmiyordu. harry'ninse bu yanlış anlaşılmayı düzeltme gibi bir amacı yoktu.